Green

2K 341 207
                                    

Y/n: Bu kitabı çok umursamadığımın farkındayım. Sadece kendi yazdıklarımın benim için daha önemli olmasından kaynaklanıyor, fakat bu kitabı paylaştığım ilk bölümün tarihine baktığımda bölüm sayısının gerçekten az olduğunu farkettim. Sonuçta insanları bu kadar bekletmek doğru değil. Bu yüzden bu gün iki bölüm yayınlamak istiyorum. Kitaba olan ilginin azalmadığını görürsem akşama bir bölüm daha atarım.

Ve şu multideki şarkı, bölüme çok uyuyor. Bu yüzden dinleyerek okuyun işte :)

Bir sonraki sefer Louis Oda15'e girdiğinde odada sessizlik vardı. Harry sadece o çirkin koltukta oturmuş pencereden dışarıyı seyrediyordu (teknik olarak gerçekten seyretmiyordu) ve düşünceli görünüyordu.

Louis eşyalarını bıraktı ve sandalyesine oturdu. Sandalye çoktan Harry'nin karşısına koyulmuştu.

"Ne? Selamlaşmak yok mu? Soyut sorular yok mu?"

Louis'nin sesini duyar duymaz Harry'nin suratı yumuşadı ve ona doğru döndü. "Ah, Lou Will. Seninle olmak çok güzel."

Louis kızardı ve gülümsedi. "Teşekkürler. Seninle olmak da çok güzel."

"Bugünün rengine gelirsek," Harry başladı ama Louis hızlıca lafa daldı.

"Aslına bakarsan, Kıvırcık, bugünün rengini benim seçmem hakkında düşünüyordum. Ne dersin?"

Harry bilmişçe gülümsedi, yeşil gözleri Louis'yi olmaması gereken tarzda deliyordu. "Hangi renk?"

Louis bir anlığına durdu, kasvetli odada bir ilham aradı. "Yeşil. Yeşil hakkında ne biliyorsun?"

Harry gülümsedi, ince parmağı zekice çenesine yerleşti. "Gözlerim yeşil."

"Hayır, değiller." Louis karşı çıktı.

Harry'nin kafası karıştı, kaşları birbirine sıkıştı. "Ne- onlar- onlar kahverengi mi? Yoksa-"

"Hayır, hayır!" Louis kıkırdadı, Harry'nin alnına oyuncu bir şekilde vurdu. "Onlar yeşilden daha fazlalar. Renklerin karışımı gibiler, ama sadece renkler değil. Bu her güzel şeyden biraz gibi, sanki sonsuzluk evrenden ayrılmış ve senin göz çukurlarında kendine yuva yapmış gibi."

Harry bir anlığına duraksadı, Louis'nin sözlerine odaklandı. Daha sonra utangaç bir şekilde gülümsedi. "Gerçekten mi?"

Louis gülümsedi ve Harry'nin gözünü kapatan saçı kenara taradı. "Evet."

Harry elini Louis'ninkinin üzerine koydu, onu çok değerli bir şeymiş gibi tuttu ve gözlerini kapattı. "Teşekkür ederim, Lou Will. Şimdiyse, gerçekten, bana yeşilden bahset."

"Pekala," diye başladı Louis elini Harry'nin yüzünde kaydırırken. "Yeşil doğadır. Yeşil otlar, ağaçlar ve bitkilerdir. Yeşil gizemlidir, sanırım. Çünkü o hem misket limonu gibi açık ve eğlenceli, hem de karanlık ve büyüleyici olabiliyor. Bir orman gibi. Yeşil hem de tazedir, elma gibi. Odun gibi ve rahatlatıcı. Ve insanı hep eve yaklaştırıyor. Bence yeşil, bir insan olsaydı, sakin ve havalı olurdu. Ama aynı zamanda vahşi tarafı da olurdu, anlarsın ya? Şu sadece karanlıkta ve geç saatlerde ortaya çıkandan. Ve yeşil hem de inzivada bir renk. O muhtemelem şu yalnız olmayı seven çocuklardan olurdu."

Harry ilk başta sessizdi, ama sonra birden el çırpmaya başladı. Her alkış sesi sakin ve anlamlıydı. "Teşekkürler, Lou Will. Bence bu senin şimdiye kadarki en iyi anlatımındı."

"Rica ederim, Kıvırcık."

"Sana birnşey söyleyebilir miyim, Lou Will?" Harry aptalca tırnaklarıyla oynarken sakin bir şekilde mırıldandı. Louis'nin kalbi hızlı atmaya başladı, çünkü güneş tam olarak Harry'nin arkasında parlıyordu ve onu mükemmel bir şekilde aydınlatıyordu. Tüm mükemmel kusurlarını ortaya çıkarıyor ve yüzünün keskin kenarlarını daha yumuşak ve sevimli yapıyordu.

"Tabi ki."

"Bence senin sesin de yeşil." Harry düşünceli bir şekilde söyledi. "Çünkü o da gizemli, senin söylediğin gibi. Ve sesin çok güzel. Ben hep yeşili güzel bir renk olarak düşündüm."

Louis kızardı (bu sefer umrunda olmadı) ve hap almış insan suratı yaptı. "Neden ki, teşekkür ederim, Kıvırcık."

Daha sonra biraz daha konuştular (belki iltifatlar konusunda fazla cömert oldular) ve Harry kelebeklerin kanatlarının renkleri hakkındaki konuşmalarını kısaca kesti.

"Neyin garip olduğunu biliyor musun, Lou Will? Senin hakkında nefesalıcı derecede güzel olduğun ve sesinin yeşil olduğu gerçeği dışında hiçbir şey bilmiyorum. Ve biz Cumartesi randevuya gidiyoruz! Tanrım, konuşacak hiçbir şeyimiz olmayacak."

Louis şaka amaçlı gülümsedi. "Ve böyle yapamayız. Yani, Kıvırcık, ne bilmek istersin?"

"Her şeyi."

"Oh, her şeyi şuan mı bilmek istiyorsun?" dedi Louis. "Pekala, 23 yaşındayım. New York'ta üniversitede psikoloji üzere lisansımı yeni aldım. Sen aslında ilk hastamsın-"

Louis'nin lafı elini kalbinin üzerine koyan Harry tarafından bölündü. "Wow, senin ilk hastan mıyım? Çok gururlandım."

Louis kıkırdadı. "Gururlanmalısın. Her neyse, şimdi burada yaşıyorum. Manchester'da. Kedim Beau ile birlikte eksi yalnız bir apartmanda."

Harry soru sormaya, Louis ise elinden geldiğince iyi bir şekilde cevaplamaya devam etti. Nedense Harry, Louis'nin şuanki en sevdiği kitabın Aynı Yıldızın Altında olmasını komik buldu ("Hey, o bir klasik olarak sayılabilir, Kıvırcık!" "Hayır, hayır! Bronte, Austen ve Wilde gibi iyilerine ne dersin?) (Görünüşe göre Harry aşk gibi aptal şeyler hakkında olan eski şiirlerle ilgileniyordu). Ve tabi konuşma şöyle bitti:

"Ee, Lou Will? Senin en sevdiğin renk ne?"

Louis de şu cümleyle cevapladı: "Senin gözlerin."

COLOR || Larry Stylinson (Türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin