[5 ay sonra]
brooklyn apeloko, kendisini tekrar new york city'de bulduğunda, kimsenin orada olduğundan haberi yoktu. çünkü burada bulunmasının mantıklı bir sebebi de yoktu. istemişti ve buradaydı.
karşısında duran fotoğrafa bakıyordu. fotoğraftakinin kendisi olduğunu biliyordu fakat nedense ona baktıkça, kendisi değilmiş gibi hissediyordu. fotoğrafta kıvırcık saçları, elinde tuttuğu çiçeklerin vahşiliğiyle uyum sağlamış ve onu çiçeklerle bir bütün hâline getirmişti. şimdi ise saçları nemden dolayı iyice kabarmıştı, sadece çirkin duruyordu. brooklyn çok sık gülümsemezdi ancak fotoğrafta dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme olduğunu görebiliyordu. bir gülümsemenin hayaletiydi belki de bu. ancak yine de oradaydı.
brooklyn'i asıl ilgilendiren ise fotoğraftaki yansıması değil, kameranın merceğinin arkasında duran kızdı. bea miller'dı adı, sevmediği tam adı ile beatrice. açıksözlü, dobra, çocuksu, şıpsevdi ve komik bir kız. brooklyn'in bir insanda sevmediği özelliklerin ta kendisi. fakat bea'yle ilgili farklı bir şey vardı. bütün o itici özellikleri kendisinde toplayıp sempatik biri olmayı başarmıştı.
bea miller, brooklyn'in aylar sonra new york city'e tekrar gelmesinin tek nedeniydi ve bunu kendisine itiraf edebilmesi bile oldukça uzun sürmüştü.
ancak şimdi, aradığı genç kızı hiçbir yerde göremiyordu. elbette, bugün serginin açılış günü değildi ve bea her gün burada olmayacaktı. brooklyn yutkundu, şansının yaver gitmemesine şaşırmamıştı. bu yüzden cebinden telefonunu çıkardı ve bir şekilde ezberlediği o numarayı tuşladı.
aramalı mıydı?
ah, hayır. asla o kadar cesur olamazdı. bu yüzden bir mesaj yazmaya başladı.
brooklyn: kendisini hiçbir zaman güzel bulmamış birinin bile o fotoğrafa baktığında güzel hissetmesini sağlamak, sahip olduğun en büyük yetenek olsa gerek.
brooklyn: vahşi kır çiçeklerinin geldiği yere ait olmayan biri, senin çektiğin fotoğrafta sanki onlarla aynı rahimden çıkmış gibi bütün görünüyor.
brooklyn: belki de tamamlanmış demek daha doğru olur.
telefonunu kilitleyip cebine geri koydu. bea kendisine bir cevap verecek miydi? brooklyn, şu ana kadar onu unutmak için elinden geleni yapmıştı. ancak bu kendisi için bir nevi son damla olmuştu. ülkesine geri dönmeyecekti. gerekirse bir burger king'de çalışır veya basit bir dükkanda kasiyerlik yapardı ama burada kalacaktı. bütün umutlarının gözleri önünde kendisinden çalınmasına izin vermeyecekti artık. bea miller, bunu fark etmesinde büyük bir rol oynamıştı. ve şu fotoğrafa baktığı anda olması gereken yerin burası olduğunu anlayabiliyordu.
hiç gitmemeliydi. gidecekse de bunu hiç gelmemiş gibi yapmalıydı. ancak brooklyn fikrini değiştirmiş ve hiç gitmemiş gibi gelmeye karar vermişti. her ne kadar bea'nin kendisini tekrar kabul edeceğinden emin olmasa da. onu hayatına geri istediğinden emindi. buna ihtiyacı vardı.
fotoğrafın karşısında duran orta yaşlı bir kadın kendisine gülümsedi. "güzel bir çalışma, değil mi?"
brooklyn başını salladı. "gerçekten öyle. fotoğrafçıyı tanıyor musunuz?" kadın, sanki çocuğunu izler gibi izliyordu o fotoğrafı. fakat brooklyn'in yüzünü kapatan çiçekler sayesinde fotoğraftakinin o olduğunu anlamamıştı.
"halasıyım. adım susie," diyerek brooklyn'in elini sıktı.
"brooklyn," diye yanıtladı genç kız hızlıca. bea'nin susie halasını hatırlıyordu. hatta onu kendi annesiyle kıyasladığını, kadının 33 yaşında bir avukat olduğunu da. "memnun oldum."
kadın başıyla onayladı, brooklyn kalbinin hızla attığını hissedebiliyordu. bea'nin bir parçasına bile bu kadar yakın olmak onu heyecanlandırmıştı. bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü bilemiyordu. aylardır görmediği biriyle ilgili bu kadar heyecanlanması normal miydi?
telefonunu cebinden çıkardı. bir yanıt yoktu ama şükürler olsun ki mesajlar henüz görülmemişti de.
brooklyn: çektiğin fotoğraf herkesi büyülüyor.
brooklyn: ama beni asıl büyüleyen sensin.
söyledikleri belki de kulağa acınası geliyordu fakat brooklyn'in bunları yazmaya ihtiyacı vardı. kısa bir süre içerisinde mesajları görüldü ve karşı taraf bir yanıt yazmaya başladı. yazıyor, yazısını görmek bile genç kızın midesine ağrılar girmesine yetti. büyük ihtimalle bea'nin de şaşkın hissettiği birkaç dakika sonra ekranda bir yanıt belirdi.
bea: kimsin?
bea: ve ne istiyorsun?
brooklyn dudaklarının kıvrılmasının önüne geçemedi. birkaç ay önce birisi ona böyle bir şey sorsa, bu içinde yaşadığı varoluş krizlerinin artmasına sebep olurdu ancak artık biliyordu. kim olduğundan ve ne istediğinden tam anlamıyla emindi. bea miller'ın sayesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
photograph ≫ miller
Cerita Pendek"bunu sormamın oldukça tuhaf kaçacağının farkındayım ama, fotoğrafını çekmeme izin verebilir misin?" en yüksek: #girlxgirl'de #1 (190518) 5.11.16