Şirine'ye diye başlayan bir not var elimde ve bir de bütün gün adımı unuttururcasına kulağıma dolan Nazım'ın hitapları var.
Bir bağlantı kurmalı mıyım ikisi arasında? Sanırım bu kadar karamsar olmamakta fayda var , yani başka kim yazmış olabilir ki ? İyi ama bu notu hangi ara koymuştu çantama ?Belki de 50. Kere okuyuşumdan sonra ara sıra birkaç cümle karaladığım kişisel defterimin arasına özenle yerleştirdim notu. Ama bu adam beni Özdemir Asaf 'a bile aşık etmişti tek bir şiirle, kendisine nasıl etmesindi ki ?
........................................................................
Huzurlu bir uykunun üzerine yeni doğan güneşi selamlayarak doğruldum yatağımdan, derse daha birkaç saatimin olmasının verdiği rahatlık + defterimin arasında kendi el yazısıyla yazmış olduğunu düşündüğüm bir Nazım notu. Güneş bi tarafa dursun , bugün balkon camında gezinen küçük karıncaları bile selamlıyorum .
"Tanrı sizi elektrik süpürgesinden korusun"
Annemin kahkahasıyla arkamı döndüğümde;
"İlahi kızım; şarkılar,kitaplar bitti şimdi de karıncalarla mı konuşmaya başladın annecim?"
"Bir gün hepsini senin gazabından koruyacağım, ama önce kendimi ikna etmem gerekiyor sanırım."
Annemin yüzümü aydınlatan gülümsemesi daha da büyürken yanıma yaklaştı ve saçıma o büyülü busesinden kondurdu. Sahi Bu kadın böyle efsunlu kokmayı nasıl başarıyor ?
" şu karınca korkunu bilmesem, bunları eve sen topluyorsun sanacağım"
"Benden bağımsız ve adımlarıma yetişir seviyede geliştirselerdi hızlarını şuan seni tespitin için alkışlayabilirdim ama elimi dahi süremem biliyorsun anneciğim "
"Deli kızım benim".gülümsedi. "Kahvaltı hazır gel hadi babanı bekletmeyelim".
Elimi yüzümü yıkayıp hemen kahvaltıya koştum. Ardından giyinip yine aynı yolları okula varmak için tükettim. Ama bugün başka, bugün hevesle, bugün mutlulukla,bugün sabırsızlıkla...
Tahmin ettiğim gibi seçmeli olan derse yine sadece birkaç kişi gelmişti, devam zorunluluğuna pek aldırmıyordu hocalarımız ama ben derslerden geçebilmek için ders takip etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
2 yıl sonra okul bitince ben kesinlikle bu konuda katı bir muallime örneği olacağım.Ders arasında kantine geçtim, Eylül bugün okula gelmeyeceğini yazmıştı, büyük babası gelmiş, bütün günü onunla geçirmek istediğinden bahsetmişti. Ben de tek başıma Ahmet abinin 120 dereceye kadar kaynatmayı başarabildiği çaydan yudumluyordum , fen dilinde bu mümkün değil evet ama Ahmet abinin çaylarının başka bir açıklaması olamaz.
Çok geçmeden bir el omuzuma dokundu ve irkilmemle birlikte, yine nöronlarımı savaş eşiğine getiren o tatlı ses bombası kendini gösteriverdi.
"Günaydın Şirine , yine erkenden, olmayan dersine mi geldin ?"
Sesinde tatlı bir tebessüm vardı.
"Günaydın, aslında ders var ama sınıf yok desek daha doğru olur"
Utanıyordum, kızarıyordum, domates oluyordum. Aslında dün vedalaşırken her şey çok normaldi ama o nottan sonra yüzüne yine bakamıyordum. İnşallah Allahım nolur bir sakarlık daha yapmayayım bu panikle.Amin.
"Çayın bitmiş, Ahmet abi bize iki çay verir misin ?"
"Şey.. ben içmeyeyim aslında derse gitmem gerekiyor, ama sen kal iç çayını sonra görüşürüz"Of kızım ya bu nasıl saçma bir kaçış planı. Kendime küfrediyorum resmen çünkü bunu çok hakettim . Cevap vermesini beklemeden masadan kalktım ve tam birkaç adım atmıştım ki, yine o beni benden alan sesiyle duraksamama sebep oldu .
"Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirikenGidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Işığım
RomanceBelki de Leyla'nın mecnunu mahkeme kararı ile ismini değiştirmişti, yahut Mecnun olarak anılmak için Leyla'yı bekliyordu.. Olamaz mıydı ?