Diana

92 8 2
                                    

  Hava bu derece karanlıkken dışarıda olmak fazla tehlikeliydi.Kulübeyi görünce hızlanmaya başladım.Sürüklediğim geyik bu konuda pek yardımcı olmasa da akşam yemeğimi tek başıma avlamak gurur vericiydi.Hayvanı en acısız şekilde öldürmüştüm.Yani elimden geldiği kadar.Vampirlerden farkımız yoktu.

"Eva!Ben geldim aç şu lanet kapıyı."

Kulübeyle mesafem kapanmak üzereydi.O sırada bir ses duydum ve geyiği bırakıp etrafa baktım.Her yer zifiri karanlıktı ve gökyüzünde yıldızlar tek tüktü.Bir ses duydum.Motosiklet sesiydi.Eva henüz kapıyı açmamıştı.Muhtemelen içip kafayı bulmuştu.Tek başınasın Diana.Belime sıkıştırdığım bıçağı elime aldım ve sıkıca kavradım.Motosiklet sesi gittikçe yaklaşıyordu.Gözlerimi kısarak sesin geldiği tarafa baktım.Ve onu gördüm.Karanlıkta gittikçe yaklaşıyordu ve tam önümde durdu.Bıçağı arkamda gizleyerek gergin görünmemeye çalıştım.Kaskını çıkarınca benim yaşlarımda bir erkek olduğunu gördüm.Beyaz teni ve renkli gözleri vardı.Muhtemelen bir vampirdi.

Kaskını çıkartıp motosikletten indi ve aramızda mesafe bırakmayacak şekilde karşımda dikildi.Beni baştan aşağı süzdükten sonra,"Senin gibiler'in bu saate dışarıda olması tehlikeli değil mi?"diye sordu.

Sesimin güçlü çıkmasına özen göstererek,"Bir vampirin benim gibiler için endişelenmesi ne kadar güzel."dedim.

O da sırıtarak karşılık verdi.Beyaz dişleri karanlıkta resmen parladı."Arkandaki ne?"diye sordu.

"Akşam yemeğim."diye karşılık verdim.

Arkama bakmaya çalışırken beni yan tarafa itti."Umarım almamın sakıncası yoktur."

Göz bebeklerim şaşkınlıktan kocaman açıldı."Şaka mısın sen?Ben bu hayvanı avlayana kadar canım çıktı!"

Gözlerini tam karşıya dikmişti ama sesinde keskin zeka ve kurnazlık hissi uyandıran bir tını vardı."Benim gibi başkaları da buraya geliyor istersen derdini onlara anlatırsın.Ve şunu da belirteyim güzelim onlar benim kadar kibar değildir."

Açık sözlülüğü beni hazırlıksız yakalamış olsa da belli etmemeye çalıştım."Belki de haklısın hayvanı al ama bir şartım var."

Merakla beni süzdü ve devam etmemi işaret etti."Arkadaşlarına burada hiç bir şey olmadığını söyleyeceksin.Ve geri dönüp evinize gideceksiniz."

Başını iki yana salladı."Liderleri ben değilim.Buraya gelecekler onları oyalarım."

"Belki de başka arkadaşın yoktur."

O sırada motor sesleri duyulmaya başlamıştı.

"Siktir."

Geyiği bırakıp kulübeye koştum."Eva!Aç şu lanet kapıyı."

Kapıyı yumrukladım.Kapı yavaşça açıldı.

Eva morarmış göz altlarıyla."Sorun ne?"diye sordu.

"Toparlan gidiyoruz."

Çantamı kapıp içine değerli olan bütün eşyaları yerleştirdim.O da dünden kalma yemek artıklarını ve iki şişe suyu çantasına yerleştirdi.

Dışarı çıktığımda.Motosikletli çocuğun hala orada geyiği incelediğini gördüm.Yanına gittim."Adın ne?"diye sordum.

Sırtını bana dönmüş bir şekilde bir şeylerle uğraşırken,"Andrew."dedi.

