Sona Eren Yalnızlık

41 9 1
                                    

Gökyüzünde asılı duran yıldızlar daha fazla dayanamadılar. Her biri toprağa dökülmek için can atıyordu. Boşluktaki hayatlarından sıkılmışlardı. Tanrıları, kendilerini çağırana kadar mutsuz ve yalnızdılar. Elliana, kumsalda onları bekliyordu. Rüzgar yine mutlu bir senfoniyle, beyaz eteklerini ve kahverengi saçlarını okşadı. Bulutlar yine sevinçten, rengarenk çisil olup karıştılar okyanusa. İzlemesi en zevkli tiyatroymuş gibi gülümsedi Elliana. 

Yağmur damlaları, kahverengi saçlarını rengarenk yapmıştı. Gözlerinin maviliğinin yanında tüm güzellikleri içinde barındıran binlerce renk... Teninin pürüzsüzlüğünde dolaşan çisiller kayıp indiler bedeninden. Derken okyanus da tüm berraklığını yitirmek üzereydi. O da, tanrısının saçları gibi binlerce renge bürünmüştü. 

Sonra bulutlar, tükendiler. Gökyüzü tüm maviliğiyle Elliana'nın huzurundaydı artık. Vakit gelmişti, Elliana hissetti ve ellerini kaldırıp avuçlarını açtı. Yıldızlar birden titrediler onları çeken bu güce karşı koymanın yersiz olduğunu anladılar. Sonunda dökülüverdiler tek tek. Milyonlarca yıldız aynı anda indi gökyüzünden. Her biri döne dolaşa tanrılarının, Elliana'nın avuçlarına kondu. Bir kar tanesi kadar ufak ve narinlerdi. Parlaklıkları göz alıcıydı. Onlar Elliana'nın yıldızlarıydı. Onun mutluluğu...

. . .

Sabah, farklı bir dünyada açtı gözlerini. Gerçek yatağında, gerçek odasında, gerçek evinde, gerçek dünyada... Hiç bu kadar mutlu ve dinç uyandığını hatırlamıyordu. Toparlandı ve kalktı yatağından. Hemen önündeki sarı koltuğuna dikti gözlerini.

"Günaydın..."

"Günaydın Elliana, nasılsın?"

"Hiç olmadığım kadar mutlu, teşekkür ederim. Peki, sen nasılsın?"

"Hiç olmadığım kadar mutlu..."

Yerdeki hırkasını alıp giydi, balkona çıktı. Bembeyaz karlar karşıladı onu ve balkonlardaki kuş yuvaları. Gökyüzüne baktı.

"Hala oradasınız biliyorum..."

"Ama neresi gerçek, neresi sahte bilmiyorsun değil mi?"

"Bu dünyanın gerçek olmadığına eminim."

. . .

Annesinin ölümünden bu yana ilk kez neşeli bir kahvaltı yaptı babasıyla. İlk kez gülümsedi onun gözlerine bakarak. David, kızındaki bu değişimi fark etti.

"Bugün çok farklısın Elliana, ilaçlar işe yarıyor sanırım"

Elliana, kafasını salladı ve gülüşlerindeki coşkuyu hiç değiştirmeden:

"Evet, galiba öyle..."

"Bugün ikimizinde tatil günü, birlikte bir şeyler yapalım mı? Ne dersin?"

Bu kez sustu. Masayı sessizlik alıp götürdü.

"İstemiyorsan..."

"Hayır, istiyorum tabi."

Elliana kahvaltısını bitirdikten sonra ayağa kalktı ama babası masanın üstünde duran ilaçlarını işaret etti. Elliana küçük bir tebessümle onları aldı. Üç kutudan da birer hap çıkardı, sol elinin avucunda sakladı. Diğer eliyle suyunu doldurdu ve hapları attı ağzına. Sonra suyunu içti ve kutuları avuçlayıp gitti odasına. Bu son 15 saniye boyunca David, kızını izledi ve İsa'ya teşekkür etti. Haftalarca aradığı umudu sonunda bulmuştu. Elliana için hala umut vardı değil mi?

Elliana odasının kapısını kilitledi. Kitaplığındaki peçeteye dilinin altındaki hapları tükürdü. Sonra onu buruşturup çöp kovasına attı ve ilaç kutularını kitaplığına koydu, her seferinde yaptığı gibi. Hazırlanıp çıktı odasından ve babasıyla birlikte kuzeni Alice'nin evine gittiler. Onu da alıp akşam eğlenebilecekleri bir yer aradılar. Sonunda Alice bir soru attı ortaya.

"Coit Kulesinde kış konseri varmış. Oraya gidelim mi?"

Başka bir seçenek yoktu, ortak bir kararla kış konserine gittiler. Uzun ince kule, güneş gibi parlatılmıştı. Soğuğa rağmen altında toplanan kalabalık Piyano Çocukların duygusal düetlerini dinliyordu. Neyse ki geç kalmış sayılmazlardı. 150 dolar karşılığında bu duygusal zevki yakından yaşamak istediler. Grubun ikinci şarkılarında kar yağmaya başladı. Elliana nefret ettiği kalabalığın arasında olmasına rağmen kar tanelerini gördüğü için mutluluğu ikiye katlandı. Yeniden ellerini açtı, yeniden bir senfoni eşliğinde kar tanelerini yakaladı. 20 yaşındaki bir kadının, çocuksu mutluluğu...

"Hangisi gerçek dünya?"

. . .

Eve döndüğünde bir karamsarlık çöktü üstüne. Bir gecede olanlardan sonra gerçek dünyayı ayırt edemiyordu. Ya hayallerine dalıp gidecek, ya da iyileşip normal hayatının sürprizlerini yaşamaya devam edecekti. Bir tercih hakkı vardı, kitaplığının içinde duruyordu. İlaç kutularına baktı, ne yapması gerektiğini düşünüyordu. O kutudaki ilaçları içip yakınlarıyla mutlu bir hayat mı yaşayacaktı? Yeni arkadaşlar mı edinecekti?  Ajay ile evlenip çocuk sahibi mi olacaktı? Onları parklarda eğlendirip, gezdirip; annesi gibi bir anne mi olacaktı?

Ya da bu düşünceleri yok edecek, yalnızlığının mutluluğunda, hayal dünyasında süzülmeye devam edecekti. Her sabah ikinci Elliana'ya merhaba diyecek, her yalnızlığında onunla konuşacak, tüm dertlerini sadece onunla paylaşacaktı. Adını bile koymadığı bir dünyanın tanrılığını yapacak, yine yıldızlarla, bulutlarla, rüzgarla büyüyecekti.

"Ne yapman gerektiğini biliyorsun Elliana. Gerçek dünya, senin yarattığın dünya. Başkalarının dünyasında köle olmak mı istiyorsun?"

Elliana, bir seferlik duymadı onu. Her kutudan bir hap çıkardı ve avucuna koydu. Saniyelerce onlara bakıp karar vermeye çalıştı. Yumdu gözlerini, defalarca yutkundu.

"Onlar gibi oluyorsun Elliana! Onlar gibi sıradan!"

Bu bir karardı, hayatının geri kalanını nasıl çizeceğinin kararı. Nasıl yaşayacağının, kimlerle konuşacağının, kimlerle yuva kuracağının kararı. Geri dönüşü olmayan bir karar... Elliana tercihini yaptı... Birkaç saat içinde tüm sesler kesildi. Bu kez gerçekten yalnızdı ve buna dayanamadı. Kuzeni Alice'i aradı, bu gece onlarda kaldı.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin