2

79 20 30
                                    

Woohyun'dan

Korkuyla uyandığımda kendime gelmeye çalışıyordum. Çok acaip bir rüyaydı. SeoRi bi ateşin içinde yanıyordu ve ona yardım etmem için yalvarıyordu.

Kendime gelmek için odadan çıkıp lavoboda elimi yüzümü yıkadım ve içeriye geçtim. Bizimkiler uyanmıştı ve toplanmış olan yatağın yanında dikiliyolardı.

"Neden orda dikiliyorsunuz? SeoRi nerde?"

Myungsoo:
"Gitmiş."

Myungsoo'nun uzattığı kağıdı elinden aldım ve okumaya başladım.

Woohyun-sshi,

Sana ve diğerlerine çok teşekkür . Hepinize gerçekten çok minnettarım. Beni o halde gördüğünüz halde hiçbiriniz kaçmadınız. Beni evinizde misafir ettiniz. Hepiniz çok iyi insanlarsınız. Umarım hayatınız çok güzel olur. Çünkü bunu hakediyorsunuz. Hoşçakalın. Fighting! ^_^ "

Sungkyu:
"Çok tatlı bir kıza benziyordu. Bu tür şeyler nasıl onun başına gelebilir? Ah ! Dünya çok adaletsiz!"

Hoya:
"Onun anlattıklarına hala inanamıyorum. Böyle birşey mümkün olabilir mi?"

Sungjong:
"Mümkün olabiliyomuş demekki."

Sungyeol:
"Onu bunu bırakında ben bu gün çok acaip bir rüya gördüm. SeoRi bir yangının ortasında yanıyordu ve onu kurtarmam için yalvarıyordu."

Sungyeol'e şaşkınlıkla bakmaya başladım. Benim de gördüğüm rüyadan bahsediyordu.

Dongwoo:
"Daebak! Aynı rüyayı bu gün bende gördüm."

Myungsoo:
"Bende gördüm."

Hoya:
"Bende."

Sungkyu:
"Bende."

Sungjong:
"Bende. Woohyun hyung sende gördün mü?"

"Evet. Bende gördüm."

Sungkyu:
"Hepimiz aynı rüyayı nasıl görüyoruz?"

Hoya:
"Ah! Bu nasıl bişey ya?"

"Ben hemen geliyorum."

Onların bişey demesine fırsat vermeden evden ayrıldım. Umarım evden ayrılalı çok olmamıştır.

Market'in olduğu sokağa vardığımda biraz ilerde yürüyen SeoRi'yi gördüm.
Hemen ona koştum ve omzundan tuttum.

"SeoRi-sshi?"

SeoRi:
"Woohyun-sshi? Burda ne işin var?"

"Neden bize haber vermeden evden ayrıldın?"

"Ben.. sizi daha fazla rahatsız etmek istemedim."

"Bizi rahatsız etmemiştin."

"Sen bunun için mi geldin?"

"Hayır."

"Ne için?"

"Şey için geldim... Neyse. Seni evine bırakayım ben."

"Saolun ama ben kendim gidebilirim."

"Evin yolu nerde demiştin?"

"Ah! Peki. Bu taraftan."

Biraz yürüdükten sonra binanın önüne varmıştık.

"Burası mı evin?"

"Evet. Getirdiğin için teşekkür ederim. Hoşçakal."

Ona el salladım ve binadan içeriye geçti. Bende eve gitmek için yola koyuldum. İçimde garip bir his vardı. Sanki onu bırakmamalıymışım, sanki benim yanımdan ayrılırsa tehlikede olucakmış gibi. Ah! Bilmiyorum. Bana ne olduğunu gerçekten bilmiyorum.

LanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin