Yoon Seo Ri. Adım Yoon Seo Ri. Küçük bir bodrum katta tek başıma yaşıyorum. Tek dostum Gong.
"Gong gel buraya. Dışarısı soğuk. Çıkma dışarıya."
Seslenmemle yanıma gelen Gong ayaklarıma sürtünmeye başladı ve ona gülümsedim.
"Aferin. Hep böyle uslu bir kedi ol."
Bu onun acıktığını söyleme şekliydi. Mutfağa gidip dolaba baktığımda hiçbirşeyin kalmadığını gördüm. Markete gitmeliydim ama gidemezdim. O lanet gün yüzünden artık bu eve hapistim.
18.yaş günüm,hayatımın lanetlendiği, ailem tarafından terk edildiğim, herkesin korktuğu biri olduğum gün...
O zamanlar her genç kızın hayal ettiği hayatı yaşıyordum. Ailem tarafından seviliyor. Arkadaşlarımla iyi anlaşıyordum.
18. yaş günümü artık reşit bir bayan olacağım için evde büyük bir partiyle kutluyacaktık. Hazırlıklar yapılıyordu. Herkes etrafa koşuşturuyor, herşeyin kusursuz olması için uğraşıyordu. Çevremde olan insanları ve kalabalığı seviyordum.
Akşam olduğunda büyük partim başlamıştı ve herşey kusursuz bir şekilde ilerliyordu. Arkadaşlarımla gülüp eğlenip dans ediyordum. Derken sıra pasta kesimine geldi. İnsanlar doğum günü şarkısını söylerken benim gözlerim pastadaydı. Babam benim için özel yaptırmıştı ve çilekliydi. Dileğimi dileyip mumları üfledim. Herşey o anda gerçekleşti.
Boğazımda oluşan acıyla ellerimi boğazıma götürmüştüm ve nefes alamıyordum. Vücudumda tarifi imkansız bir acı vardı.
Etrafımdaki insanlar bana yardım etmeye çalışıyordu. Bir anda havlanmamla başım feci bi şekilde ağrımaya başlamıştı. İnsanların şaşkınlık nidalarını duyabiliyordum.Acımın hafifleyip yere indiğimde insanlar bana şaşkınlıkla ve korkuyla bakıyorlardı. Benim bir cadı olduğumu söyleyip kaçışıyorlardı.
Koşarak odama çıkmştım ve aynanın karşısına geçmiştim. O zaman gördüğüm yüzle insanların dediği gibi gerçekten bi cadıya dönüşmüştüm. Saçlarım beyazlamıştı ve gözlerim mavinin değişik bir tonundaydı. Korkup kapımı kilitledim ve yorganımın altında saatlerce ağlamıştım.
Bir ara odadan çıktığımda ailemin konuşmalarına şait oldum. Beni bu evden göndermeyi düşünüyorlardı. Beni farkettiklerinde gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Yüzüme bakmaya korkuyordu ailem. Kızlarından korkuyorlardı. Oysa ben babamın bakmaya doyamadığı biricik dünyalar güzeli kızıydım. O zaman anlamıştım. Ben insan değildim ; bir cadıydım.
Ondan sonraki günler odamdan dışarıya hiç çıkmamıştım. Ne yemek yiyebiliyor ne de bi yudum birşey içebiliyordum.
Ailem beni göndermek için hazırlıklara başlamıştı. Küçük bir ev tutmuşlardı ve o evden dışarıya çıkmam yasaktı. Ayrıyetten her ay bana para göndereceklerdi.
Kabul etmiştim bu olanları. Onlar mutlu olsunlar diye ben kabul etmiştim.
Bir hafta sonra hazırlıklar bittiğinde yeni evime gitmek için evden ayrılıyordum. En azından onlara veda etmek için sarılmaya çalıştığımda benden kaçışmışlardı. Bir tek evin kahyasıyla vedalaşabilmiştim. Beni tek seven oydu. Arabaya bindiğimde yeni evime doğru hareket etmiştik.
Ve yaklaşık 3 yıldır burda yaşıyordum. İnsanlardan uzak ve sessiz. Arada bir kapıcı uğrar. Ona da görünmeden siparişlerimi verir ve siparişleri kapının önüne bırakıp zile basar ve giderdi. Ona böyle yapmasını ben söylemiştim.Şimdi ise o bir işi için Busan'a gitmiş ve bir kaç gün sonra buraya gelecekti.
Açlıktan ölmek istemiyorsam markete ben gitmeliydim."Gong ben markete gidiyorum. Dolapta birşey kalmamış. Ben gelene kadar uslu dur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet
Fanfiction"Hanımefendi! Bakar mısınız?" Beni duymasına rağmen durmuyordu ve aksine daha da hızlanıyordu. "Hanımefendi! Duymuyormusunuz beni?! Bir dakika bekler misiniz? Cüzdanınızı düşürdünüz." Sonunda durduğunda arkası dönük bir şekilde bekliyordu. Sonunda o...