Korku.
Şuan parmak uçlarımdan saç diplerime kadar hissettiğim duygu buydu. Ben biraz önce yaşlı bir kadına zarar vermiştim ve şu an yakalanmak üzereydim. Ama hissettiğim korkunun nedeninin; kadına zarar vermiş olmam mı yoksa yakalanmak üzere olmam mı olduğuna karar veremiyordum.Kapı yavaşça açıldı ve odayı aydınlatan loş ışığa bir erkek silüeti girdi. Kim olduğunu görebiliyordum. Ama korkudan olsa gerek bir türlü algılayamıyordum. Beynim durmuştu sanki. İçeriye giren erkek önce yerde yatan kadına sonra bana baktı ve hızla üzerime doğru yürümeye başladı. Bana doğru yaklaştıkça yüzünü seçmeye başlamıştım. Bu ben ilk uyandığımda tepemde dikilen ela gözlü adamdı. Yanıma yaklaştı ve bir şeyler söyledi. Ağzının hareket ettiğini görebiliyordum ama ne söylediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Adamın surat ifadesi birden sertleşti. Benden cevap alamayınca sinirlenmişti. Omuzlarımdan tutup beni sallamaya başladı. Sonra da okkalı bir tokat attı yüzüme. Yediğim tokatın etkisiyle kafam sol tarafıma düşen kafamı geri çeviremiyordum. Kulağım çınlamıştı. Canım çok yanıyordu. Artık sadece korkmuyordum. Daha değişik duygular da kaplamıştı içimi. İsimlendiremediğim, tarif edemediğim bir şey. Utanç gibi ama değil. Pişmanlık gibi ama o da değil.
Kafamı kaldırıp yüzümü adama döndüğümde gözlerinin içindeki dehşeti gördüm. Bu adam masum değildi. Gözleri korku salmıştı içime. Ela gözlerinin içindeki karanlığı görebiliyordum. Bu irkilmeme neden olmuştu. Artık daha fazla korkuyordum sanki daha da fazla korkabilirmişim gibi.
Ben hayatım boyunca ailemden tek bir fiske yememişken şuan tanımadığım adamın birinden tokat yemiştim. Hem de savunmasızken. Karşılık verebilecek bir durumda değilken. Bir de bu kafayla ailemi bulacağım diye dolaşıyorum ortalıkta. Daha kendime faydam yoktu benim ailemi nasıl bulacaktım ki?
Kolumdan tutulup kapıya doğru çekiştirilmemle birlikte sıyrıldım düşüncelerimden. Beni evden çıkarıp kasabanın meydanına kadar sürüklemişti. Sonra da beni ileri doğru fırlattı. Dengemi sağlayamadım ve sargılı olan bileğimin üzerine düştüm. Canımım yanmasıyla tiz bir çığlık yükseldi iki dudağımın arasından. Çığlığı duyan dışarı çıktı ve etrafıma toplandılar. Beni evinde ağırlamak için kavga eden kadınlardan bir tanesi bana doğru yaklaştı ve elini uzattı. Kalkmam için yardımcı olacaktı herhalde. Ben de elimi uzattım bana uzanan elini tutmak için. Ama elime inen sert darbeyle birlikte bir çığlık daha yükselmişti dudaklarımdan. Bunu yapan o ela gözlü adamdı. Elinde bir sopa vardı ve bana doğru tehtidkar bir şekilde sallıyordu. Bana yardım etmek isteyen kadın başta olmak üzere bütün kasaba neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. İçimden bir ses birazdan dananın kuyruğunun kopacağını söylüyordu. Ki öyle de oldu. Ela gözlü adam elindeki sopayla beni işaret edip bağırarak konuşmaya başladı.
"Bu orospu bizim ona yaptığımız onca yardıma rağmen, onunla o kadar ilgilenmemize, ona destek olmamıza rağmen bize ihanet etti." Kalabalıktan anlamadıklarını belirten homurtular yükseliyordu. Adam tek elini kaldırıp durmalarını istedi. Kalabalık susunca devam etti. "Biz onun yaralarını sardık, karnını doyurduk ve ona kalması için bir yer temin ettik. Peki o ne yaptı? Ona evini açan kadını öldürdü!" Suratlar asıldı ve demin bana yardım etmek istercesine bakan gözlerin hepsi artık öfkeyle bakmaya başladı. Birden nereden geldiğini anlamadığım bir taş çarptı omzuma. Acıtmıştı. Daha sonra birkaç tane daha. Kasabadaki bütün insanlar ellerine geçen her şeyi bana fırlatıyorlardı. Kimi kafama denk geliyordu kimi de kendimi korumak için yüzüme tuttuğum ellerime. Ben kanlar içinde kalan ellerimle kendimi korumaya çalışırken sırtıma sopa darbeleri de inmeye başlamıştı. Sanki boğazım parçalanırcasına bir çığlık attım. Ağlayarak bağırıyordum. Yalvardım nolur durun diye ama beni dinlemediler. Canım çok yanıyordu. Tarif edemeyeceğim kadar hem de.
Sırtıma inen darbelerin aynısı bacaklarıma ve kollarıma da inmeye başlayınca artık çığlık atmaktan ve vücudumdaki acılardan yorgun düşmüştüm. Üzerimdeki incecik kıyafetler sopa darbelerine karşı hiç de yardımcı olmuyordu. Kafamı kaldırmaya fırsat bulduğum bir anda kalabalığın içinden bana doğru koşan üç kişi gördüm. Bana yardım edeceklerini, bu caninin elinden beni kurtaracaklarını düşünmüştüm. Yardım dilenircesine elimi uzattım onlara ama elime yediğim tekme içimdeki son umut kırıntılarının da sönmesine neden olmuştu. Adamlar karnıma, kollarıma, bacaklarıma ve en son da kafama tekme atmaya başlamışlardı. Acımı tarif edemiyordum. Kaşımdan, dudağımdan, burnumdan ve ağzımdan akan kanların tenimi yakan soğukluğunu hissedebiliyordum. Nasıl bir düşünce daha 17 yaşındaki savunmasız bir kıza bu denli saldırmayı adalet olarak görebiliyordu? Savunmasızdım, çaresizdim ve korkuyordum. Bu onlar için hiç mi bir şey ifade etmiyordu? Daha beni anlamadan, dinlemeden sadece o adamın söyledikleriyle bana saldırıyorlardı. Kadının ölüp ölmediği bile belli değildi ki. Hem ben durup dururken itmemiştim ki o kadını önce o beni öldürmeye çalışmıştı. Neden bana bunları söyleme fırsatı vermemişlerdi? Ordan bakınca bütün kasabaya kafa tutacak bir tehdit gibi mi görünüyordum da bütün kasaba bana saldırma gereği duymuştu?
Paramparça olmuş gibi hissediyordum. İçimdeki kız ağlayarak köşesine çekilmiş, olanlara anlam yüklemeye çalışıyordu. Çaresizliğim kalbimin parçalarını toplayıp eline verdi küçük kızın. Ama artık onun yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onun parçaları birleştirmesi için umuda ihtiyacı vardı ama ben İçimdeki son umut kırıntılarını da kaybetmiştim.
Artık vurmuyorlardı. Beni kasbanın ortasında öylece bırakıp gitti hepsi. Yine yalnızdım.Her zaman olduğu gibi. Ama bu diğerlerinden farklıydı. Çünkü artık umudum da yoktu bana güç verecek. Babamdan, ağabeyimden ve kardeşimden sonraki tek dayanağımı da alıp öyle gittiler. Umudumu çaldılar, gururumu kırdılar ve beni gecenin karanlığında çaresizliğimle baş başa bıraktılar. İşte o an çaresiz bir şekilde orada yatarken bir söz verdim kendime. Benim canımı yakan herkesin canını on katı kadar yakacaktım. Beni çaresizce bırakıp giden herkesi çaresizliği içinde boğacaktım ve aileme giden yolda karşıma çıkan her engeli parçalara bölecektim. Tıpkı benim kalbime yaptıkları gibi...
Tabi buradan sağ çıkabilirsem..._______
Bacım ölüyordun az kalsın hala ne diyorsun ya...