Saat 22:30 sıralarındaydı... İkiside evlerinden tam tersi yollara ayrıldılar. Koyu gri havada sert yağmur damlaları arasında hızlı hızlı yürüyordu Arya. Ne kadar hızlı yürüsede yol bitmiyordu sanki yürüyen merdivenin iniş kısmında yukarıya çıkma çabası harcayan insan gibi hissediyordu kendini. Halbuki tiyatro salonuna bir varsa hemen sahneye atacaktı kendini. Yürüdükçe salona varamamanın sinirini, yürüdükçe babasına olan kızgınlığı, yürüdükçe 1 ay içinde yetişmiş gereken oyununun verdiği stresi atmaya çalışıyordu. Ve o an aklına kendisi gibibi babası Türk annesi Fransız olan Joseph Efe aklına geldi ve onu aradı. (Joseph)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-Joseph nerdesin sen ?! Yetiştirmemiz gereken bir oyun var bilmem farkındamısın. -Teşekkürler Aryacım bende iyiyim. Bu ne sinir sakin ol. -Ama ben nedense ne sakin nede iyi olabiliyorum! Hemen salona gel çalışalım biraz -Gelemem malesef -Ne demek gelemem öyle bir lüksün mü vardı Joseph? Bu kadar emeği buruşturup çöpe mi atalım? Delirmiş olmalısın. -Delirmedim Arya! gelemem diyorum bunda anlamayacak ne var? -Joseph bak sinirliyim öfkeliyim dağılmış ailemin bütün fertleri kafayı yemiş bir de sen yapma. Hadi gel lütfen bekliyorum. -Türkiye'deyim Arya Türkiye'de nasıl geleyim?! -Nee? Ne diyorsun ya ne Türkiye'si -Öyle işte... Kurcalama. -Bu ne Türkiye aşkıdır arkadaş. Önce babam ve Liva gitti Türkiye'ye sonra sen. Haa anladım Türkiye'ye vizeler kalktı önüne gelen fırsattan istifade ediyor demek ki... Hımm ama ger vizeler kalksaydı annem pek hoşlanmasada haberini sunardı. Bilirdik yani en azından... -Ne saçmalıyosun ya. Dalga geçme istersen havasını,suyunu, toprağını, insanını bilmediğin ülke hakkında yorum yapma getçekten gereksiz. -Hahahaha bu şeye benzedi "ben senin bildiğin kadınlardan değilim" gibi oldu. Teşekkürler Joseph güldürdün beni. -Ne bu ukala ukala tavırlar Arya? N'oluyoruz? Kusura bakma prenses bu dünyada sadece sen yoksun ve sadece senin derdin yok! Hadi daha fazla uzatma işim var tamam? Görüşürüz. Dedikten hemen sonra kapattı telefonu Joseph. -Hıhhhh delircem valla offf!!! Çantasını sahneye fırlattı kendini de yere attı. Yüreği sl vermeyen Joseph kısa zamanda mesaj attı. -"Geeçekten gelemem Arya ama yerime yeni birini bulacağım merak etme" Arya, -Aman ne güzel dedikten sonra telefonu diğer tarafa attı. İki gözünden akan boncuk boncuk göz yaşları saçlarını ıslatmıştı. Hemen sildi ve saçlarını düzeltti. Neden herşey üst üste gelmişti? Artık arkadaşı gibi olan babasıda yoktu sırdaşı Liva'da... Evin egoist kraliçesi Maya ve patroniçesi olan annesiyle kalmıştı. "Burası da olmasa gideceğim yerim yok gibi sanki çok acayip"diyebildi sadece. Biraz siniri geçtikten sonra sahne arkasına geçti ve Bay John'un koyu yeşil, süet olan yumuşak kare koltuğuna oturdu ve sinirle cevap vermediği Joseph'e -"Verdiğin bu parlak fikre senin aklın alıyor mu Joseph?" -"Neden olmasın Arya?" -"Tamam sen bul bir ayda bu oyunu mukemmel şekilde sahneye çıkaracak birini,bende tamamen Türkiye'ye yerleşiyorum." -"Yokk artıık :)" -"Var artık hatta üstüne tamamen müslüman da olacağım." -"Büyük attın şuan Arya." -"Böyle birini bulamıcaksın çünkü Joseph. Kimi kandırıyosun." -"Ya bulursam?" -"Tamam işte dedim. Türkiye'ye yerleşip tamamen müslüman olacağım." -"Tamam anlaştık bir hafta içinde göndereceğim. Havaalanından da sen alırsın artık canım. Malum bizim Türkler misafirperverdir. Karşısındaki kişiden de onu bekler. ;)" -"Neyine güveniyorsun bu kadar Joseph. Türkiye'ye kaç kere gittin de bir hafta içinde yerine birini gönderiyosun? :)" -"Neyime mi güveniyorum? Tabi ki de yapamayacağım şeyleri söyleyemeceğime..." -"Kararlısıın! :)" -"Bana bilmediğim özelliğimi söyle Arya :)" -"Oda olur yakında :)" -"Hadi bakalım Arya GÜNEŞ" -"Bakalım, bakalım Joseph Efe POYRAZ!!!"