Sahi ne zaman ruhu karanlığa girmişti ve orada çaresizce kilitli kalmıştı Asya Demir in ? Aslında kendini bildi bileli böyle değil miydi yaşamı? Tek ışık vardı onun o karanlık zindan gibi yaşamında kardeşi ve hayalleri. Umutluydu mutlu olacağına, hayallerini gerçekleştirip kendi ayakları üstünde duracağına. Bunun için çabalamadı mı hayatı boyunca?Babasının sinirini kendisinden çıkarması yüzündendi hayata dört elle sarılışı. Her kavgalarında babasına o da bağırarak tepki vermez miydi? Belki de asi ruhu buradan gelmişti.Hoş babasının tek kırıcı lafında sönmez miydi o asi tarafı? Hep dik başlılığıyla ön planda değil miydi? Çevresindeki bütün insanlar ona yaklaşırken ön yargılı değil miydi? Aslında konuşmayı da gülmeyi de seven biriydi Asya. Her zaman muhabbeti hoş kızdı ta ki o bahtsız geceye kadar babasının yüzüne vurduklarından sonra düşünce denizinde boğuldu bir daha gülmemek üzere soğuk bir kız olup çıktı...
Asya, hayatının her anında mücadele eden ruha sahipti. Gözü kara bir kızdı. Korkukusuz gibi görünse de kendi de biliyordu ki ailesindeki en korkak kişiydi. Korkusuzluk ve asilik aslında Asya nın koruma kalkanıydı. Babasından , dost görünümlü arkadaşlardan ve mahallenin dedikodu tayfasından kendini korumak için kendini güçlü gösterdiği maskesiydi. Asya ela gözlü beyaz tenli kızılımsı saçlara sahip babasının prensesi olamayacak kadar dışlanmış masum ruhlu kız çocuğu. Ne olursa olsun nasıl olursa olsun ailesini seviyordu. Annesinin ölümünden sonra değişen babasını bile seviyordu. Aslında dışardan bakıldığında babasından nefret eden biri olarak görünsede ve babasının azarlamalarını yaşasada babasını seviyordu çünkü aile diyebileceği bir tek kardeşi Ali ve babası Hasan vardı. Annesinin ölümünü iki haftalık gittiği kamptan amcası tarafından apar topar evine getirildiğinde öğrenmişti. Annesi araba kazasında hayatını kaybetmişti. Cenazesinde bile bulunamamıştı babası sayesinde, son kez de olsa görememişti annesini. Babası üzülmemesi için izin vermemişti mezarına dahi gitmesine , bu yaşına kadar yasaklamıştı. Gerçekte onu sevmeyen önemsemeyen babası onu ilk kez umursamıştı. Gizlice de olsa gitmeyi o kadar istemişti ki annesinin mezarına. Ama babası asla mezarının yerini söylememişti. Neden böyle bir yasaklama getirdiğine anlam verememişti. Amcasına sorsa bile söylemeyeceğini adı gibi biliyordu. Sarılabileceği bir tek kardeşi Ali kalmıştı elinde. Babası mı? O annesi yaşarken bile sevgisini vermeyen adam şuan her yaptığına laf söyleyen ağzı bozuk bir adam olmuştu. Geçmişe dönüp baktığında aslında babasına hiçbir zaman anlam verememişti Asya. Hayatının her anını zehir eden bu adama karşı nefret beslemesi gerekirken hala nasıl baba diyebildiğine inanamıyordu. Belki de annesinden sonra sığındığı tek limandı , ona liman olmasa da. Evini yuva yapan adamdı bundan olmalıydı yoksa harcadığı parayı yüzüne vuran adama " nefret ediyorum senden "diye haykırması gerekirdi. Peki ya dayanamadığı zamanlarda ona isyan ettiğinde babasının dayaklarına nasıl göz yumuyordu? Kardeşi için. Ali kendisinden sonra ailesinin bir daha çocuğu olamayacak denilmesine rağmen mucize gibi hayatlarına katılan kardeşi. Sevimli mavi gözlü Ali si. Babasının gözünden bile sakındığı yegane varlığı. Ali yi , hiç kıskanmadı çünkü o sevilecek bir coçuk. Hele ki annesi öldüğünde Ali nin altı yaşında olduğu varsayılırsa korunacak ve sevilecek bir çocuktu. Babası kendisine istediğini yapabilirdi ama kardeşine asla dokundurtmazdı Asya. Çok şükür ki babası Ali yi çok fazla seviyordu. Bazen acaba üvey evlat mıyım diye düşünürdü Asya babasının bu davranışlarına karşı ama sonra saçma olduğuna karar verip utanırdı bu düşüncelerinden