12

22 4 2
                                    

(bunu dün yayımlayacaktım ama zaman yetmedi)


''Eric ben seni... seviyorum,''

Bunu dediğime inanamıyordum. Eric'e gerçekten onu sevdiğimi söylemiştim. Ona aşık olduğumu... Onu ilk gördüğümde nasıl etkilendiğimi... Ona... sarılmak, onu öpmek, koklamak istediğimi tek bir cümle ile dile getirmiştim. Evet, bunu yapmıştım. Nasıl oldu bilmiyorum ama... yapmıştım. Eric bana bakıp gülümsemeye başladı. Heyecanım kat kat arttı. Onun gülümseyen dudaklarına gözlerim takılıp duruyordu. Onu seviyordum.

''Bu muydu portakal? Ben de seni seviyorum,'' dedi. Şoktan nefes alamıyordum sanırım. Eric bana seni seviyorum demişti! Bana aşıktı! O bir heteroseksüeldi! O da benim gibi farklıydı! Aman tanrım. Nasıl nefes alınıyordu? Sanırım unuttum. Yardım edin. Esen rüzgarın saçlarımızı karıştırdığı sırada gözlerimi o açık kahverengi büyüleyici gözlerinden ayıramıyordum. Gamzelerinden güldüğünü anlayabiliyordum. Lanet olsun ki gülümsediğini...

''Ne...''

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ne yapmalıydım? Onu öpmeli miydim? Sarılmalı mıydık? El ele mi tutuşsaydık? Ya da... öpüşseydik?

Ona biraz yaklaşmak suretiyle harekete geçmek üzereyken ilk başta anlamadığım ama sonra şaşkınlıktan bir hal aldığım o cümleyi söyledi.

''Nasıl olsa en samimi olduğum arkadaşlarımdansın sen portakal. Seni tabi ki seviyorum,''

Bir an ne dediğini anlayamamıştım. Nasıl yani? Ne... yani arkadaş babında mı söylemişti 'seni seviyorum' kelime grubunu? Yani- beni arkadaş olarak mı seviyordu? Tüm hevesim boşa mıydı? Demek ki boşuna heyecan yapmıştım. Hayal kırıklığı bütün vücuduma yayılırken yüz ifadem soldu ve sol elim ile sağ elimi sıkıp tırnaklamaya başladım. Bu nasıl olabilirdi? Ben mutlu olamayacaktım galiba.

''Sen ne sandın ki? Senden nefret ettiğimi falan mı?'' dedi ve güldü. ''Johann'dan sonra en sevdiğim arkadaşımsın diyebilirim,''

Düşüncelerimden ayrıldım ve kafamı ona döndüm. Aklımdaki mal sözcükleri ona yönelttim: ''A- hayır ben sadece... şey için- şu sıralar moralim bozukta birileriyle konuşmak istiyorum işte. Sen de benim en iyi arkadaşımsın. Ama birinden sonra değil... herkesten önce,''

Son cümleyi nasıl söyledim bilemiyordum. 'Birinden sonra değil... herkesten önce...'

Sanırım hayatımda kurduğum en güzel ama en zor söylenen cümleler arasına girmişti.

''Buna sevindim. Seni seviyorum. Beni önemsemen hoşuma gitti doğrusu. Bir şeyler yemek ister misin? Benden olsun. Aşağıdaki marketten şeyederiz,''

''Olur,'' dedim. Elini uzattı. Bir anlık duraksama yaşasam da elini tuttum ve ayağa kalkıp beraber tepeden aşağıya inmeye başladık. Lanet olsun ki aşık olmuştum. Lanet olası bir insana aşık olmuştum. Keşke aşık olmasaydım... Aşık olmak çok can acıtıyormuş...

Merhaba arkadaşlar. Sizi düş kırıklığına uğrattığımı biliyorum. Bunun için özür dilerim ama kavuşsalardı hikayenin ömrü azalırdı. Bu yüzden de yapmadım. Her neyse. Sizi seviyorum. Lütfen yorum yapın ve oy kullanın. Yb gecikmemiştir umarım. Sizin açınızdan tabi ki. :)

Sanırım vote sınırı koyacağım.

+vote sınırı: +5 vote


(İyi ki doğmuşsun O'Brien... Seni çok seviyorum dünyanın en harika erkeği... Adam mübarek günde doğmuş lan fdhfj)

Heteroseksüel (Teen Wolf fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin