✽5.8✽

16.7K 1.2K 126
                                    

"Ben niye geliyorum anlamıyorum ki." Huysuzca söylenen Yoongi Hyung'un koluna sarılıp apartmana doğru sürükledim.

"Beni tek bırakamazsın Hyung!" Ae Chan'nın evinin hangi katta olduğunu bilmediğim için zillere bakarak bulmaya çalışırken Yoongi Hyung kolunu kurtarmaya çalışıyordu.

"Ya zaten Ha-Neul yüzünden o kızdan hiç istemememe rağmen özür diledim, depresyondayım. Senin yaptığına bak! Ben böyle mi yaptım sana? Ha-Neul'u sevdiğini anlaman için yaptıklarımdan bahsediyorum. Keşke yapmasaydım da hiç göremeseydin Ha-Neul'u. Bütün hayatını sap olarak geçirseydin. Yaptığım iyiliğin karşılığında aldığım şeye bak. İstemiyorum ben banane-" Yoongi Hyung'u çekiştirip apartmana soktuğumda susmak zorunda kalmıştı. Şimdi fark ettim de daha önce hiç bu kadar çok konuştuğunu görmemiştim. Zillerden anladığım kadarıyla Ae Chan'nın evine çıkmaya başladım. Yoongi Hyung da yine söylene söylene peşimden geliyordu. Onu getirmemin sebebi Ha-Neul'un bana kızgın olmasıydı. Eğer tek başıma gelseydim o kız beni ortadan ikiye ayırırdı.

Tahmin ettiğim katta durup kapıya doğru ilerledim ve durmadan zili çaldım. Yoongi Hyung iç çekip derin bir nefes verdi. Kapı açıldığında gördüğüm kişi görmek istediğim kişi değildi tabii ki. Neden Ae Chan'ı görmek isteyeyim. Kaşları çatılmış, alnı kırışmıştı.

"Siz?" sorarcasına bakarken yapabileceğim en tatlı gülümsemeyi göstermeye çalıştım.

"Sevgilimi görmeye geldim de." bence şuan çok ponçik görünüyordum. Ama Ae Chan'nın yüzünde tek bir mimik bile oynamaması sinirimi bozmuştu.

"Bu?" Kafasıyla yan tarafımı gösterdiğinde Yoongi Hyung'a baktım. Ona 'bu' demişti.

"Bu mu? Şuna bak ya!" Yoongi Hyung şuan sinirlenmemesi gerekiyordu yoksa Ha-Neul'u göremeden gidecektim.

"Şu mu? Ölmek mi istiyorsun?" İkisinin kavgası uzamadan araya girmek zorunda kalmıştım.

"Şunun, bunun ne anlamı var? İçeri geçelim biz." İçeriye girmek için adım attığım sırada Ae Chan göğsüme elini koyup geri itti.

"Sizi içeriye almamın tek sebebi onu kurtarmış olman anladın mı?" Kafamı hızla sallayıp Yoongi Hyung'un kolunu tuttuğum elini sıkılaştırdım ve çekiştirdim. Yapışık gibiydim.

"Kim gelmiş Ae Chan?" Salon kapısı olduğunu tahmin ettiğim yerden kafasındaki havlu ile çıkan Ha-Neul'u gördüğümde Yoongi Hyung'un kolunu bırakmış ve onu özgürlüğe kavuşturmuştum. Beni gördüğü için şaşırmışa benziyordu. O güzel dudakları aralanmış öpülesi bir pembelikle parlıyorlardı. Gözleri ise irice açılmıştı.

"Taehyung?" Yavaş adımlarla ona doğru ilerleyip kollarımın arasına çektim ve sarıldım. Sadece birkaç saat görmemiş olmama rağmen özleminden ölmüş gibi hissediyordum. Yüzündeki yaralar hala olduğu gibi duruyordu ve bu içimin acımasına sebep oluyordu.

"Seni görmeden yapamıyorum. Biliyorum bana kızgınsın ama seni çok seviyorum Ha-Neul. Sana olan sevgimi çok mu abartıyorum?" Ha-Neul'un söylediğim şeylerden sonra kollarını bana sarıp, sarılışıma karşılık vermesiyle onu daha da sıkı sardım. Bu sırada kavga etmeden duramayan Yoongi Hyung ve Ae Chan yine başlamışlardı.

"Ne bakıyorsun?" 

"Sanane?" 

"Sarı kafa."

"Paçoz."



strawberry ❆ kim taehyung✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin