3.BÖLÜM

545 71 30
                                    

Multimedia: Güneş Akay

***

Zordur bu hayatta yalnız kalmak. İnsan ne yapacağını bilemez, paylaşamaz hiçbir şeyini; ne malını ne mülkünü ne de duygularını. Siz siz olun birbirinizi asla üzmeyin ve kırmayan.

Nuray teyzenin yemekte verdiği bu nasihatı çok etkileyiciydi. Bir oğlu vardı ama annesinin yanında değildi. Benim annem eğer hayatta olsaydı asla dizinin dibinden ayrılmazdım. İnsan oğlu çok nankör, bir şeyin kıymetini onu kaybetmeden anlamazlar.

Nuray teyze yatmamız için bize kendi yatağını verdi. O ise oğlundan gelecek olan telefonu bekleyecekti. Oğlu Nuray teyzenin dediğine göre 16.00 veya 16.30'da arayacaktı, tabii bu Amerika'nın saatine göre bize göre gece 03.00 falandı. Yani Nuray teyze bu gece hiç yatmayacaktı. Bütün gece oğlu tarafından çalacak olan telefonu bekleyecek ve onunla doya doya konuşacaktı. En azından sesini duyacaktı.

****

Uyanmak istemiyordum. Çünkü uzun zamandır böyle rahat bir uykuyla uyumamıştım. Ya annem ve babamı sürekli düşünür ağlardım ya da acı dolu kâbuslar görüp uykum hep yarıda kesilirdi. Yetimhaneden ayrı ilk uykum çok huzurluydu. Umarım hep böyle olurdu.

Yatakta bir sağa bir sola dönerken İpek'in yanımda olmadığını hissettim. Gözlerimi ağır ağır açarken başta her yeri bulanık görüyordum. Göz kapaklarım tamamen açılınca airtık net görmeye başlamıştım. İpek'in yanımda yattığı yere bakınca gerçekten de yanımda olmadığını fark ettim. Nerde bu kız diye iç geçirirken üzerimdeki karamel tonlarında ki çarşafı kaldırıp yataktan indim ve kapıya doğru ilerledim. Altın sarısı kapı mülkünü aşağı çekerek kapıyı açtım.

Yatak odasının az ilerisindeki lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Beyaz havluyla yüzümü kuruladıktan sonra lavabodan çıktım. Salona girdiğimde kimse yoktu, Nuray teyze bile görünmüyordu. Belki mutfaktadırlar diye mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa geldiğimde de yine kimse yoktu. Nerdeydi bunlar?

Evde kimse olmadığı için biraz telaşlandım ama bu telaşın sebebi yalnız olduğum için değil onların başına kötü bir şey gelmesinin düşüncesiydi.

Mutfaktan çıkıp geri salona geldim saate bakmak için. Gözlerimi duvar saatine odakladım. Yok artık saat 13.00'dı. Ben bu saate kadar uyumuşmuydum. Hal bu ki dün akşam geç de yatmamıştm. Herhalde böyle huzurlu uyduğum içindir.

Yatak odasına tekrar gidip yatağı düzelttim, karamel tonunda ki çarşafı katlayıp yatağın ucuna koydum. Dolaba koymak istemedim belki özel eşyaları vardır diyerekten dağınık görülemeyecek bir şekilde yatağa ucuna bıraktım. Yatağın baş ucunda duran komidinin üzerinde telefonumu ve anahtarlarımı alıp evden çıktım. Bir de bizim eve bakcaktım belki ordalardır diye eğer oradada yoksalar arayacaktım.

Evden çıktıktan sonra merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Bizim kata yaklaşınca aşağı doğru inen bana kapıyı açan üst komşumuzu ve yanındaki arkadaşı görüş alanıma girdi. Galiba yanındaki dün şu öpüşen çocuktu. Onlarla göz göze gelmemek için çaba sarfediyordum ki birden önüm kesildi.  "Fiyuuuuuuhhhuuuuuuvt" gibi bir ıslık sesi duyunca önümü kesen kişeye baktım. Bu o kızla öpüşen çocuktu.

Aramızda bir merdiven vardı oraya da inerek aramızdaki mesafeyi kapattı. Gözlerini iyice bana kentledikten sonra "Selam vermek yok mu fıstık?" dedi keyifle.

Yüzünde çözemediğim bir şekilde tuhaf bir gülümseme vardı. Ayrıca fıstık ne ya! Ona cevap vermeden sağ tarafına kayıp yukarı çıkacaktım ki yine önümü kesti ben diğer tarafa kayarken o da aynı hamleyi yapmıştı. Neydi bunun amacı, ne yapmaya çalışıyordu? Başımı kaldırıp ona "Bir yol verir misiniz lütfen?" dedim biraz sert biraz da kibar bir şekilde. "Neden ocakta yemeğin mi var?" dedi alayla.

DUYULAN SESSİZLİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin