Dördüncü güne yolculuk

130 7 5
                                    

Çünkü RAB Tanrı bir güneş, bir kalkandır.Lütuf ve yücelik sağlar;Dürüstçe yaşayanlardan hiçbir iyiliği esirgemez. (Mezmurlar 84:11)
Tanrı bir güneş en karanlık ve soğuk noktalarımıza ulaşıp eksikliklerimizi tamamlayan; parlayan güneşimiz.

Tanrı şöyle buyurdu: "Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu.(Yaratılış 1:14-15)

Yaratıcımız yaratma işlemine devam ediyor...Büyük ressam resmine baktı ve gece ile gündüzü ayırmak istedi. Çünkü Tanrı'ya göre karanlık ve aydınlığın bir paydaşlığı olamaz bu yüzden hala biz insanlara seslenip yüreğimize güneş gibi doğup karanlığı ve aydınlığı ayırmak istiyor. Burada yüreğimiz derken kast ettiğim fiziksel kalbimiz değil. Bunu sizlere açıklamak istiyorum. Bunun için kutsal kitapta yürek kelimesinin geçtiği birkaç ayete bakalım :

 Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat,  yeniden kararlı bir ruh var et içimde. (Mezmurlar 51:10)

Kaygılı yürek insanı çökertir ama güzel söz sevindirir. (Süleymanın özdeyişleri 12:25)

Huzurlu yürek bedenin yaşam kaynağıdır, hırs ise insanı için için yer bitirir. (Süleymanın özdeyişleri 14:30) 

Sevincimiz, huzurumuz, kaygımız  yüreğimizde yaşanıyor ve karakterimizi yürek tutumumuz belirliyor ve aslında şunu görebiliriz ki kutsal kitapta yürek derken aslında ruhtan bahsediyordu.Öyleyse yürekten kastımın ruh olduğunu söyleyebilirim

Peki ya bedenimiz?

...Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür. (Matta 26:41)

 Yaşam veren Ruh'tur. Beden bir yarar sağlamaz...(Yuhanna 6:63)

Bedenimiz ruhumuz için bir tapınak bir evdir. Ruh bedende yaşar. ...beden çürümeye mahkum olarak gömülür...(1.Korintliler 15:42) . Görüyoruz ki bedenimiz yalnızca ruhumuzu taşıyan bir araç.

  'Ne yiyip ne içeceğiz?' diye canınız için, 'Ne giyeceğiz?' diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? (Matta 6:25) 

 Cesur olun! Gemi mahvolacak, ama aranızda hiçbir can kaybı olmayacak.(Elçilerin İşleri 27:22) 

Bu ayetlere göre bir de cana sahibiz ve canımız da yine bedenden ve ruhtan farklı. Elçilerin işleri 27:22'de canı can kaybında kullanmış yani o zaman şunu diyebiliriz: Can bedeni bu dünyaya bağlar. Canımızı kaybedersek o zaman beden çürümeye mahkumdur. Yalnız buna karşın Ruh bizi ruhsal  olan dünyaya bağlar...Ruhumuzla ruhsal alemle iletişim kurarız. Tanrı'nın Ruh olduğunu söylemiştik Tanrı'ya ruhumuzla gideriz. Ruhsal gözlerimizden bahsediyorum yine ruhumuzla Tanrı'yı görebiliriz...

  Şöyle ki, tanıklık edenler üçtür: Ruh, su ve kan. Bunların üçü de uyum içindedir  (1.Yuhanna 5:7-8)  Bu ayette Ruh ruhsal dünyanın üyesi  Bedenin %60-70'i sudur ve beden ruhun evidir  ...kan canı içerir.(Yaratılış 9 :4) . Canlılara yaşam veren kandır...(Levililer 7:14) Can da bedeni bu dünyaya bağlar bu dünyada yaşatır

Diyebiliriz ki ; Can , beden ve ruh uyum içindedir... 

 'Ne yiyip ne içeceğiz?' diye canınız için, 'Ne giyeceğiz?' diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? (Matta 6:25) bu ayete tekrar bakarsak kaygının bir yürek tutumu olduğunu söylemiştik ve bu ayet ruhun can ve beden için kaygılandığını söylüyor. Bizler can ve beden ile bu dünyaya bağlanıyoruz. Eğer ruhumuz canımız için kaygılanmaya devam ederse o zaman Tanrı ile iletişim kuramaz. Tüm kaygılarınızı kenara bırakıp Tanrı ile iletişime geçme zamanı... Çünkü o sizi hala bekliyor ve sizi seviyor. Ruhumuzun bu dünya için daha fazla kaygılanmaması ruhsal olana bakması gerekiyor değerli okuyucum.

Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı . (Yaratılış 1:16)  

Yaratıcımız geceyi ve gündüzü ayırdı. Geceye de gündüze de egemen olacak ışık kaynaklarını yarattı. Gündüzü güneşle geceyi de ay ve yıldızlarla süsledi.

  Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. (Yaratılış 1:17-18)

Gökler kesinlikle Tanrı'nın görkemini açıklamakta... Tanrı yeryüzünü aydınlatmak için ışıkları  ve yıldızları göğe yerleştirdi ve ellerinin işine bakıp yaptığının iyi olduğunu gördü. Hem gündüz geceden ayrılmış hem ışık kaynakları yerlerini bulmuştu. O zaman devam edebilirdi...

  Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu. (Yaratılış 1:19)

Tanrı'nın yaratışında dördüncü güne yolculuk ettik. Tanrı dördüncü günde güneşi, ayı, yıldızları yarattı ve bunları yeryüzünü aydınlatması için gökyüzüne yerleştirdi. Yeryüzünde yaşamasını planladığı ve sonsuz sevgiyle seveceği varlığa hazırlıyordu dünyayı...Tanrı sana çocuğum demeyi özlemle bekliyor ve hala yüreğinin kapısında duruyor... Açmamaya devam mı ediceksin ?

TANRI SEVGİDİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin