treinta

912 72 16
                                    

bea: biliyor musun,

bea: doğduğun yer ve milletinin bakış açısı seni tanımlamaz

bea: bunu sen de söylemiştin hatta

lyn: evet.

bea: ve bu yüzden memleketin senin bu yaşamdaki şansını da belirmemeli,

bea: çünkü ben seni hala tam olarak tanımıyorum ama

bea: yine de zeki ve bu dünyada büyük şeyler yapacak birisi olduğunu görebiliyorum

lyn: teşekkürler bea.

lyn: ama söylediklerinin gerçekçi olmadığının sen de farkındasın.

bea: söylediklerim oldukça gerçekçi!!

lyn: otuz yıl öncesini düşün bea.

bea: 1986?

lyn: evet. şimdi de etrafında en az otuz yaşında birini düşün.

bea: susie halam 33 yaşında

bea: ama amaç????

lyn: susie halan eminim ki çok başarılı ve zeki bir kadındır. mesleği ne?

bea: avukat

lyn: peki kaç sene eğitim gördü?

bea: eeeee, ilkokul, ortaokul, lise, 4 yıl hukuk fakültesi ve 3 yıl da ingiltere'de yüksek lisans yaptı

bea: yani toplam 19 sene ediyor

lyn: güzel. şimdi de sana kendi annemden bahsetmeme izin ver. adı zahra ve 33 yaşında.

bea: bekle, bu seni 15 yaşında doğurduğu anlamına mı geliyor?

lyn: benden 10 ay büyük bir de ağabeyim var.

bea: vay canına, annen baya güçlü olsa gerek

lyn: annem ilkokulu okudu, ardından büyükannemin dizinin dibinde evde oturup çamaşır ve bulaşık yıkamayı, kuyudan su getirmeyi, çocuklar çok hasta olduğunda sirkeli suyla ateşlerini düşürmeyi ve elbette yemek yapmayı öğrendi.

lyn: lise çağına geldiğinde artık bir ev kadını olmaya hazırdı. büyükannem ve dedem onu köydeki yaşlı bir adamla görücü usulü evlendirmeye çalıştı çünkü bilirsin, adam zengindi ve onlara göre anneme iyi bakabilirdi. ayrıca 14 yaş evlenmek için uygun bir zamandı.

lyn: annem bana bunu anlattığında tanımadığı bir adamla evlenmektense ölmeyi yeğlediğini söyledi. bu yüzden büyükannemin bütün altınlarını çalıp kaçmış ve brooklyn'e gitmiş. bunu nasıl becerdiğini hala bilmiyorum, sanırım birinden sahte pasaport falan çıkarttı. büyükannemin altınları epeyce para etmiş olmalıydı.

lyn: orada babamla tanıştı ve sonra annem sırayla ağabeyim ve bana hamile kaldı. babam ona söylediği romantik sözcüklerin ve evlilik sözlerinin hamileliğinden önceye özgü olduğunu karar verdi ve çekip gitti. annem de mecburen kuyruğunu kıstırıp eve geri döndü.

bea: brooklyn

lyn: biliyorum bea, yine özür dilemeyeceksin.

bea: aksine bu sefer dileyeceğim brooklyn,

bea: çünkü annen gerçekten de cesur ve güçlü bir kadınmış ve ben en başta onun sadece hırslı bir ebeveyn olduğunu sanmıştım

bea: o sadece senin de aynı hataları yapmamanı istiyor

sizce hikaye sıkıcılaştı mı? çünkü ben bu hikayeyi çok seviyorum ve aklımda durmadan kurguyla ilgili yeni şeyler oluşuyor.

ama asıl önceliğim sizsiniz, o yüzden hikayenin devam etmesi hoşunuza gidecekse lütfen belirtin. seviliyorsunuz :-)

photograph ≫ millerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin