✽5.6✽

15.6K 1.2K 44
                                    

"Aç artık şu kapıyı!" Yumruk yaptığım elimi kapıya bir kez daha geçirirken çağırdığım çilingirin nerede kaldığını düşünüyordum. Kapıda yine bir hareketlilik yoktu bu durum beni deli etmeye yetiyordu. Bu davranışların arkasında ne olduğunu ölümüne merak ediyordum. Daha çok hangi konuda olduğunu.., Evin önünde duran araba ile sonunda rahat bir nefes verdim ve çilingirin kapıyla olan savaşını sabırsızlıkla izledim. Çilingir bir kaç kez zorlandıktan sonra kapı aralanmıştı. Hiç durmayıp parayı ödedikten sonra içeriye adımımı attım.

Alt katın her yerine baktıktan ve Ha-Neul'u bulamadıktan sonra merdivenleri ikişer ikişer tırmanıp her gördüğüm kapıyı açmaya başladım. Sadece bir tanesi açılmamıştı. Kapının yerine baktığımda bunun Ha-Neul'un odası olduğunu anladım ve kapıyı tıklattım.

"Sevgilim?" Kulağımı kapıya dayadığımda gelen bir kaç hışırtı sesi nedense içime düşen kurtların dökülmesini sağlamıştı.

"Git buradan Taehyung." Durmayıp kapıyı tekrar tıklattım. Artık gerçekten sabrımın neredeyse sonundaydım ve canım sıkılmaya başlamıştı.

"Ha-Neul bu defa gerçekten çok ciddiyim. Açmazsan kapıyı kıracağım." Sessizlik büründükten bir süre sonra pes etmiş olmalı ki kapıyı aralayıp kafasını çıkardı. Fakat bu benim kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Yüzündeki maske de neyin nesiydi?

"Bu da ne?" diyip işaret parmağımla maskeyi gösterdim. Kapıyı tam olarak açtıktan sonra gözlerini kaçırıp odaya girdi. Peşinden ilerleyip yatakta yanına oturdum.

"Ne olduğunu bana söyle bebeğim." Kafası eğik bir şekilde yanımda otururken avucumu yanağına değdirdim ve cesaret vermek istercesine okşadım. Ben okşadıkça yüzündeki ifade değişiyordu. Neden olduğunu merak ediyordum.

"Bana söz ver." Maske yüzünden boğuk çıkan sesini bir iki saniye sonra anlayıp devam etmesi için ona baktım. Ne için söz vermem gerekiyordu?

"Öğrendikten sonra salakça bir şey yapmayacaksın." Demek ki ortada benim delireceğim derece olaylar dönüyordu. Kafamı olumlu bir şekilde sallayıp bekledim. Ha-Neul yüzüme bir kaç saniye daha bakıp elini yüzündeki maskeye götürdü. Emin olmak istercesine bana tekrar baktığında ufak bir gülümseme gösterdim. Maskeyi kulağından kurtarıp açtı. Yüzüne baktıktan bir saniye sonra dudaklarımı parçalamak istercesine ısırdım.

Yüzü mahvolmuştu.

Yanağındaki kızarık ve morluklar, dudağının kenarındaki yaralar.

Dudağımı bir kez daha ısırdım. Bir şey dememek için kendimi yiyordum neredeyse. Gözlerim sinirden ve kendimi sıktığımdan dolayı dolmaya başlamıştı. O an duyduğum ses duygularımı tetiklemiş ve harekete geçmem için uyarı vermişti.

"Ha-Neul? Bu kapı da ne böyle?" Oturduğum yataktan hızla kalkıp odadan çıktım. Ha-Neul'un bana bağırması bile beni durdurmamıştı. O şerefsizin yaptıktan sonra hatırlamadığı şeyleri artık öğrenmesi ve vicdan azabı çekmesi gerekiyordu! Onun hatırlamaması umurumda değildi. Merdivenleri indikten sonra onu gördüğüm anda yakalarından kavradığım gibi sırtını duvara yapıştırdım.

"Ne yapıyorsun?!" Adamın acıyla cırlamasını umursayacak durumda değildim. Ha-Neul'un koluma yapışan elini ittirip tekrar yakasından kavradım.

"Asıl sen ne yapıyorsun?!" Ha-Neul bir kez daha kolumu kavrayınca ve istediği şeyi alamayınca bana bağırmaya başlamıştı.

"Taehyung dur artık!" Sesinin titrekliği beni durdurmuştu. Ona doğru baktığımda gözlerinden dökülen yaşları görmem ile ellerimi yakalarından çekmem bir oldu.

"Ha-Neul? Bu ne hal?" Gözleri fal taşı gibi açılmış ve ağzı aralanmıştı. Gerçekten şu suratına sağlam bir yumruk geçirmek istiyordum. Ha-Neul'un maskesi hala açıkken onu arkama aldım.

"Eserini görmek nasıl hissettiriyor?!" Adamın kaşları çatılıp gözleri gözlerimi buldu.

"Ne söylemeye çalışıyorsun? Onu bu hale ben getirmedim!" İçimdeki kahkahaları dışarı sunmak istiyordum. Ama kendimi olağan bir güçle sıktım.

"Sen yaptığın hiç bir boku hatırlamıyorsun diye bu kız senin yaptıklarını çekmek zorunda değil!" Ha-Neul kafasını sırtıma yasladı. Titremesinden anladığım üzere ağlıyordu. Onun ağlaması en nefret ettiğim şeydi.

"Ne?" Adamın şaşkınlığı bin kat daha artmıştı. Eli arkamda saklanan Ha-Neul'un bileğini kavradıktan sonra onu bulunduğu yerden çıkarıp yüzüne bakmıştı.

"Bu doğru mu?" Ha-Neul cevap vermeyip ağlamaya devam ederken ben adamın ellerini Ha-Neul'un kolundan çektim ve onu dışarıya sürükledim. Kapıdan çıkmadan önce adama döndüğümde gözleri zemini inceliyordu. Onu öldürmediğim için tanrıya şükür etmesi gerekirdi.

"Ya bir şeyleri anlarsın ya da ona bir daha yaklaşamazsın."

strawberry ❆ kim taehyung✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin