1

17.7K 917 3.1K
                                    

"Hala uyuyor musun sen?" Duyduğum sesle ayağı fırlamam bir oldu.

"Kalktım." dedim, sesimi oldukça yeni uyanmamış gibi çıkartmaya çalışarak.

Kapıma vurdu. "Pekâlâ hemen hazırlan. Seni bekleyemem ben. İşim var." Kapının arkasında oluşuna şükretmeliydim. Daha yeni uyandığımı görürse kötü şeyler olabilirdi.

Komidinimin üzerinde ki çalar saate küfür mırıldandım. Uyanamıyordum. Çok derin bir uykum vardı. Bu uyku bir gün başıma bela açacak gibime geliyordu.

Yeni uyanmanın verdiği uyuşukluğu vücudum somutlaştırıp bir organımmış gibi bana sunarken kafamı hızla iki yana salladım. Hızlı olmam gerek. Yoksa yine okula yürüyerek gidecektim. Ve bu isteyeceğim son şey bile değil.

Gardolabıma koştum. Siyah bir dar pantolon aldım. Üstüme ise yine siyah salaş bir tişört. Bir hızla giyindim. Banyoda ki rutin işleri halledip aynanın karşısına geçtim. Aynaya gülümseyerek bakmaya çalıştım. En sonunda vazgeçtim, somurtkan suratıma geri döndüm.

Çantamı sol omzumdan sallandırdım ve kendimi evimizin holüne attım. "Hey! Neredesin? Hazırım." Ağzım tekrardan açıldı ki aklıma gelen düşünceyle kapattım. Seri adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı sertçe açtığımda John'un arabasına binmiş çalıştırıyor olduğunu gördüm.

Bana baktı, camı açtı. "Sana hızlı ol demiştim."

"Bunu yapamazsın." dedim, sesim tehditkar çıkıyordu.

"Yaptım bile."

Kapıyı kapatıp hızla arabaya koştum. Gaza bastı ve beni bıraktı. Ellerimin yumruk şeklini almasına izin verdim ve dudaklarımı ısırmaya başladım. O adamın beni ağlatmasına izin vermeyecektim. "Cehennemin dibine kadar yolun var! Karaktersiz piç!"

Öfkeyle arkama döndüğümde bana şaşkınlıkla bakan mavilerle karşılaştım. Koca bir kamyondan eşya omuzlayan 3 işçi bizim yan tarafımızda olan mavi eve doğru yol almışlardı. Ne yani biri mi taşınıyordu? Mavi gözlerin hala üzerimde olduğunu fark ettiğimde sinirle arkama döndüm ve yürümeye başladım. Telefonumdan bir şarkı seçip kulaklıklarımı kulağıma yerleştirdim. Amy Winehouse'un sesi kulaklarımı doldurduğunda anlık bir tebessüm oluştu yüzümde.

Yanımdan bir araba geçtiğinde istemsizce ona baktım. Bu bizim yeni komşumuzdu. Bana bakıyordu. Ardından hızla terk etti bulunduğumuz yeri. İnsan bir durur beni gideceğim yere bırakmayı teklif eder. Aklıma gelen düşünceyle yüzümü buruşturdum. Belki de acelesi vardı. Ne kadar bencilim, diye düşünmeden edemedim.

Yol boyunca yine insanlar bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Okula yaklaştığımda bahçede kimsenin olmadığını gördüm, kahretsin yine geç kalmıştım. John'a bir kez daha küfrettim. Seri adımlarla okul binasından içeriye girdim.

Merdivenlere yönelip ikişer adımlarla yukarıya tırmandım.

Sınıfımın kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Kapıyı tıklayıp kendimi olacaklara hazırladım. Ağır ağır kapıyı açarken kendimi o aralıkta göstermeye başladım. Öğretmenin masasında veya tahta da boy gösteren bir deli yoktu. "Oh be." dedim sınıfa girerken. Sınıfın sessiz olması umrumda değildi. "Ben de korkuyordum öğretmen var diye," derken sırama yürüyordum. Hala herkes sessizdi. Sırama oturdum. Niall'a baktım, bana kaş göz işaretleri yapıyordu. "Güzel gözlüm, ne oldu sesli söyle."

"Güzel gözlün, sınıfta öğretmen var demeye çalışıyor."

Sesin geldiği yöne, arka sıralara, baktığımda sabahki mavi gözlerle karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. "Ben şey..." Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Şey,"

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin