21

5.9K 471 248
                                    

Huzur. Daha önce kullanıp kullanmadığımdan bile emin değilim bu kelimeyi. Şu an ise büyük bir kuvvetle vücudumu alt üst ediyordu. Huzurdan ölüyordum.

Bir an için korkmuştum gözlerimi açmaya. Ya her şey bir rüya ise diye. Şayet dün gece bir rüya ise bir daha uyanmamak üzre uyumak istiyordum.

Sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi hissettiren huzur ile gözlerimi açmıştım. Ama yoktu. Yanımda değildi. Hayır, dün gece yaşananlar kesinlikle bir rüya olamazdı. Bundan emindim. Ancak nereye gitmişti?

Tanrım, bana kahvaltı mı hazırlıyordu?

Bir an için endişeyle dolan kalbim yerini tekrardan huzura devretti. Yüzümde aptal bir tebessüm, gözlerimi kısmış etrafı saçma sapan inceliyordum.

Aklıma gelen anılar yüzümü kızartırken karşımdaki aynadan kendimi incelemeye başlamıştım. Saçlarımı kulaklarımın gerisine attım ve sonra salık durmasından rahatsız olup sevimli bir topuzda karar kıldım. Tokamın olmayışıyla bir elim minik topuzumda yataktan kalktım. Aynada ki yansımamdan çıplak oluşumu görmek beni utandırdı. Yerdeki, ne zamandır orada olduğundan emin olamadığım tokaya uzanırken yine aynadan kendimi izliyordum.

Dün gece öğretmenimle sevişmiştim, bu beni vicdanen rahatsız etse de, aslında dün gece uzun süredir evinde kaldığım komşumla sevişmiş olmam beni biraz olsun rahatlatıyordu.

Benden hoşlanıp hoşlanmadığından emin bile değildim. Yalnızca sarhoşken benimle sevişmişti ve sabahki tepkisini bile görememiştim.

Yerde gördüğüm tek elimle boxerı altıma geçirirken diğer elimle de aralık olan kapıya tutunuyordum.

Tam hazır hissetmesem de bununla eninde sonunda yüzleşeceğim farkındalığıyla odadan çıktım ve merdivenlere yönlendim. Aşağı inerken sabahın soğuğu tenimi ürpertmişti.

Mutfakta yoktu, salonda yoktu. Hiçbir yerde yoktu.

Gözlerim duvardaki saate değindiğinde saatin 10:58 olduğunu gördüm. Okula gitmiş olamazdı değil mi? Böyle bir geceden sonra beni uyandırmadan okula mı gitmişti?

Bir not aradım. Not da bırakmamıştı.

Tanrım! Bu adam beni çıldırtıyordu.

*****

Sabahki fiyaskodan sonra duş almış, rahat bir eşofman takımı giymiş ve televizyondan kesinlikle ilgimi çekmeyen, yüksek ihtimal ilk sezonunda, senaryosuna lanetler okuduğum bir dizi izlemiştim. Vakit bir türlü geçmek bilmezken evin içini milyon kez turlamış, sinirli bir şekilde bağırıp çağırmış, ancak asla Louis'ye bir mesaj dahi atmamıştım.

Okul vaktinin bittiğine yüzde bin emindim ancak gelmemekte ısrarcıydı. Tanrı şahit, şu vakte kadar bin kez gelebilirdi.

En nihayetinde gece 11 sularında kapıya sokulan anahtar sesiyle koltuğa oturmuş ve donuk bir şekilde başka aptal bir diziyi izliyormuş gibi yapmıştım. Louis ise hissettiğim kadarıyla dikkatle bana bakmış, sonra sarsak adımlarla merdivenlere yönlenip yukarıya çıkmıştı.

Ben gönlümü almasını beklerken gösterdiği bu tutum karşısında ne diyeceğimi bilememiş bir vaziyette odama çıkmış ve geceden kalma dağınıklığına dokunmadığım yatağa uzanıp düşünmemeye çalışmıştım.

Şu an ise gözlerimden akan yaşları tutamıyor, üstüne bir de nefes alamıyordum. Kendimi düşünmekten alıkoyamazken kalbimin gerçekten kırıldığını hissediyordum. Ne denli kalbim kırılırsa kırılsın, Louis yerine onun adına kendime mantıklı açıklamalar yapıyor, kendimden özür diliyordum. Ama o asla gelmiyor ve benden özür dilemiyor, ki büyük ihtimalle de yüzüncü rüyasını görüyordu.


Ne diyeceğimi bilemiyorum. 2 ay geçmiş...

Ne derslerimi, ne sınavlarımı, ne ödevlerimi bahane olarak sunuyorum size. Aksine pek umursadığım söylenemez bile onları.

Şu son 2 ay içerisinde kalbim öyle bir karmaşıklık içerisindeydi ki; kelimenin gerçek anlamıyla hikayenin içine sıçmaktan korktum. Bu bölümde yazdıklarım biraz da şu anki hislerimi yansıtıyor diyebilirim.

Hikayeyi çok fazla uzatıp sizleri sıkmak istemiyorum ancak bu süreç biraz böyle devam etmek zorunda, merak etmeyin ve bunun bir mpreg olduğunu da unutmayın.

Sizleri gerçekten seviyor ve hepinizi o güzel gözlerinizden öpüyorum

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin