Toparlanmak

501 30 5
                                    

(Bu bölümde geçen bir çok konuşmayı İngilizce olarak hayal edin. Çeviri yapmak hikayeyi gereksiz uzatıyor, bu yüzden bu bölümde bunu yapmayacağım. Teşekkürler.)

Deniz |

2 Sene önce

Gözlerimi zarzor açıp etrafa bakındım. Hastanedeydim. Nasıl buraya gelmiştim? En son neredeydim? En son aklıma gelen görüntü, bir viski şişesiydi. Beni kim hastaneye getirmişti?

'Günaydın.' Farkına varmadığım kadının bana seslenmesiyle yattığım yatakta sıçramıştım.

'Sen de kimsin?'

'Ben Tatiana. Hastanenin psikoloğuyum. Bu kadar alkol tüketecek ne sorunun olduğunu öğrenmek için buradayım.' Sıkıntıyla kaşlarımı çatmış, bakışlarımı beyaz tenli, kahve gözlü, sıradan görünüşlü bu kadından çekmiştim.

'Bir sorunum yok.'

'O zaman deli olduğunu rapora yazıyorum. Derdin olmadan bu kadar içiyorsan muhtemelen delisin.' Söylediği şeyin ardından yüzümde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Bu kadının bu işi çok iyi bildiği belliydi.

'Sadece beni yalnız bırakmaya ne dersiniz Bayan Tatiana?'

'Hayır derim Bay Deniz.' Derin bir of çekerek başımı yastığa gömdüğümde Tatiana yatağımın yanındaki tekli koltuğa oturup defterini açmıştı. 'Sizi dinliyorum.'

'Bakın, inatçı olabilirsiniz ama emin olun benden inatçı değilsinizdir. Ne zaman çıkabilirim buradan? İşlerim var.' Söylediklerimi pek umursuyor gibi değildi Tatiana. Gülerek oturduğu koltuktan kalktı ve defterini kapadı.

'Kimin daha inatçı olduğunu öğreneceksiniz Bay Deniz. Çıkış kağıtlarınızı imzalıyorum, çıkabilirsiniz. Ama yine görüşeceğimizi bilmenizi istiyorum.' Normali beni bulmuyordu görüldüğü üzere. Hasta yatağında bile deliyi çekiyordum. Belki de cidden deli deliyi çekiyordur. Kim bilir.

*

Benim için açılan kapıdan inip Mr.Brown için yaptığımız gökdelenin içine hareketlendim. Son rütuşları tamamlamak için buradaydım. Kendime ait bir mimarlık bürosu kurmuştum fakat babamın işlerini de tamamen bırakmış sayılmazdım. Büroyu açmama yardım eden Mr.Brown ile annemin bilmediği bir iş anlaşmam vardı. Büromun ortağıydı kendisi. Bunu neden yaptığını sorduğumda ise, geleceğimizin parlak olduğunu söylemişti. Elimden gelen tek şey, onun güvenini boşa çıkarmamaktı. Kendimi toparlamış, alkol komasından sonra kafamı işlere vermiştim. Böyleyken o'nu düşünmemek daha kolaydı. Dönen kapıya yaklaştığımda önümü kesen kişi ödümün patlamasına sebep olmuştu adeta. Korkuyla geriye bir adım atmış, korkmama sebep olan kişiye bakıyordum. Bu kadının burada işi neydi?!

'Ne arıyorsun burada?'

'Seni tanımadığımı mı sanıyordun? Ben de New York'ta yaşıyorum ve bu bina her New York'lu kadar beni de ilgilendiriyor.'

'Aman ne güzel.' Kadının söylediklerini umursamadan yoluma devam etmek için harekete geçmiştim ki, kolumu sıkıca kavradı. Bu kadın gerçekten deliydi.

'Değişmeni hakeden birileri yok mu hayatında?' Hiç beklemediğim bu soru, olduğum yerde kalmamı sağlamıştı. Yok muydu gerçekten? Ben giderken arabayı tekmeleyen Delphine aklıma geldiğinde kalbime bir ağrı girmişti. Tatiana'nın sorduğu sorunun verdiği ağırlıkla olduğum yerde kalakalmıştım. Tatiana ise meydan okuyan bir ifadeyle gözlerime bakıyordu. Başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım ve akmak üzere olan gözyaşlarımı geriye yolladım. Delphine.. Hakediyordu işte. Biliyordum. Delphine benim daha iyi biri olmamı, değişmemi hakediyordu. Fakat nasıl olacaktı? Ben yaşayan bir ölüydüm. Onun kanından biriydi beni bu hale getiren! Bunu bile bile onunla nasıl birlikte olabilirdim? Bunu nasıl atlatırdım? Yanımda bana anlayışla bakan Tatiana'ya bakışlarımı döndürdüm.

Beni Tanıyorsun (Seni Tanımıyorum Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin