Kitabı masaya koydum ve iç geçirdim. Ben neden böyleydim? Neden herkesten farklıydım? Bu özelliğim kendimi akıl özürlüsü gibi hissetmeme neden oluyordu. Belki de öyleydim. Belki de cehennemde yanmak için yaratılmıştım ben. Günah işlemek için yaratılmıştım. Eninde sonunda ölüp cehennemi tadacaktım. Neden susuyordum ki? Sussam da cehennemde, susmasan, konuşsam aşkımı yaşasam da cehennemde olacaktım. Bunun için yaratılmış bir hataydım ben. Neden susuyordum? Konuşursam belki de bir süreliğine mutlu olacaktım. Ama susarsam her zaman yanıp tutuşacaktım.
Gözlerimdeki yaşları sildim ve sandalyemden kalkıp yatağıma yattım. Boş tavana bakmaya başladım. Bütün gecem düşünmekle geçerdi. Hiç, mutlu olmazdım ben. Mutsuz olmak için yaratılmıştım belki de. Ve eğer öyleyse, sınırları zorlayarak biraz da olsun mutlu olmaya çalışmalıydım. Evet, bunu yapmalıydım. Mutlu olmalıydım. Özgür olmalıydım. Ve... belki de buradan kaçmak, heteroseksüelliğin özgür olduğu bir ülkeye gitmeliydim. Hayattayken de olsa mutlu olmayı deneyebilirdim. Sonrasında cehennemde de yanabilirdim. Bunu yapabilirdim.
Bu düşüncelerimin verdiği gaz ile telefonu elime aldım. Ardından Eric'i aradım. Biraz zamandan sonra telefonu açtı.
'Alo,' dedim heyecanlı bir şekilde.
'Hey, Ashley ne oldu?' dedi. Sesini duyduğum anda kalbim pıt pıt atmaya başlamıştı bile. Çok güzel bir sesi vardı.
'Birazdan dışarıya çıkıp konuşsak olur mu?' dedim. Biraz kekelemiştim ama yine de idare ederdi. Vereceği cevabı merak etmeye başlamıştım. Ne diyeceğini düşünüyor gibi susmuştu. Sessizlik vardı. Nefes alıp verişini duydum. Düzenli bir şekildeydi. Demek ki bayağı fitti.
'Olur, da ne oldu?' diye sordu.
'Sadece biraz gülmek istiyorum. Mutsuzluğumdan bir kerecik olsun kurtulmak,' dedim yavaşça. Bu sefer hiç kekelemedim. Bu yüzden kendimi tebrik edecektim.Yine sessizlik... Yine nefes alıp veriş sesleri...
Bu onu resmen cool yapıyor gibiydi.
'Havalıymış,' dedi espri yapmışçasına. Gülmeye başladım. Evet, o yanımda olmasa bile sesini duysam dahi içimdeki küçük sevinci yaşayabiliyordum.
'Tamam, ben konum atıyorum,' dedi. Yine biraz sessizlik oldu. Yine nefes alıp verişlerini duydum. Bu hareketi beni heyecanlandırmaya yetiyor ve artıyordu bile.
'Peki,' dedi ve öksürdü. Telefonu kapattım.
Adres konumunu attım.
Üzerime turuncu 'Crazy Mama' yazan bir tişört giydim. Bana bayağı yakıştığını düşünüyordum. Tişörtümün üstüne de beni soğuktan koruyabilecek bir kırmızı kareli, dizime kadar uzanan bir kalın gömlek giydim. Şapkası da olduğu için beni sıcak tutabilirdi. Gerçekten onun gibi cool olmaya çalışıyordum sanırım. Çok havalı, sempatik ve komikti. Bunu nasıl beceriyor anlamıyordum. Altıma da yeşil dar paça bir pantolon giydim. Çiçekli rengarek çantamın içine telefonumu, rujumu, anahtarımı ve bir miktar parayı koydum. Fermuarını kapattıktan sonra yüzüme hiçbir makyaj sürmeden çantamı taktım. Kahverengi botlarımı da giydikten sonra aynada son kez kendime baktım. Bu sefer renkli şeyler seçmiştim. Ve bayağıda yakıştığını fark ettim. İşte hazırdım. Mutlu olmaya, aşık olmaya...
