'Kızım, geometri defterini aldın mı?'
'Evet.'
'Bütün kitapların tam değil mi? hah, işte şunu da al ihtiyacın olur.'
Jessica Annemin telaşı beni de geriyordu.
'Anne okulun ilk günü zaten bir defter kalem götüreyim işte ne olacak?'
'Ay istediğini yap ama sonra pişman olma bebeğim,'
Gözümü devirdim ve kitaplarla dolu çantamı boşaltıp bir kareli bir de çizgili defter aldım. Ardından siyah renkli mat kalemliğimi de koydum. Fermuarı çektim ve annem odadan çıkınca pijamalarımı çıkartıp hazırlanmaya başladım. Siyah dar paça pantolonumu giydim. Üstüne de gri renkte bir tişört... Ardından tişörtün üstüne siyah bol ve geniş şapkalı ceketimi giydim. Ceketimin fermuarını açık bıraktım. Her yerim mat ve siyah olunca saçımın turunculuğu çok yakışıyordu. Bu yüzden böyle renkler kullanmayı seviyordum. Saçımın rengi her renkte giysiye uymadığı için tercihim siyah, gri, beyaz renklerden oluyordu. Saçımı sevsem de ara sıra sıkıntılar yaşıyordum.
Onla birlikte ela gözlerim bana bayağı renk katıyordu. İşin zor diyenleri çok duymuştum ortaokulda.
Makyaj olarak sadece rimel ve şeftali sürdüm. Kulağıma siyah yıldızlı bir küpe taktım. Hazırdım. Aşağıya indim ve Andy annemin yaptığı tostu yiyip, ayakkabılarımı giydim. Peter'in yanağından öpüp saçlarını okşadıktan sonra 'Peter ne zaman gelecek?' diye sordum. Jessica annem, 'Senden daha sonra canım,' dedi. Başımla onayladım. Anaokulu eğlenceli olsa gerekti. Anca çizgilerin üstünden geçecek, hamurla daire kare yapacak...
Annelerime 'Görüşürüz,' dedikten sonra yedek anahtarı ve telefonumu aldım ve kapıyı kapattım. Servis gelmişti. Bindim ve arkalarda bir yere oturdum. Servistekilere göz gezdirdim. Kimse konuşmuyordu. Herkes kendi derdindeydi. Bazıları kitap okuyor, bazıları telefonla ilgileniyor, bazıları üzgün bir şekilde camdan dışarıya bakıyordu. Bende burada kendi ortamımı kuramayacağımı düşünerek sustum ve telefonuma göz gezdirdim. Kilit ekranından 'yeni bir mesajınız var' yazıyordu. Nedenini bilmiyorum ama Erich'ten gelmesi umuduyla açtım o mesajı. Ama o değildi. Tarifemin yenilendiğini söyleyen bir mesajdı. Göz devirerek dışarıya bakmaya başladım.
İki genç kız el ele tutuşmuş yürüyordu. Karşılarına bir kedi çıktığında koşarak kaçtılar. Kedi karşısındaki köpeği kovalamaya başladı. Dünya galiba bana ters bakıyor. Her şeyim farklı. Her şey...
Yoksa dünya mı farklı? Ben normalim, onlar mı farklı?
Bunu düşünmeden edemiyordum. Hayatımda bir tane bana benzemeyen insan görmemiştim. Hem de hiç. Erich, belki de heteroseksüel değildi. Olmadığı ne malum yani? Okuldayken onu erkekle öpüşmesini görürsem yıkılacağımı biliyordum. Aslında aynı okulda olmayabilirdik. Farklı okullarda olsak işimiz daha kolay olurdu. Eninde sonunda öğreneceklerdi ama bunu reşit olduktan sonra öğrenseler iyi olurdu. O zaman buradan kaçacaktım. Peki Erich? Aman bana ne ondan, onun gay olduğunu biliyordum. Aslında olmayabilirdi de. Ben neden hep onu düşünüyordum ki? Ona âşık olduğumu düşünmüyordum aslında. Hatta bunun olmaması için elimden geleni yapardım.
