4. BÖLÜM

262 55 69
                                    

Bir kilo demir mi daha ağırdır yoksa sevmediğin kişiden kurtulamamanın verdiği acı mı?

Tabi ki bir kilo demir daha ağırdır çünkü edebiyat yapacak zaman değil.

"Aynı gün içinde yüz elli milyon on bin beş yüz kere karşılaşmamız yetmiyormuş gibi kolyemi de sen mi buldun yoksa?"

"Az önce elli dönüm bostanı telef olmuş çiftçi gibi oradan oraya zıplıyordun. Madem bu kadar çabuk vazgeçtin vermiyorum kolyeni!"

"Ne demek vermiyorum? Hem vazgeçtiğimi nereden çıkarttın?"

"O zaman göster bana."

"Neyi?"

"Kolyenin senin için gerçekten değerli olup olmadığını."

"Bir saniye bir saniye zaten benim olan bir kolyeyi almak için neden uğraşayım ki?"

"Senin olduğundan emin olmam için bana bir şey söyle?"

"Eeee..."

Beynim tam da ona ihtiyacım olduğu anda koşarak uzaklaşmıştı. Üzerimde cevap verememenin oluşturduğu bir çaresizlik vardı. Ne desem üste çıkmayı başaran Gıcık Bey kolyemi ordan oraya sallıyor.. pardon adeta bir vantilatör gibi çeviriyordu.

"Tamam kabul! Sen kazandın. Ne istiyorsun söyle."

"Eminim senin için bunu yapmak epey zor olacak."

"Hadi söylesene!"

"İki ay bo.."

"İki ay mı?"

"Sus da dinle. İki ay boyunca kim ne derse desin güleceksin surat asmak yok."

"Ne hahaha ... Bu kadar basit miydi?"

"Bende zor demedim zaten senin için zor dedim."

"Ben güler yüzlüyüm ki."

"O zaman görevinde başarılar asık surat."

Bir an sanki tüm evren boşalmış gibi hissettim. Mikroorganizmalar hatta amip bile kaçmıştı sanki. Eren haklıydı ben okulda tam bir cadı kızdım. Basit bir 'merhaba' ya bile ejderha gibi sesler çıkararak cevap verirdim. Sonra kendime verdiğim sözü hatırladım. *Değişmek* kendimden emin bir şekilde cevap verdim.

"Anlaştık gıcık şey."

Etrafıma son dakikada attığı basketle takımına galibiyet kazandırmış basketbolcu edasıyla bakıp, kırmızı halıda yürüyormuş gibi salındıktan sonra artistliğin lüzumu olmadığını fark ettim ve eve doğru yola koyuldum.

Kapının önüne geldiğimde nereden geldiği belirsiz bir güç beni çekerek dışarı doğru sürüklemeye çalıştı.

"Çabuk anlat! İlk günün nasıl geçti?"

"Daha eve girmedim ama bir yemek yeseydim."

"Kızım boşver şimdi yemeği ya.. Anlatsana sınıfta anlaşabileceğin birileri var mı?"

"Anlaşamadığım tipler olduğu kesin."

"O niye ki?"

"Bir çocuk var."

"Ne? Öykü çocuk dedi. Öykü bir insanla konuşmuş. Öykü bir erke..."

"Abartma istersen."

"Tamam tamam ne olmuş bu bir çocuğa?"

"Beni gıcık edip durdu."

"Ayy sinir insanlar her yerdeler."

"Aman canım neyse ne. Açım. Ben eve gidiyorum."

DÜŞLERİMİN KIYISINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin