Bölüm: 3 Uykucu Şirin

27 2 0
                                    

"Mm mü mümkün"
Hayal değildi gördüklerim. Her gece rüyalarıma giren adam yarım metre sağımda oturuyordu. Bir iki dakika öylece sırıtarak etrafa bakındı. Sonra hocanın "Uyanın artık uykucular, sabah sabah sizi pışpışlamaya gelmedim." demesinin üstüne;

"Hocam uykucu şirinlerden biri de burada saklanıyor." dedi.

Yüzündeki o tatlı tebessüm hem içimi ısıtmaya hem de aptalca sırıtmama sebep olmuştu.

"Çok bilme sen şebek şirin"
diyip sınıfın üzerimdeki bakışlarına aldırmıyormuşum gibi önümdeki bilgisayarın açma tuşuna dokundum.

Hocanın yanından ayrılan Eylül yanımıza gelmişti. Suratındaki süpürgesiz cadı ifadesiyle gülmeye başladı. Bana yönelip ;
" oo uykucu şirin uyanmaya karar mı vermiş " diye söylenip Nazıma göz kırptı.

İkisi de sessizce tısladılar, bense al al olmuş yanaklarımla Eylül'e beni utandırmasının hesabını sormak için birbirine simetrik hatasız planlar zinciri kuruyordum.

" Eylül, Can sana seslendi sanırım."
"Ne hani ne zaman bana mı Can mı ? Efendim Can bişey mi istedin?"

Tabiki Can hiç bir şey istemiyordu, belki de sınıfa girdiğinden beri sesi çıkmamıştı, hatta ben de o an Can'ın sesini falan duymadığıma yemin edebilirdim. Ama Eylül bunu haketmişti.

Can ise boş boş Eylül'e bakıp " Evet Eylül varsa yedek yastığın uzatır mısın diyecektim"

Eylül sinirlenmiş gözlerime ateş eder gibi bakıyordu , bense tatlı tatlı kıkırdayarak derse dönmüştüm.

Ders bitimine kadar hiç konuşmamıştık. Nazım, kara kaplı bir deftere Notlar alırken yüzüme bakmıyordu. arada silgimi kullanıyordu ama hepsi bu kadardı. Bi ara koluma çarpıp kalemimin yere düşmesine sebep olmuş sonra da tatlı tebessümüyle özür dilemişti.

Bir sonraki dersimiz 13:00 deydi ve henüz saat 11:00 di. Bahçedeki çimenliklere gidip bir şeyler içmeye karar vermiştik ve Eylül'e Nazımla ne ara bu kadar samimi olabildiklerini sormak için sabırsızlanıyordum.

"Söyle hadi nasıl oldu?

"Kızım işte Face den bulmuş eklemiş, ders saatlerini felan sordu, ben de aşk namına yardım ettim."

Eylül cümlesini tamamlamış sırıtırken arkadan gelen bir sesle irkildim.

"Hey çömezler, bizim buralarda yeni arkadaşlara çay ısmarlama geleneği meşhurdur. Duymadınız mı? Her neyse artık duydunuz ben çayımı isterim "

Bu Nazımdı işte. Yine hemen kendini farkettirmiş, etrafındaki bütün kızların dikkatini çekmeyi başarmıştı. İçten içe kıskanıyor muydum acaba ?
Yanıma oturdu ve kulağıma doğru eğilerek;

" Şirine duyduğuma göre uykunu kaçıranlar olmuş."

O an kıpkırmızı olduğumu biliyordum önce biraz sakinleşmek için derin bir nefes aldım ama işe yaramadığına eminim.Zoraki bir toparlanışla kendime gelebildim.
Bende ona doğru eğilerek;

" Gördüğüm kadarıyla şebekliği fazla sevmişsin"
diyerek kıkırdadım.

İlk kez konuşuyor ilk kez sohbet ediyorduk, havadan, Sudan, bazen siyasetten bazen de ikimizin de alttan aldığı fizik dersinin hocasından, ve daha bir sürü şeyden.
Bir an bi duraksadım ve etrafıma bakındığımda Nazım dışında kimsenin kalmadığını gördüm, o kadar kaptırmıştık ki kendimizi gelen giden pek umurumuzda olmamıştı belli ki.

Saatime baktım ve derse gitmek için artık çok geç kaldığımı farkettim. Zaman su gibi akmıştı sanki. Nazım o gün bana bir kaç şairden bahsetmiş, hatta bir kaç dize şiir bile okumuştu.

Eve döndüğümde hemen odama geçtim ve gözüm aynadaki halime takıldı. uzun zamandır bu kadar mutlu olmadığıma yemin edebilirdim.

Kıyafetlerimi değiştirip saçımı topladıktan sonra çantamdaki not defterimi çıkardım ve bugün aldığım notları temize geçmek için masama oturdum. Genellikle okuldan gelir gelmez bunu yapmaya özen gösterirdim çünkü ilerleyen saatlere bırakırsam kesinlikle yapmazdım.
Notlarımı temize geçtim ve defteri tekrar çantama koyacakken yere düşen küçük bir kağıt dikkatimi çekti. Yerden kaldırıp kağıdı açtım.

Şirine'ye

"Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim."
Özdemir Asaf

Gün IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin