Bugünkü karanlık gibi bir karanlığı daha önce hiç görmedi İstanbul, doğa tüm kasvetini yer yüzüne indirmiş gökyüzü sitem edercesine ağlıyordu...Topkapı mezarlığı hiç olmadığı kadar karanlık bir sessizliğe bürünüp davet ediyordu ebedi dünyasına gidenleri ve cansız bedenler dört kollu tahta ile çaresizliğin içinde dönüşü olmayan yolculuklarına uğurlanıyordu...
Güzel yerdir Topkapı; Fatih'in İstanbul'a girdiği kapıdır, mezarlığının ise ilk misafirleri Fatih'in cesur askerleridir, onların mezar yeri savaşırken düştükleri yerdir, Topkapı İstanbul'un göbek taşıdır, merkezi gibidir; ebedi evi burası olanların komşusudur toprağına kan bulaşan şehitler ve birlikte kıyamete kadar birbirlerine komşuluk edecekler...
Genç adam gasilhanenin sağ tarafında mezar kenarlarından birine oturmuş etrafını izliyordu, Topkapı mezarlığını gezmek istese bir insan bir gün sabahtan akşama kadar arsba ile gezmeliydi, bir müddet başını geri yatırıp gökyüzünü seyretti ardından derin bir nefes alıp içini rahatlatmaya çalıştı, belli belirsiz insanların seslerini duyuyordu.
"Şu mezarlığa bak İstanbul'un en güzel yeri, yapacak başka bir yer bulamamışlar mı?
"Öyle deme! Burada yatmak isteyenin önceden alınmış yeri yoksa kaç yüz bin lira ödemeleri gerekiyor haberin var mı?"
"Desene burada yatmak için bile zengin olmak lazım insan neden burada yatmak ister ki? Sanki burada yatanlar cennete önden gidiyor."
"Önden gitmiyorlar ama buradaki şehitlerle yatma duygusu onlara komşu olma duygusu ağır basıyor olmalı."
"Saçma benim abim solcuydu ve burada asla yatmak istemezdi."
"Yatmak istese bile yatamazdı, öyle bir parası yoktu."
Bu boş konuşmaları dinlemeyi bırakıp büyük annesine çevirdi bakışlarını, sessizdi yaşlı kadın ve genç adamı bu durgunluğu korkutuyordu, kolay değildi atmış yıllık hayat arkadaşı bu dünyadan son biletini alarak gidiyordu.
Sessizce banka giderek büyük annesinin yanına oturdu ona destek olmak istiyordu ama söze nasıl başlayacağını bilmiyordu, torununun yanına geldiğini gören kadın sol dirseğini genç adamın karın boşluğuna hafifçe vurdu ve karşı bankta oturup sigara içerken dedikodu yapan iki kadını işaret ederek konuşmaya başladı.
"Oğlum git sor şunlara bakayım kahvede isterler mi? Oturmuşlar oraya çeneleri kapanmadı gitti," deyince genç adam kadınlara kısa bir bakış attı ne diyebilirdi ki burası yeri bile değildi.
Boş verdi ve büyük annesinin yanağından öpüp daha önce oturduğu mezarın kenarına oturdu, hayatını gözden geçirdiğinde ilk düşündüğü şey bir gün son yolculuğunun Topkapı aile kabristanına olduğuydu. Sahip olduğu varlığı düşündü dedesi ne almıştı ki yanına o da bir şeyler alabilsin.
Kuzeni kendisi gibi kederli yanına geldiğinde, iki yana açarak oturduğu bacaklarının üzerine doğru eğildi aynı anda kuzeni sırtını sıvazladı, çektikleri acı aynıydı çünkü.
Mezarlığın girişine eskortlar eşliğinde bir yığın araç ve basın geldiğinde tüm dikkatler o insanlara doğru kaydı, acaba nerenin soylusu bunlar diye düşünen iki adam bir birlerine baktı ve onları uzaktan izlemeye başladı.
Siyahlara bürünen yüzlerce kişi mezarlığın içine doğru ilerlerken bir araba daha yanaştı gasil hanenin önüne ve bir adam önden hızla inerek arka kapıyı açtı, ilk önce siyah stiletto giyen bir ayak yere bastı ardından diğer ayak, ayaklar yere sağlam bastığını anlayınca kalkacak gücü kendilerinde buldular ardından uzun boylu esmer bir kadın indi, tepesinde topladığı saçlarını kendisine uzatılan büyük fötr şapka ile kapattı, belli ki yardımcısı olan kadının uzattığı gözlüğü yüzüne bakmadan aldı ve taktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüz Bin Dolarlık Koca
قصص عامة-Sen benim dünya ile arama girdin ve bende sana tutuldum, diyen deli bir adam... Yüz bin dolara kiralık koca arayan bir kadın... Adam kararlı & Kadın atarlı