Zeynep tekrar yalnız kaldığında odasına çıktı. Elini yüzünü yıkayıp, dişlerini fırçaladı. Hala biraz öfkeliydi. Elinde olmadan da öfkelenmeye devam ediyordu. Her şey o kadar sıkıntı vericiydi ki kreşin tadilatı bile yeterince rahatlatamıyordu. Bu hafta sonu her şeyi bitirdikten sonra Antalya'ya gitmeliyim diye düşündü. Sınavları biteli bir hafta olmuştu. Kötü bir sınav dönemi olması da ekstra canını sıkmıştı..
Yatağına uzanıp bir süre uyumaya çalıştı. Ev her zaman ki sessizliğine bürünmüştü. Ne var ki bir türlü uyuyamamıştı. Kendi kendine bir söz verdi. Ailesi Antalya'da olmasa da evine gidecekti. Üç hafta tatili vardı. Tüm kafasını toplayıp öyle geri dönecekti İzmir'e..
Aşağıdan bir tıkırtı duyunca dikkat kesildi. Bu da neydi? Saate baktı. 2.30 civarıydı. Şimdiye kadar apartmanlarında hiçbir hırsızlık olayı olmamıştı. Sessizce tekrar edecek bir ses bekledi. Hiçbir şey yoktu işte. Kendi kendime senaryolar üretmeye başladım diye hayıflandı. Aradan bir süre daha zaman geçti. Uykusu da gelmediği için yerinden kalktı. Cama gitti. Gözlerini kısarak dışarıya baktı.
'' Korkuyorsun işte'' dedi Zeynep alayla.
'' Korkmuyorum. Korkmuyorum işte. '' Ada meydan okurcasına gözlerini dikti arkadaşlarına.
''Karanlıktan korkmuyorum '' diye bağırdı.
Anıl gözlerinin içine kadar işlemiş sevgiyle Ada'ya baktı. ''Tamam o zaman. Şu karşıdaki kavak ağacını görüyor musun ? '' Ada sevimlice kafasını öne doğru salladı. '' Evet.''
'' İşte oraya koşarak git ve geri dön. O zaman korkmadığına inanırız.''
Düşüncelerinden sıyrılarak camdan uzaklaştı. Uykusu da tutmadığı için salona inmek iyi bir fikir olabilirdi.
Merdivenleri inerken etraf gerçekten çok karanlıktı. Önce gözlerini iyice kıstı. Bir iki saniye yerinde duraksadı. Gözlerinin karanlığa uyum sağlamasını bekledi. Bir basamak daha indi. Görmek gerçekten de zordu. Tökezlememeye çalışarak basamakları minik adımlarla indi. Sonunda gözleri karanlığa alışmıştı. Sakin adımlarla ilerleyip ışığın düğmesine bastı. Yerde, koltuğun dibinde, boydan boya uzanan gövdeyi gördü.
Genç adam yakalandığını hissetmiş olmalıydı. Bulunduğu yerde hafifçe döndü ve oturur pozisyona geçti. Zeynep şaşkın bir halde ayakta dikeliyordu. Konuşmamıştı. Çünkü kızgındı.
'' Uyuyamadın mı ? ''diye sordu alaylı tavırlarıyla.
Zeynep ne yapacağını bilemez bir halde susmaya devam etti.
''Bende uyuyamadım..'' diyerek kendi kendine ortamı yumuşatmaya çalıştı Barkan.
Öfke dalga dalga bedenini ele geçiriyordu genç kızın. ''Evime gizlice girdin.'' Dedi dehşet içirişinde. Adamın arkasını dönmesi sinirini daha da arttırdı. ''Çık evimden '' diye küçük bir çığlık attı.
İğrenç bir görüntüyle karşı karşıya kalmış bir insanın mide bulantısı hissetmesi gibi yüzünü ekşitmişti. Uzun sürmeyen bir sessizliğin ardından Barkan'ın alaycı sesi yankılandı odada.
''Beni içeriye alan sendin. Bana öyle geldi sanki..'' Bu ne demekti şimdi ?
'' Ne saçmalıyorsun sen be '' diye cırladı adeta Zeynep.
''Evinin anahtarını montumun cebine sen koydun.''
