Luke, daha yeni öğlen olmak üzereyken uyandı.
Gözlerini araladığında bir anlığına nerede olduğunu anlamasa da belindeki kolları hissedince dün gece neler olduğunu hatırladı. Annesi büyük bir ihtimalle evde olmadığını çoktan fark etmiş olmalıydı; arayıp aramadığını görmek için telefonuna bakmak istese de telefonu alt katta, çantasının içinde kalmıştı ve büyük bir ihtimalle şarjı da tamamen bitmiş olmalıydı.
"Michael," diye fısıldadı. "Kolunu çeker misin? Aşağı inmem gerekiyor."
"Siktir," Michael başını tutarak yavaşça gözlerini açtı. "Biz dün gece sevişmedik, değil mi?"
Sarışın çocuk bir anlığına duraksadı. "Hayır, öyle bir şey olmadı."
"Oh, buna sevindim mi üzüldüm mü bilmiyorum çünkü başım karar veremeyecek kadar çok ağrıyor." Kırmızı saçla çocuk yatakta doğrulup gözlerini ovuşturdu. "Evime nasıl geldin sen?"
"Sen davet ettin." diye yanıtladı Luke omuz silkerek. "Saat gece dört falandı ve sen de evine gelmemi çünkü tek başıma kendi evime yürümemin tehlikeli olduğunu söyledin."
"Bir daha içki içmemem gerekiyor." dedi Michael sırıtarak. "Normalde bir Valor'la yan yana durmakta bile zorlanırken, Valor takımından birini yatağıma alacak kadar aptallaşabiliyorum."
Yataktan indi ve odadan çıkarken, "Yaşasın yüce Mystic!" diye bağırdı. Bu istemese de Luke'un gülümsemesine sebep oldu.
Bir süre sonra Luke da odadan çıktı ve aşağı kata indi. Michael etrafta yoktu ama önünden geçtiği banyodan gelen sus sesiyle onun duş aldığını anladı.
Luke, çantasını açıp telefonunu bulduğunda tahmin ettiği gibi hiç şarjının olmadığını gördü. Şarj kablosunu çıkardı ve koltuğun yanındaki prize takıp telefonun açılmasını bekledi.
Telefon açıldığı anda ekrana cevapsız aramaların ve mesajların bildirimleri geldi. Çoğu annesinden ve Ashton'dandı ama onlara sonra cevap vermeyi düşünüp öncelikle Pokemon Go'ya tıkladı. Oyun açıldığı anda telefon titredi. Luke haritayı hareket ettirip hangi Pokemonların geldiğine baktı.
Bir Pidgey vardı ve bir de...
Pikachu!
Luke derin bir nefes aldı ve gülümseyerek Pikachu'ya tıkladı. Gülümseyerek bir Pokeball attı ve Pikachu Pokeball'a girdi ama bir süre sonra toptan çıktığında küfredip tekrar denedi. Beş Pokeball daha attığında sonunda Pikachu'yu yakalayabilmişti.
"Tanrım!" Luke sevinçe ayağa fırladı. Bu arada su sesi kesilmiş, Michael banyodan çıkmıştı.
"Neler oluyor Luke?" diye sordu Michael, üstünde siyah bir tişört, basketbol şortu ve elinde akan saç boyasının kırmızıya boyadığı beyaz bir havlu vardı.
Luke telefonunu koltuğa fırlatıp elinde olmadan Michael'a sarıldı. "Bir Pikachu yakaladım!" diye bağırdı. Michael'ın boynuna doladığı kolları hafifçe ıslanmıştı. "Senin evin bana şans getiriyor, teşkkür ederim!"
Michael gülümseyerek geri çekildi. "O zaman sana olan Pikachu borcumu ödemiş oluyor muyum?"
"Evet." Luke sırıttı. "Ama bana hala 'Pikachu'dan daha iyi bir şeyler' vermek istersen kabul ederim." Şarjını toplayıp çantasına koydu ve kapıya doğru ilerledi. "Hoşçakal Michael, okulda görüşürüz."
Michael onun kapıyı kapatıp gitmesini izledi. "Tanrım, o da neydi?"
~
Yeni bölümü en erken iki gün sonra atabilirim, lütfen sabredin xx.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pokemon go //muke
Fanfic"Merhaba, efendim. Arka bahçenizde bir Pikachu var ve izin verirseniz gidip onu yakalayabilir miyim, lütfen?" "Siktir ciddi misin?" Michael hızla telefonunu cebinden çıkardı ve kapıyı hızla Luke'un suratına kapattı. {Pokemon Go adlı oyundan esinlen...