ÇİKOLATAM OLUR MUSUN? TÜM KİTAPÇILARDA...
Bölüm Bir
Rüzgâr hiç olmadığı kadar vahşi bir şekilde uçurumun kenarında dikilen bedenime saldırırken ayaklarım kendi sonumu yazmak için komutumu bekliyordu. Giydiğim gömleğin kollarından ve açık ilk üç düğmesinden içeriye süzülen soğuk havadan dolayı titreyen çenemi sıkıp güçsüzlüğümü göstermek istemezken ayağımın altındaki taşlardan bir tanesi uçurumdan aşağı düştü ve ayağım kaydı. Dengemi toparlamakta güçlük çekerken biraz sonra kendi kararımla atlayacak olmam ve bu gereksiz hayatımı sonlandırmaya ait fikirlerime ihanet ediyormuşum gibi hissettim. Her şey bu kararı verene kadar kolay sayılırdı, mutlu olurum sanmıştım. Ama şimdi bu karar boğazımı yakıyor ve gözlerimi kapatıp hemen şimdi hiç uyanmama isteğimi perçinliyordu. İnsanın ölmek üzereyken arkasından ağlayacak kimsesinin olmayacak olma düşüncesini hatırlaması ne acıydı.
Yalnızca tek başıma kaldığımda akan gözyaşım, dudağımı ıslatırken ailemin umurunda bile olmayacağımı bana tekrarladı. Kim bilir belki de sevinirlerdi, sonuçta ben onlara dertten başka hiçbir şey katmamıştım. Hep örnek bir insan olmamı istemişlerdi, hayatım onların bana belirlediği sınırlar ile çizilmiş ve tekerrüre sürüklenmişti.
Okula git, Adel. Dışarı çıkamazsın, Adel. Derneğe gitmeyi unutma, Adel. Şekerli yiyeceklerden uzak dur, Adel. Çok konuşma, Adel. Arkadaş edinmene gerek yok, Adel. Evde çok fazla dolaşma, Adel.
Şunu yap, Adel. Bunu yap, Adel.
Zaman zaman nefes alma diyecekler diye korktuğum bile olmuştu. Kabuğuma o kadar sinmiştim ki onlarla olan yaşantım boyunca artık sözlükte Adel'in karşılığında çaresiz ismini görecekmişim gibi hissetmeye başlamıştım.
Bir tanecik arkadaşa bile sahip değildim, en yakınım dediğim çocuk geçen sene Amerika'ya taşınmış ve uzun süre birbirimize e-posta atarak devam eden arkadaşlığımız onun sosyal hayatıyla beraber iyice sonlanmıştı ve ben kendi yalnızlığımda iyice boğulur olmuştum.
Bu yüzden her şey geçen seneden bu yana zordu. Ve bu zorluğu geçirmek için eski zamanlara oranla artık daha fazla bedenime zarar verip ailemin dikkatlerini üzerime çekmeyi planlamıştım. Beni umursamayıp bana aldırmadıkları her an kollarıma yeni kesikler ve dikişler eklenmişti. Kendime zarar verirsem geçer sanmıştım, benimle ilgilenirler ama onlar bunu hiç umursamamış ve hatta bu yüzden bana kızmış iyice şımarık bir çocuğa döndüğümü yüzüme haykırmışlardı.
Ben de bu yüzden her defasında daha çok acıtmıştım canımı. Ama sonuç hiçbir zaman sıfırdan fazlası olmamıştı.
Kollarımı kaldırıp yaralarıma bakarken onların içinde sakladığı her acı beni biraz daha kendine mahkûm bıraktı ve sonra dışarıdan bakan biri için görünen acizliğim ilk defa umurumda oldu. Yanında yürüdüklerimizin, arkadaşım ya da ailem dediklerimizin bir bizim yanında söyledikleri bir de kendi içlerinde sakladıkları vardı ve kendimi şanslı hissettiğim tek nokta buydu. Yanımda çok fazla kişi olmadığı için haliyle yanımda yapmacık insanlar da olmuyordu. Bu umut bana göz kırparken geri dönmek ve kalıp savaşmak arasındaki o çizgide duraksadım. Keşke bir nedenim olsaydı dedim kendi kendime hemen ardından. Annemin evden çıkarken bana gülümsemesini bile görmüş olsam benim için bir umut olabilirdi ama...
Kendimi kandırmaya gerek yoktu... Öyle bir umutlar benim gibiler için olmazdı.
Ellerimi yağlanmış saçlarımın arasından geçirirken yorgun bedenimi gevşetmek için sürdüğüm kas gevşetici kreminde yapışkan iğrencimsi yüzeyini hatırladım. Kafamdaki tokamı çıkartıp uzun saçlarımın omuzlarıma dökülmesine neden olurken yirmi yaşından daha büyük biri gibi hissettim. Şimdi durduğum noktada sanki yaşlılıktan ölecektim, o derece bitkindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolatam Olur Musun?
RomanceAdel, hayatın yükünü taşıyamadığına karar verdiği bir günde, kendini bir uçurumun ucunda geride kalan her anısıyla vedalaşırken buldu. Gözleri daha fazla gözyaşlarını taşıyamazken kollarını iki yana açtı. Bir adım ilerledi ve rüzgâr saçlarını sav...