Selamlarr. Önce sınav haftası, sonra ufak tefek sağlık problemleri derken yeni bölümü yayınlamak istemediğim kadar uzun sürdü. Sabırla bekleyen sizlere çok teşekkür ediyorum. Desteğiniz ve ilginiz için teşekkürler. İyi okumalar.
Deniz |
Mimarlık kulübündeki çocukların yoğun ısrarlarıyla aday olduğum başkanlık seçiminde birinci olmuş, mimarlık kulübünün başkanı seçilmiştim. Sanki başka hiçbir işim yokmuş gibi başıma bir de bu derdi almıştım. Ozan'ı yardımcım olarak atamakla görevimi başlattığım gibi bitirmiştim. Benden daha da istekliydi bu kulüp işlerinde.. Ben ise zoraki bir evetle bu yola baş koymuş ve seçilmiştim. Bu kadar destekçim olması beni şaşırtmıştı doğrusu. Bu 'güzel' haberi kutlamaya, okula en yakın barlardan birine gidiyorduk. Tüm gün okulda takılmıştım. İlk kez okulda derslerim haricinde oturmuş, arkadaşlarımla sohbet etmiştim. Açıkçası üniversiteli olmayı sevmeye başlamış gibiydim. Yine de dakika başı iş için çalan telefonum beni gerçek dünyaya geri döndürüyordu. Yine telefonum çalmaya başladığında Ozan gözlerini devirip bana döndü.
'Yine mi lan? Ne bu böyle bir rahat bırakmadılar.' dediğinde yüzümdeki büyük gülümsemeyle telefonu açıp kulağıma götürdüm.
'Çok acil değilse annemi arar mısın?' diyerek karşımdaki kişinin soru bile sormasına izin vermeden telefonu kapattığımda Ozan'ın yüzünde memnuniyet dolu bir gülümseme oluşmuştu.
'İşte şimdi eğleneceğiz.'
*
Eğlenmiyordum! Kesinlikle eğlencenin yanından bile geçmiyordum. Ne zaman benim eğlencem bina çizmek haline gelmişti? Kendime gerçekten inanamıyordum. Elimde tuttuğum bardağı masaya bırakıp masanın üstünde yavaş yavaş döndürmeye başlamıştım. Etrafımda dönen muhabbetten fazlasıyla uzaklaştığım için dinlemeye geri dönmeye çabalamadım. Etrafı inceliyordum. Önceden bu tarz mekanlar evim gibi gelirdi. Bu yüksek sesli müzik, elimde tuttuğum içki ve kadınlar.. Her biri kafamda dönen düşünceleri engelleyebildiğim araçlardı. Şimdi ise müzik kulaklarımı sızlatıyor, kadınlar ise pek ilgimi çekmiyordu. İlgimi çeken tek kadını görmeyeli 3 saat 48 dakika 26 saniye olmuştu. Evet, sayıyordum. 29 saniye. 30 saniye.. Kafamı dağıtan sese döndüğümde Ozan kaşıyla bana bir noktayı gösterdi.
'Şu seninki değil mi?' dediğinde bir an heyecandan kalbimin ağzıma çıktığını hissettim. Barış'ı gördüğümde ise tüm heyecanım uçtu gitti. Tek başınaydı. Ozan onunla olan meselemi bildiği için seninki demişti muhtemelen. Ben ise Delphine burada sanmıştım. Kahretsin. Kolumdaki saate gözümü indirip saati kontrol ettim. 3 saat 49 dakika 11 saniye..
'Aynen ne işi var acaba burda? Biraz asosyal kendisi.' dediğimde Alperen büyük bir kahkaha attı.
'Hiç öyle gözükmüyor.' diyerek kaşlarıyla Barış'ın olduğu yeri göstermişti. Bir kızı dudaklarından öpüyordu! Ne! Bir! Kızı! Dudaklarından! Öpüyordu! Delphine'le! Birlikteyken!
'Hasiktir.' diye fısıldayan Ozan yüzümdeki ifadeyi görmüş olacaktı ki sertçe bileğimi tuttu. 'Kardeşim gidip Delphine'e söylersin ayrılırlar sen de sevdiğine kavuşursun. Sal gitsin olay çıkartma.'
'Etrafına bak Ozan.' diye dişlerimin arasından tısladığımda etrafına kısa bir göz gezdirdi. 'Buradaki herkes neredeyse bizim okuldan. Ona bunu yapmaya hakkı yok.' diyerek sertçe kolumu Ozan'ın elinden kurtarıp hızlı adımlarla Barış'a doğru ilerledim. Hala kızı 'yemekle' meşguldü. Ensesinden sertçe tutup onu da önüme katarak barın kapısından dışarıya doğru hareket etmeye başladım. Barış ise çırpınıyor, arkasına dönüp onu böyle tutanın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zil zurna sarhoş olduğunu attığı her adımdan anlıyordum. Dışarı çıktığımızda onu sertçe barın dış duvarına yaslayıp ellerimi bu sefer sertçe boğazına doladım. O ise karşısında beni gördüğü için şaşkındı. Fal taşı gibi açılan gözlerinden bunu anlamıştım. 'Nasıl yaparsın ulan!' diye bağırıp yüzüne sert bir yumruk indirdiğimde kafası savrulmuştu. Yakasından tutarak onu yeniden doğrulttum. Yüzüme doğru kafasını salladı fakat bu hareketi saniyeler önce sezdiğim için kafamı anında geri çekmiş ve onun kafa darbesinden kurtulmuştum. Yüzüne sert bir yumruk daha indirdiğimde kahkaha atmaya başladı. Bir havuzu hızla dolduran üç musluk gibi, o da benim içimi sinirle dolduruyordu. 'Gülme lan konuş! Nasıl yaparsın bunu ona!' dediğimde kahkahası büyümüştü. Yüzüme bakıyor ve yalnızca kahkaha atıyordu. Yakasını bırakıp geriye çekilip ellerimi birbirine kenetledim. Eğer böyle devam ederse öldürecektim şerefsizi. Sakin olmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Tanıyorsun (Seni Tanımıyorum Serisi)
Ficción GeneralAradan geçen iki yıl sonunda bela geri dönüyor. Hem de daha mükemmel bir halde.