Belki bazılarınızın bu yazıya ihtiyacı vardır?
İyi olmanız kimsenin umurunda değil, bizim takdire ihtiyacımız yok var mı? Eğer bu benim kalemimden dökülen bir roman olsaydı mutlu sonla bitecekti, ama gerçek bir hayattayız. İyi olmak başkaları tarafından el üstünde tutulmayı beklemek için seçilmiyor. Kafayı yastığa koyduğunda oh be demek için yapılıyor her şey. Vicdanım, yalnızca benim için temiz başkası için değil. Yaptıklarınız sizi kendinize küstürmesin, hayat sizin kendinize çok iyi davranın.
Benimle tanışan pek çok insan çok daha rahat biri olmaya, çok daha şeytana uyup bir parça daha keyif almaya itmek istedi.
Bu sıralar hep karakterimi ve fikirlerimi sorgularım. Gerçekten ap az üç beş bir şeyden mutlu oluyorum. Ama bunlar hep küçük şeyler. Basitlik, beni mutlu edebiliyor.
Sanırım insanlar bizim gibilerin olduğu halinde mutlu olmadığını düşünüyor. Beni dışarı çıkmak için zorluyorlar. Ama evimde oturup kedimi sevmeyi, pijamalarımı ve makyajsız göz altı morluklarımla özgürce olabildiğim evimi seviyorum. Evde de odamın içine hapsolmayı seviyorum. İncir de benim gibi odamda takılıyor zaten. Saatlerce oynuyoruz, saatlerce mırlaşıyoruz.
Avm gezdiğimde başıma ağrılar giriyor, ben sanat tarihçisiyim arkadaşlar. Öyle kapalı kapalı yerler değil dağ daş dorpah lazım bana. Ya da müze.
Yani bilgi alamadığım yere bir süre sonra kıl kapmaya başlıyorum.Bilme hastalığım var mesela, öğrenmeye doymuyorum. Bünye hep daha fazlasını istiyor. Odamın içinde tek başıma oturmaktan hunharca keyif alıyorum. Tabi bir süreden sonra konuşuyorum orası ayrı.
Ama inanın böyle bir şey yapmasam yazamam yani orada meditasyon yapıyor gibiyim. Karaktere bürünüp onun gibi düşünmeye başlıyorum.Değişik kültürleri, medeniyetleri seviyorum.
Bunları niye anlatıyorum? İnsanlar dışarıdan baktığında ne görüyor komiğime gidiyor bu. Bilen insanı dinlemeye bayılırım mesela. Zeki insan kadar sevdiğim, cahillik kadar kıl kaptığım bir şey olamaz.
Okul kütüphanesi harika bir şey, okumaya doymuyorum. Tabi ödevden makaleden fırsat kaldıkça.
Kendi halinde bir insanım, pek arkadaş da edinmiyorum. İnsanlar kalbimi kırıyor çünkü bu iyilikten. Bende çok yaymıyorum kendimi iyiliğimi kendime saklıyorum.
Ördüğüm savunma duvarları bin defa un ufak oldu, arada da durduk yere depresyona giriyorum. Saçlar gidiyor falan anlarsınız. Ama fark ettiğim tek bir şey var.
Abi ben el alem için iyi değilim ki.
Ben iyiyim yani sebebi yok.
İyiyim çünkü iyi hissettiriyor.Bir şeye el uzattığımda vicdanım rahat mı diyorum. Ya o rahatsa her şey rahat.
Ben insan hayatında sınırların, ölçülerin, kendine dur demenin olduğuna inanıyorum.20 yaşındayım mesela. On tane sigara uzatan arkadaş olmuştur. İlk aklıma gelen lan bu heriften hayır gelir mi olur. Zehre davet nedir?
Sert bir yapım olduğu doğru. Aptala, düşüncesize tahammül edemiyorum. Çünkü ben hep gelişmeye çalışırım hep ince düşünürüm.
Ama bu hiç görülmez.
Bu benim iyilik yapamayacağım anlamına mı gelir?
Bu karşımızdakinin hak etmediği anlamına geliyor, ama biz bunu zaten o kişi için yapmıyoruz.
Yani en azından ben yapmıyorum.
Aniden kendimi karşımdaki kişinin aylar sonrasını falan düşünürken buluyorum.
Ya bu çok acı çeker ben üzülürüm, keşke bu böyle olmasa diyorum.Ama iyiliği düşünüp yaptıklarımızdan azar yeriz genelde doğru mu?
Bana dediler ki umarım iyiliğinden kırmaya çalışmazlar seni.
Çalışsınlar, çalışıyorlar dedim. Onlar kırıyor diye iyilik biter mi? Un ufak olur parçalanır, iyilik çoğalır. Daha iyi.
Hem ne derler bilirsiniz: kırılan kemik daha sağlam olur. İyiliğinizin kırılması belki de güzel bir şeydir.
Vazgeçmeyin.
Bana yazın.
İyiliğinizi kırdılar mı? Umudunuzu kıramadılarsa iyiliğe zeval gelmez. Ayağa kalkın, kendiniz olun.
YAŞASIN kadehler kırılan minnoş kalpler ulan! Bizde yeni takımlar alırız hıh!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bu Yüreğe Hapissin
RomanceAspendos Yayınları ile anlaşılmıştır, kitap olacak. Çağla Gürpınar, stilettolarının yerleri dövdüğü bir çift uzun bacak olmanın yanı sıra dişli ve çekici bir kadındı. Yıkılmaz görüntüsü yıkılmışlığından geliyordu. 12 yaşındayken anne babasının yaş...