Servis durduğunda kafamı cama çarptım. Küçük bir şok ve bulanıklıktan sonra kendime geldim. İçeriye iki kişi girdi. Birisi, Johann'dı. İkincisi ise siyah kazak, siyah dar paça pantolon, siyah bir okul çantası giyerek siyahlara bürünmüş olan ve beni şimdilik fark etmeyen Erich'ti.
***
Parmaklarını dalgalı saçlarından geçirirken karizmasıyla etrafı yerle bir ediyordu. Çantasının sadece bir kolunu sağ omzuna atmıştı ve bu ona havalılık katıyordu. Muhteşem ve büyüleyici
görünüyordu.
Al işte! Az önce söylediğim o kendimden emin lafları onu görünce unutuyordum lanet olsun ki! Bana bir sihir mi yapmıştı anlamıyordum gerçekten.
Kendime çekidüzen verdim ve gözlerimi ondan ayırdım. Kafasının bana dönük olduğunu fark ettiğimde yüzümü ona çevirdim. Bana şaşkınca bakıyordu.
Ah gerçekten mi? Aynı okul mu? Benim gibi bir talihsizden her şey beklenir. Bu da kaderin bir cilvesi olsa gerek.
Yanıma oturmak yerine gülümsemeden Johann'ın yanına oturdu. Ben ondan ne bekliyordum ki sanki? Gülümsemesini mi? Yok çıkma teklifi!
Göz devirdim ve dışarıya bakmaya devam ettim. Aslında haklıydı. Birisi fark etse adımız okulun ilk gününden 'heterolar' olarak ortaya çıkardı. İlk günden damga yemek istemiyordu ve bence haklıydı. Ben saf olduğum için ondan çok şey bekliyordum.
Bir kız yanıma oturdu. Kısa turuncu saçları, siyah kaşları ve ela gözleriyle mükemmel görünüyordu. Bana bakıp 'Selam güzellik,' dedi ve yanağımı sıktı. Ona kötü kötü baktım. Gülümsüyordu. 'Benden uzak dur,' dedim ve göz devirerek dışarıya bakmaya devam ettim. 'Niyeymiş o?' dedi ve bacağımı okşamaya başladı. Bileğini sıkıca tutup, güçlü bir şekilde bacağımdan çektim. Böyle şeylerden iğreniyordum ve bunlarla uğraşacak gücüm yoktu. 'Benle uğraşma!' diye hızla bağırdığımda devreye Erich girdi. Ayağa kalktı ve o sinirle kızı oturduğu yerden alıp, diğer koltuğa fırlattı. Gözlerinden alev fışkırıyordu resmen!
'Bu kıza bir daha bulaşma!' diye kükredi. Altıma ediyordum gerçekten. Ödüm yerinden çıkacaktı ya. Herkes Erich ve bana bakıyordu. Onlara bakmaya başladık. İlk günden adımız mı çıkacaktı şimdi? Ah lanet olsun bu dünya!
'Onların işi. Niye karışıyorsun? Umarım düşündüğüm şey değildir,' dedi bir ses.
Aha şeyi yedik işte. Ne diyecektik şimdi? Daha doğrusu ne diyecekti ama onu uluorta yerde bırakmak istemiyordum. Heteroseksüel olan bendim. Belki de o gay olabilirdi yani!
Şimdi ne diyecektik? Korku bütün bedenime yayılırken heyecan ve öfkem tazeleniyordu. Kalbimin atışını yanımda duran Erich'in hissettiğinin iddiasına vardım.
İlk günden adımın çıkmasını istemiyordum ama söyleyecek bir şey de bulamıyordum. Ne diyecektim veya diyecektik? Belki de ilk günden bizden ölümüne nefret edenler olacaktı...
Vote ve yorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heteroseksüel (Teen Wolf fanfiction)
SciencefictionDünya tersine dönse ve herkes kendi cinsine ilgi duysa ne olurdu? İşte bu âlemde yaşayan ve eşcinsellerden farklı olan milyonda bir kişilerden bir kız. Bunun cezası ne olacak?