Hepsi bir ağızdan teşekkür etti. Ben de çıktım evime. Çok geçmeden üzerimdekileri çıkartıp girdim duşa. Yine aklıma Nergis geldi hüngür hüngür ağladım. Özlemim çığ gibi büyüyordu gelmediği her gün. Duştan hemen sonra geçtim televizyonun karşısına, rastladım bir aşk filmine. Yine ağladım. Sonra her zaman yaptığım gibi bir gün gelir ümidi ile dua ettim Rabbime. Televizyon izlerken uyuya kaldığımı kapı zili çalarken fark ettim. İçimden 'mahallenin çocuklarıdır kesin' diyerek kalkmak istemedim. Kalkmadım da.
Zil bir yana kapı tokmağı ile de vuruyordu kapıya. Durumun ciddiyet taşıdığının farkına ancak ısrarcı tıklamasından ayrım verebilmiştim. Kalktım ve her zaman yaptığım şeyi kapı deliğinden bakmayı bu sefer ihmal etmiştim.
Açtım kapıyı. Gerçekten de bizim çocuklardı. Öfkelenmiştim beni uykumdan ettikleri için. Sonrasında öfkemden sıyrılıp ne olduğunu sorduğumda ciddi bir tavırla konuştu o tek kaşlı velet.
''Abi seni biri soruyor. Evini falan sordu bize ama biz aşağıda beklemesini söyledik ne olur ne olmaz bir de sana soralım istedik.''
''Kimmiş bu aşağıdaki? Merak ettim bak...'' daha cümlemi dahi bitirmeden gözlerini pörtletip atladı şişko olan.
''Abi vallahi ben seni deli bilirdim sen bu deli halinle nasıl tavladın bu kızı''?
Ardından hepsi kahkahalara boğuldu.
''Hangi kızı''?
Sefa: ''bakın arkadaşlar bir de bilmezlikten geliyor...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
..
Teen FictionKatıla katıla gülebileceğiniz ve aynı zamanda hüzünlerine kapılabileceğiniz bir hikaye... Keyifle okuyun...