...
Tepenin başında ellerimi gömleğimin cebine atmış bekliyordum. Arada bir arkaya bakıp gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Hava soğuktu ve üşüyordum. Ama Eric gelirse belki biraz ısınabilirdim. Onun yanında güvende hissedebilirdim. Mutluluğu yaşayacaktım. Onun bir heteroseksüel olduğunu düşünecektim. Evet, öyle yapacaktım. Onun da beni sevdiğini düşünecektim. Belki bunun için daha erkendi. Nasıl olsa birbirimizi daha 2 haftadır tanıyorduk. Ama deneyecektim. En fazla benden tiksinirdi. Beni bırakırdı. Ya da beni severdi. Bunları düşünerek manzaraya bakmaya devam ettim. Arkamdan bir ses geldi.
'Sarı, sen misin?'
Heyecan içinde arkamı döndüm ve ayağa kalktım. O'ydu. Eric'ti. Üzerinde bordo bir kazak vardı. Altında da bol bir pantolon. Okul çantasıyla gelmişti. Sanki iki liseli sevgili gibiydik.
'Evet,' dedim ve onun yanıma gelmesini bekledim. Ellerimle oynayıp duruyordum. Zaten ellerim beni hep ele vermişti. Ellerimi fark ettiğinde hemen uğraşmayı kestim ve güldüm. Bir elime bir de bana baktı. Gülmeye başladı. Bunu sokak lambalarından görebiliyordum.
'Otursana,' dedim ve oturdum. O da yanıma oturdu. Beni izlemeye başladı. Konuşmak için doğru zamandı.
'Baksana şu manzaraya,' diye konuşmaya başladım. Başını benden çevirip manzarayı izlemeye başladı.
'Bu kadar güzel bir yerin, insanların kötü yanları da var. Bizi kendilerinden uzak tutuyorlar. Irkçılar, ve bu beni yiyip bitiriyor. Özgür olmak isterdim, biliyor musun?'
Ona bakmaya başladım. Manzaraya bakmaya devam ediyordu. Gözleri etrafta gezip duruyordu.
'Hiçbir şeyi umursamamak. Mutlu olmak... Ama bunu yapamıyorum. Sadece senin yanında mutlu olduğumu hissediyorum,'
Bu son cümleyi zar zor söyleyebilmiştim. Kalbim ritim tuttururken Eric'e bakmaya devam ediyordum. Bana bakmasa da yüzünde bir tebessüm vardı. Bu beni cesaretlendirdi. Tanıştığımız günün gecesini hatırladım, kendini bilmiş bir tavrı olduğunu hatırladım. Hafifçe gülümsedim.
''Şimdi bana diyeceksin ki bunları neden anlatıyorsun...''
Vücudunu bana döndü. Yüzündeki tebessümü büyük bir merak sarmıştı. Şimdi söyleyebilir miydim? Ya da buna hazır mıydım? Derin bir nefes aldım ve bende tüm vücudumu Erich'e döndüm. Artık karşı karşıyaydık. Aramızda tahminimce 10 santim falan vardı.
'Eric ben seni...'
....
Merhaba arkadaşlar. Uzun zamandır yoktum biliyorum. Bunun için sizden büyük bir özür dilemem gerektiğini de biliyorum. ÖZÜR DİLERİM! Evet, her neyse... En heyecanlı yerinde bitirdim ama Wattpad'in gerçek kurallarını yeni öğrenmeye başlıyorum. Sizi seviyorum. Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın. Ne olur oy kullanın :)
Ek dosya: Eric
Ek dosya 2: Ashley
Ek dosya 3: Rita
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heteroseksüel (Teen Wolf fanfiction)
Science FictionDünya tersine dönse ve herkes kendi cinsine ilgi duysa ne olurdu? İşte bu âlemde yaşayan ve eşcinsellerden farklı olan milyonda bir kişilerden bir kız. Bunun cezası ne olacak?