çünkü babası ne kadar kendini yok sayıp ezse de annesi asla onu incitmezdi. Babasının o sözlü laflarını bile püskürtürdü. Fakat annesi öldükten sonra her şey daha çekilmez oldu. Babasının kısıtlamaları arttı, annesi yaşarken bir kere bile vurmamışken şuan tek cümlesinde babasının dayaklarına maruz kalıyordu. Üniversite okumasına rağmen hala küçük çocuk muammelesi görüyordu. Aslında babası ne zaman neye kızacağı belli olmayan bir adamdı. Babasından korktuğu için akşam eve giriş saatine dikkat eder giyimine pek bir şey demese de ne yapacağı belli olmaz diye Asya giyinirken iki kere düşünürdü ve asla hayatına sevgili anlamında biri olmazdı . Hoş erkek arkadaşı da yoktu. Zaten hayatı zordu daha da zorlaştırmanın anlamı yoktu. Mutlu bir günün sonunda evine girdiğinde babasının o sinirli yüzünü gördüğü an biliyordu başına gelecekleri ama böyle bir neden beklemiyordu. Çünkü o gün üniversite arkadaşı Keremle bir cafe de ödev hazırlarken babasına giden laf yüzünden yediği dayağı asla unutamazdı. Kerem mahalleden bir çocuktu aynı bölüme gittiklerini ikinci yılın başında farketmişlerdi. Sonra da arkadaş olarak beraber ders çalışıp sınavlara hazırlanırlardı. Fakat mahalleden birinin dedikodusu yüzünden çocuktan uzak durmuştu çünkü Asya o gün babasından yediği dayakla kalmamıştı , babasının ağzından çıkan o ağır sözler yüreğini kanatan ok misali yakmıştı. İyi ki diye düşündü Asya üniversiteyi ilk yıldan kazandım da bunun için laf işitmedim babamdan. Okumasına bir şey demiyordu babası başarılı bir öğrenci olduğu ortadaydı kızabileceği bir konu değildi bu durum Daha iyi bölümler niye olmadı diye söylenmişti ama artık alıştığı için pek etkilemiyordu onu bu durum. Bazen o dayaklar öylesine can yakıyordu ki ve ağlamamak için kendi kasmaktan öyle çok yorulurdu ki o geceler, sabahına baş ağrısıyla uyanmak zorunda kalırdı. Ve Asya farkındaydı aslında hayatı 18 yaşında üniversite sınavlarından sonra okulun tertip ettiği bir gezide son bulmuştu. Çünkü kendisine sahip çıkan babası yoktu hiç olmamıştı. Onu annesinin ölümü değil de babasının kendisinden nefret ediyor olması yıkmıştı. Ne zordur ki canının yandığında sığındığı limanı babası değil de buz gibi odada sarıldığı yorganı oluyordu. Düzelecek babası okulu bitirdiğinde babasının sırtındaki o yükü aldığında diplomasını ona getirdiğinde baba kız olabilecekler. Çünkü babasının zorlandığını biliyordu evin masraflarını karşılamakta bu yüzden işini eline aldığında asla onu bırakmayacaktı aslında onu değil Ali yi ablasız ve annesiz bırakmayacaktı. Son bir ay diye düşündü Asya yediği duyduğu küfürlere unutup babasına sarıldığı anda babasının ona gülümseyeceğine inandı hemde tüm yüreği ve ruhuyla.Bir ay sonra okulu bitecek ve her yaz staj yaptığı Ankara daki uluslararası firma da kendi bölümündeki koltuğuna oturabilecek. Ve babasını ikna edip okulun mezuniyet balosuna katılacak tıpkı Elif ile hayal ettiği geceyi yaşabilecekler. Umut etmekten asla yorulmazdı Asya çünkü umutları ayakta tutuyordu onu fakat unuttuğu bir şey vardı. Hayatı annesini on sekiz yaşında kaybettiği anda sonlanmıştı fakat balo gecesi öğrendiği gerçeklerle umutsuzluk diyarına yol alacaktı ruhu ile beraber. O gece sonsuz süren bir karanlık olacaktı Asya nın ruhunda....
SELAM İYİ AKŞAMLAR ARKADAŞLAR
BU BÖLÜM BİRAZ GEÇİŞ BÖLÜMÜ O YÜZDEN SIKICI GELEBİLİR HAFTASONU İKİNCİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMUN SAHİBİ
General FictionSiz hiç isyanlarınızı içinize gömdünüz mü? Ya da ağlama sebebiniz olan kucaklara sığınmak istediniz mi? Ben istedim... Karanlıktan korkan ben bir gece karanlığa mahkum kaldım kendi isteğimle. Ne odamda yanan ışık ne de kalbimdeki umut ışığı beni a...