"Bende Diana."

Gözleri gözlerime çevrildiğinde yüzünde anlamadığım bir ifade vardı.Sonra başını başka tarafa çevirdi."Güzel isimmiş."dedi.

O sırada Eva kulübe'den çıktı."Nerede saklanacağız?"

"Şuradaki ağaçların arasına saklanın.O tarafa gitmeyeceğiz burası son durağımızdı.Şanslısınız."

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutum."Gidelim."dedim Eva'yı çekiştirerek.Andrew'in yanından geçerken ona dudağımı kıpırdatarak teşekkür ettim.O da başını sallayarak karşılık verdi.

Eva ile ağaçların arasında yerimizi aldık.Bir kaç dakika bekledikten sonra motosiklet sesleri duyuldu.Motosikletliler yaklaştı ve Andrew'i görünce durdular.Üç veya dört kişilerdi hepsi erkek ve yapılıydı.Andrew'le bazı şeyler konuşup gülüştüler.Sonra iki adam kulübeye girdi.Çıktıklarında bir tanesi elinde bir kolye tutuyordu.Ucunda elmas olan bir kolye.Bu Eva'nın ölmeden önce kocasının verdiği kolye.Eva bir küfür savurdu.

"Onu nasıl unuturum?"kendi kendine konuşur gibiydi."Gidip onu alacağım."dedi.

Tam ayağı kalkarken onu tuttum."Saçmalama artık çok geç."

Acıyla hıçkırdı."Anlamıyorsun.Artık yaşamak istemiyorum.Böyle bir dünyada değil.Her gün onlardan korkarak yaşamak.Benden kocamı aldılar ve şimdide bana ait olan kolye.Bunu almalarına izin veremem."

"Ölürsün."

"Ben zaten bir ölüyüm."

Eva'ya sıkıca sarıldım ve ona bıçağımı uzattım.Elinin tersiyle burnunu sildi ve ağaçların arasından çıkıp motosikletlilerin olduğu tarafa doğru yürüdü.Onu ölüme yolluyordum.

Onu ilk fark eden Andrew oldu.Sonra öbürleri de fark etti.Eva kolyeyi almak için öne atıldı ama kolyeyi tutan adam geri çekildi ve pis pis sırıttı.Eva tekrar denedi ama yanındaki adam ona yumruk attı.Her şey birden oldu.Eva yere çöktü ve hepsi aynı anda onu tekmeledi.Ardından kanını emdiler.Andrew olanlar karşısında başını çevirdi.Bir şey yapmalıydım ama bana da aynı şekilde saldırırlardı.Eva'yı kaldırıp ellerini ve ayaklarını bağladılar.Henüz ölmemişti.Ama çok kötü durumdaydı.

Motosikletlerine binip gittiler ama Andrew kaldı.Biraz daha bekledikten sonra ağaçların arasından çıktım.

Andrew tek kelime etmeden yola bakıyordu.

"Onu sence nereye götürdüler?"diye sordum.

Bir anda hiddetle bana döndü."Neden çıkmasına izin verdin?"

Ağzım bir karış açık ona bakıyordum."Anlamadım?"

Başını hoşnutsuz bir şekilde iki yana salladı."Onu ölüme yolladın."

Öfkeyle ona bakıyordum."O seçimini yapmıştı."

"Delisin sen."

Öfkeden kıpkırmızı olmuş bir halde onun yanından geçip ön kapıya yöneldim.Birden kolumu kavrayıp beni kendine çekti.Sonra ellerimi bağladığını fark ettim.

"Ne yapıyorsun sen?"diye sordum.

"Seni bağlıyorum."

"Neden?"

Konuşurken yüz ifadesi son derece ciddiydi."Başına ödül konmuş.Bende ödülümü almaya gidiyorum."

Sersemlemiş bir halde,"Ne ödülünden bahsediyorsun?"diye mırıldandım.

"Yakında anlarsın."


Kızıl Vampir -Gece Keşfi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin