Bir sonraki gün Ashton, Michael'ın yanına doğru yaklaşırken Luke ise onları koridorun karşısından konuşacakları şeyleri duyamayacağı bir mesafede izliyordu.
Michael dolabının kapağını açmış, elindeki ders kitaplarını yerleştirmeye çalışırken bir yandan da bir hangi Pokemonunu buddy* olarak ayarlayacağına karar vermeye çalışıyordu. Onun yanına gelen kıvırcık saçlı çocuğu görünce telefonunu kapatıp cebine attıktan sonra gülümsedi.
"Selam." dedi Ashton, bir refleks olarak sallamak için kaldırdığı eliyle sonradan hızlı bir şekilde gözlüğünü düzelterek.
Kırmızı saçlı çocuğun yüzündeki gülümseme büyüdü. "Selam, um, Ash-ashton'dı galiba, değil mi?"
Ashton gülümseyerek başını sallayarak onayladı. "Evet, adımı hatırlamana sevindim."
"Önemli değil, şirin çocukların adını unutmam." Dolabının kapağını kapayıp tamamen ona döndü. "Pekala, bir şey mi söyleyecektin?"
"Uh, şey, evet." Ashton aldığı iltifat karşısında kızarmamaya çalışarak avuçlarına kadar çektiği hırkasının kollarıyla oynamaya başladı. "Sadece, um, benimle bu akşam yemeğe çıkar mısın diye merak ediyordum."
Michael şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Randevu gibi mi?"
"E-evet, öyle de denebilir."
Kırmızı saçlı çocuk ellerini siyah kotunun ceplerine sokup sırıttı. "Her zaman senin Calum'dan hoşlandığını düşünmüştüm."
Ashton irkildi. "C-calum mı?" Elini havaya savurdu. "Onu da nereden çıkardın?"
"Yalan söylemek konusunda berbatsın, Ash." Michael kahkaha attı.
"Pekala, tamam, ondan hoşlanıyorum." Bakışlarını ayakkabılarına indirdi. "Ama yine de benimle yemeğe, ya da randevuya, çıkman gerekiyor."
Michael elini cebinden çıkartıp Ashton'ın çenesini tutarak onun ela gözlerini kendi yeşil gözlerine çevirmesini sağladı. "Bak, Luke'un şu anda bizi izlediğini biliyorum. Umarım o boyuyla saklanma konusunda başarılı olabileceğini düşünmemiştir bile. Neyse, seni o mu gönderdi?"
"H-hayır."
"Daha önce de dediğim gibi, yalan söyleyemiyorsun, Ash." Kırmızı saçlı çocuk tekrardan gülümsedi. "Ne öğrenmeye çalışıyor?"
Ashton geriye doğru bir adım attı. "Söyleyemem."
Michael gözlerini devirdi. "Eğer bana anlatırsan Calum'la aranızı yapabilirim."
"Peki, ondan hoşlanıp hoşlanmadığını anlamaya çalışıyor o yüzden beni gönderdi ki sana randevu teklif ettiğimde ondan hoşlanmıyor olsaydın benimle yemeğe çıkmayı kabul edecektin."
Yeşil gözlü çocuk elini tekrar cebine soktu. "Güzel planmış." Bakışlarını hızla etrafta gezdirdikten sonra tekrar karşısında duran kısa boylu çocuğa çevirdi. "Yeni planımız şu, sen burada konuştuklarımızı ona anlatmıyorsun ve ben de iki hafta içinde Calum'la en azından bir randevuya falan çıkacağınıza söz veriyorum, tamam mı?"
Ashton gülümsedi. "Bana uyar. Ama ne konuştuğumuzu sorarsa ne diyeceğim?"
"Bilmem." Michael omzunu silkti. "Bu akşam planları varmış falan de."
Ders zili çaldığında Michael yere koyduğu siyah çantasını omzuna astı ve sınıfına gitmeden önce Ashton'ın kıvırcık saçlarını karıştırdı. "O zaman sonra görüşürüz, Ash."
"Hoşçakal." diye seslendi Ashton, Michael'ın arkasından.
Michael sınıfına girdiğinde Luke hızla arkadaşının yanına geldi. "Ee, Michael ne dedi?"
Ashton omzunu silkti. "Sadece bu akşam planları olduğunu söyledi."
~
Filler gibiydi bu, Muke öldüğüne göre birazcık Mashton yapayim dedim.*Buddy Pokemon: Yeni gelen güncellemeyle birlikte artık arkadaşın olacak bir Pokemon seçiyorsun ve sen yürüdükçe onlar evrimleşmeleri veya gelişmeleri için gerekli olan Candy'lerinden kazanıyorlar.
Bu arada, 10 gündür falan yeni bölüm atmamışım özür diliyorum, kitaplarıma neler olacağıyla ilgili bir açıklama yaptım profilimde. Bakmanızı tavsiye ederim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pokemon go //muke
Fanfic"Merhaba, efendim. Arka bahçenizde bir Pikachu var ve izin verirseniz gidip onu yakalayabilir miyim, lütfen?" "Siktir ciddi misin?" Michael hızla telefonunu cebinden çıkardı ve kapıyı hızla Luke'un suratına kapattı. {Pokemon Go adlı oyundan esinlen...