''Koymadım!'' dedi Zeynep. Ayağını sert bir şekilde yere vurmuştu. Karşısında ki ukalaya tokat atmak istedi. Ama kendini frenlemeliydi. Genç adamın ses tonundan gülümsediği anlaşılıyordu.
''Şimdiye kadar gördüğüm en iyi plan değildi. Ama fena da sayılmaz doğrusu.''
''İğrençsin '' diye söylendi Zeynep. Genç adam bir adım öne çıkınca Zeynep gerilememek için kendini kastı. ''Telefonumu aldığıma göre burada ki işim bitti.'' Dedi elindeki telefonu Zeynep'e sallayarak.
'' Sen gerçekten iğrenç bir insansın.''
''Böyle düşünmek seni rahatlatacaksa öyle olsun. Alt tarafı telefonumu almaya geldim.''
'' Gecenin bir yarısı evime gizlice giriyorsun ve alt tarafı diye saçma bir cümle öne sürüyorsun.'' Öfkesi gittikçe yükseliyordu. Genç adam yüksek bir sesle güldü. Sesi tekrar yankılanmıştı. Sonra uzaklaşıp kapıya doğru döndü. '' Gidiyorum.'' Dedi alaycı bir ses tonuyla.
Zeynep, onun bu dobralığına ve umursamazlığına inanamıyordu. Bir iki adım atıp koltuğa oturdu. Arkasından kapı sesi duyuldu. Dönüp bakma gereği duymadı. İçindeki öfkenin patlamaması için nefesini düzenlemeye çalıştı. Ömrü boyunca kimseye karşı bu kadar kaba davranmamıştı. Ama Barkan gerçekten hak etmişti bu tavrı.
Odasına tekrar çıktığında kapıyı çarpmamak için kendisini zor tuttu. Dolap aynasının önüne gelince duraksadı. Yaşadıklarına inanamayan yorgun bakışlarla karşılaştı. Sakinleşmesi gerekiyordu. Ondan sonra uyuyabilmesi epey zamanını almıştı. Uyanık kaldığı bu süre içinde düşünceleri işin içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Bir noktadan sonra kendini uykunun kollarına bırakmıştı. Sabah geç saate kadar uyumasına rağmen hala uykusu vardı. Duşunu alıp saçlarını çok kurutmadan aşağıya indi. Kahvaltı hazırlamak çok zor geldiği için kendine bir kase mısır gevreği hazırladı. İçerideki cam kenarındaki koltuğa attı kendini. Bulutlar hafif dağılmaya başlasa da gökyüzünde kümeler oluşturmuştu.
'' Bu ne kararsız hava ! Soğuk mu sıcak mı belli değil'' diye söylendi kendi kendine. Mısır gevreğini kaşıklarken gökyüzüne bakmaya devam etti. Yağmur yağacak gibi değildi. Ama İzmir'in havasına belli olmazdı. Bir anda deli gibi yağmur yağmaya başlayabilirdi. Yerinde huzursuzca kıpırdandı. Evin sessizliğinden rahatsız olmuştu. Ki ayaklanıp televizyonun karşısında ki koltuğa oturdu. Televizyonu açtıktan sonra kahvaltısına devam etti. En sonunda doyduğuna kanaat getirip elindeki kaseyi sehpaya bırakmak için bir hamle yaptı. Geri çekilirken yerde ki cüzdan dikkatini çekti. Uzanıp aldı. İçini açması doğru bir karar olmasa da kimin olduğunu anlamak için açtı. Barkan'ın kimliğini elinde çevirirken '' Hilkat garibesi'' dedi.
Cüzdanı Arda'ya bıraksa iyi olurdu. Barkan'ın bu gece de cüzdanı için eve girmesi olasıydı. Boş kasesini de alıp mutfağa gitti. Makineye yerleştirdikten sonra masada unutmuş olduğu telefonunu eline alıp Arda'yı aradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskitilmiş Sevgi
Teen FictionBir şey mi arıyorsunuz ? diye sordu. - Evet! Eskitilmiş bir sevgi, dedi. Yüzüne vuran denizin esintisi en derinden hissederek. - Buralarda bulamazsınız. Caddedeki eczaneye sorun bir kere. Şimdiye kadar bir çok şey eskittik. Bir ayakkabı, bir telefon...