Y/n: Merhaba arkadaşlar! Sonunda yeni bölüm çevirip yayınlamayı başardım. Uzun süre geçtiğinin farkındayım ama dün biri bu kitabı "galiba bölüm gelmiyor :'(" (adını doğru hatırlamamış olabilirim) gibi bir hikaye listesine ekleyince ben de dedim ki ben neden yeni bölüm yayınlamıyorum? Ve işte buradayım. Kitaba hala ilgi duyan birilerinin olduğunu görürsem akşama bir bölüm daha yayınlarım. Zaten yayınlanmamış sadece iki bölüm kaldı. Kısacası isterseniz hafta sonuna kadar kitabı bitirebilirim. Sadece söyleyin işte. Bunun dışında Torm'a göz atmayı unutmayın. Sizi seviyorum. Her neyse, iyi okumalar.
Louis'nin bugün Harry'yle randevusu vardı ve o çıldırıyordu.
Titriyor, masumca yepyeni ayakkabılarını tırmalayan Beau'ya bağırıyor ve eşyaları ona doğru fırlatıyordu. Cümledeki ihtihzayı not edin.
"Lanet olsun! Beau, sana n'aptım?" Louis panikledi, Beau'yu aldı ve sallamaya başladı. Beau miyavladı ve dişlerini Louis'nin parmağına batırdı. Louis yanlışlıkla onu elinden yere düşürdü ve İspanyolca küfür etti. (İspanyol kanalının işe yaradığı tek nokta: Louis'ye yabancı dilde küfür öğretmek.)
Louis Harry'yi Manchester'ın sakin taraflarında küçük, tatlı bir araba gezisine çıkarmaya karar vermişti. Daha sonra onu bir keresinde sarhoşken keşfettiği gözlerden uzak ve mükemmel derecede gizli bir tepeye götürecekti.
Mükemmel olacaktı, eğlenceli olacaktı, güzel olacaktı.
Ve Louis hayatı boyunca bu kadar gergin olmamıştı.
Önce sabah 8'de kalkmış ve iki kez yıkanmıştı -asla emin olamazsınız- ve sonra Beau'dan hangi kombinin ona daha çok yakıştığını söylemesini talep etmişti. (Aslında ne giydiğinin önemi yoktu, çünkü Harry kördü. Bu da Louis'nin ne giydiğini umursamayacağı anlamına geliyor ama yine de.) Beau miyavlamış ve uzaklaşmıştı. Böylece Louis siyah ceket, siyah kot ve bordo düğmeli gömleğe karar verdi.
Ardından o tepeye sürdü. Sırf onun hala orada olduğundan emin olmak için.
Ve sonra günün kalan kısmında üstünde sadece baksır varken Lean Cuisines yiyip tenbellik etti, Friends'ın tekrar bölümlerini izledi ve Harry'nin ona yazmasını ya da onu aramasını bekledi.
Ve tam da Goggle Box başladığı sırada (Ve lanet olsun, o program Louis'nin favorisiydi.) telefonunu çaldı. Ve arayanın kim olduğunu gördüğünde Gohgle Box'u unuttu.
"Alo?" dedi Louis hevesle. Ve Harry'nin pürüzsüz, bal damlası sesi cevap verdi.
"Lou Will. Bugün bizim randevumuz var, değil mi?"
"Evet."
"Beni ne zaman almayı planlıyorsun? Saat neredeyse yedi buçuk, değil mi?"
Louis kol saatine bir göz gezdirdi ve inledi. "Aman Tanrım! Saatin farkında değilim. Geliyorum!"
Harry kıkırdadı. "Otomobille girebileceğimiz bir lokantaya gidiyor muyuz?"
"Oh, sakin ol, Kıvırcık. Seni almalıydım, değil mi? Nerede yaşıyorsun?"
Harry adresini verdi ve Louis bunu bir yerlere karaladı. "Dürüst uyarı." Harry temkinlice dedi. "Hala annemle yaşıyorum. Muhtemelen seni ölümüne şımartacaktır."
Louis sırıttı. "Sabırsızlanıyorum."
*****
Yaklaşık 10 dakika sonra, Louis takımını giydiğinde ve saçları yeterince uygun olduğunda (Şu kötü saç günlerinden birindeydi - oh, sanki Harry umursayacakmış gibi.) Beau'ya kedi maması verdi ve arabasına atladı. Harry'nin evi onunkinden beş dakika uzaklıktaydı, ki Louis bundan memnundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COLOR || Larry Stylinson (Türkçe çeviri)
FanfictionLouis Tomlinson, bir hafta içinde görme yeteneğini düzeltmek için ameliyat geçirecek olan yeni hastası Harry Styles ondan renkleri tanımlamasını istediğinde bir meydan okumanın içindeydi. Günler geçmeye devam eder ve Louis bu yakışıklı kör çocuğa aş...