Bölüm:2 Enkaz

42 2 0
                                    

Muhteşem bir pazar gecesinin ardından sabahın 8 ine konumlanmış bilişim dersi için alarmım ötmeye başlamıştı. Oysa rüyamda bir çift zeytin tanesiyle başım fena halde dertteydi.

Aslen Giresunluyduk ama zeytinlere olan ilgim tabiki Ege'ye olan aşkımdan değildi. Giresun demişken, sorsanız değil sokak isimlerini haritada kökenine sahip olduğum ilçeyi bile bulamazdım. Şu an düşündüm de acaba Giresun'u bulabilir miydim ?

Gerçi bu saatte başkenti sorsanız haritadaki tatlı renklerin üzerinde o piti piti diye saymaya başlardım.
Neyse ki sormadınız ben de bu kadar aptal alabileceğime ihtimal verdiğim için kısa süreli bir pişmanlık yaşadım ve bitti.

Evet yine sabahın 7 sinde harekete geçen telefonum ve o muhteşem 'dınk' sesi. Yanlış anlaşılmalar olmasın diye kısa bir düzeltme yapıyorum hemen, mesaj trafiğim düşündüğünüz kadar karışık ve eğlenceli değil, aksine bu saatlerde bir mesaj gelirdi ve o da başımın kuyruklu belasından olurdu.Mesajın içeriğini merak edenler için kısa bir önizleme:

"Ey'lül: Günaydın kanka ders hangi bloktaydı?"

Bu kızın annesi babası nerde diyenler için de minik bir dip not; evinden uzakta yaşamak zorunda kalan zavallı bir öğrenci olarak ... falan diye berbat bir edebiyat yapmayacaktım kesinlikle annem ev hanımıydı ve genellikle dönemsel olduğunu düşündüğüm anlaşmazlıklarımız vardı ama o tartışmasız dünyanın en güzel reçel yapabilen annesiydi.

Özellikle bir kayısı reçeli yapardı ki şanslıysanız aklınız uçmayı henüz öğrenmemiş olduğu için mutluluktan ağlayabilirdiniz. Babamsa dünyalar tatlısı bir mühendisti fakat arada sırada kendi kendini emekli edip evde sıkılınca da işine geri dönen garip bir çalışma sitili vardı. Neyse mevzu anlaşıldı sanırım.

Kahvaltı namına birkaç zeytin, -ki zeytin önemliydi- biraz peynir ve sallama çayımdan da yudumladıktan sonra evden çıkmayı sonunda başarabildim. Tebrikler olsundu bana.

Okulun ilk haftaları olduğu için fazla kalabalık olmayan dolmuşlardan birine atladım ve hemen hemen 500 metre ilerideki okuluma gitmek için hazırdım. İhtimaller dahilinde değildi ama gözüm önce dolmuşta sonra da dolmuşun geçtiği bütün beyaz şerit yolların sağ tarafında ona bakınıyordum, bakınmak az kalırdı, radarlarını açmış bir bordo bereli edasında onu bulmaya ant içmiştim. Bu andım çok da uzun sürmemekle birlikte;

"Müsait bir yerde bırakır mısın abi " ile son bulmuştu bile.

Dersin olduğu bloğa doğru ilerlerken bir yandan hocanın gelmemiş olma olasılığını hesaplıyor diğer yandan bu olasılığa kendimce tam puan vererek sonu mutlu hayaller kuruyordum, sınıfının çok seven öğrencilerden olamamıştım hiç ve bu 14 yıldır hep ayni kalan nadir özelliklerimden biriydi.

Sınıfta karşılaşmayı beklediğim ilk kişi kesinlikle Eylül dü, ona anlatmak için sabırsızlandığımı düşündüğüm rüyamın şimdiden 5'te 2 lik kısmını unutmuştum bile ama olsundu rüyamda onu görmüştüm ve ben bu adamı kendime Mecnun yapmaya kararlıydım.

Saat 8 olmak üzereydi ders nerdeyse başlayacaktı ama Eylül hala ortalıklarda yoktu, mesajdan sonra tekrar uyumuş olabilir miydi? Ya da daha kötüsü başına birşey mi gelmişti ? Olabilir miydi gerçekten ? Hayır hayır bütün karanlık düşüncelerden kendimi soyutlayıp gözlerimi kapıya yönelttiğimde canım arkadaşım birisine laf yetiştirdiği her halinden belli olan o tatlı gülüşüyle sınıfa giriyordu. Derin bir nefes almıştım ve normalde derse en az 15 dakika önce gelen bu kızın bugün ilk kez neden geç kaldığını sormak için uygun kelimeleri arıyordum.

Bir dakika o da neydi ? Eylül'ün sırtı yarı dönük konuşarak sınıfa girmesinin nedeni belki de geç kalmasına bile sebep olan şey o muydu ?

İyi ama onun burada ne işi vardı ? Eylül'le ne işi vardı? Dersleri 5 te başlayan adamın sabahın 8 inde bilişim sınıfının kapısından içeriye girme gerekçesi neydi ?

Derin derin nefes almaya çalışmış beceremeyince de bulabildiğim en arka sıralardan birine geçerek başımı masaya gömmüş ölü taklidi, hafıza kaybına uğramış dağ keçisi, ya da bozulmuş mutfak robotu gibi saçma sapan şeyler olmaya çalışmıştım, aslında başardığıma da inandığım dakikalarda hoop birden nöronlarımı iflasa sürükleyen o sesi duydum. Uygundu komutanım Ayşe tatile çıkabilirdi.

"Günaydın güzellik.Eylül hocaya bir şey sorup gelecekmiş benim buraya oturabileceğimi söyledi mümkün müdür ? "

Gün IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin