9. Bölüm

5.4K 189 6
                                    

Yine kısa oldu sanırım o.O Ama elimden geldiğince uzun yazmaya çalıştım. Ödevlerim ve sınavlarım var ayrıyeten hastayım. Normalda yarın yayınlayacaktım ama sizlere kıyamadım. Çarşamba günü bölüm yayınlamaya çalışacağım, pazartesi ve salı biraz dinlenmek zorundayım :( Çarşamba bölüm gelmezse Perşembeye artıkın :( :/ Neyse sizleri çok seviyorum <3 Elimden geldiğince bekletmemeye çalışıyorum. Çok uzun oldu ya bu konuşma yeri :P Neyse multimedia - Matt :) Müzik zevkim yine :P :D İyi okumalar... Yorum ve VOTE istiyorum <3

''Çünkü seni sevmeye başladım...'' demişti. Beni seviyor muydu yani.? Hayır, hayır ya bu kadar kolay olamaz.! Jasmine amaçlarına bu kadar kolay ulaşmamalı, yoksa daha çok şımarıcak. Ne saçmalıyorum ya ben.? Adam seni seviyorum diyor, tam olarak söylemede söylüyor. Ben burada Jasmine şımarıcak diyorum, konu değiştir Sarah.! ''Iıı... Şey, benim Jasmine'nin yanın gitmem lazım. Yarın ki bale kursu için çalıştıracaktım...'' dedim. konuyu değiştirmek için iyi bir bahane, veya tamamiyle konuyu kapatmak için. Bir kaç saniye bakışlarını benden kaçırdıktan sonra gözlerime gözlerini dikerek ''Jasmine ile ilgilen... Fotoğraf çekimlerine katılmayacaksın...'' dedi. Ben fotoğraf çekimlerine katılmak istiyordum belki.? Seni dinlemek zorundamıyım kaba adam.?! Tabii ki de hayır.! Seni dinleyecek değilim. İçimdeki siniri dışa vurmak için kuduruyordum, fakat Jared salondan bir hışımla çıktı. Aynı hızı kesmeden evden de gitmişti. Vay canına, ne demiştim ki.? Bu kadar sinirlenmesi boşunaydı. Belki de sinirlenmemiştir.? Of banane abicim ya.! Salondan rahat bir şekilde çıkarken kapı önünde bana meraklı gözlerle bakan bir Scott ve bir Jasmine buldum. 'Ne oldu.?' der gibi bakan gözlerine karşılık omuz silktim ve ''Beni sevmeye başlamış...'' dedim. Hay demez olaymışım.! Jasmine bunu duyar duymaz çığlık attı. Sevinç çığlıkları...

Jared Blake

Yarım saattir sokak sokak bar arıyorum. Bir yandan da Matt'a ulaşmaya çalışıyorum. Göze zarar verici ışıkları olan caddeden sola döndüğümde girdiğim sokak çok ıssızdı. Umarım burada ki bar daha iyidir. Yoksa bu saatte iş yerinde kafamı işlere gömmek istemiyorum... Bara girdiğimde buranın diğer yerlerden daha iyi olduğunu anladım. Daha yoğun sigara ve içki kokusu burnumdan ciğerlerime doğru yol alırken telefonumla Matt'ı aramakla meşguldüm. Bir çalış, iki çalış, üç çalış. Açan yok.! ''Alo.?'' ''Ulan şerefsiz.! Niye açmıyorsun telefonu.?!'' ''Tamam abi, sakin ol biraz. Hala bulamadım psikologu ama bu kadar sinirlenmeye değmez.'' dedi. Benim psikoloktan veya Jasmine'den daha büyük dertlerim var adam hala ne diyor.?! ''Bırak psikologu falan ... barına gel. Hızlı ol yoksa ben senin yanıan gelip, ağzını yüzünü kıracağım.!'' dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Barmeni olduğu bölüme geçip, viski istedim. Şimdi birazcık düşünmem lazımdı... Yaklaşık on dakika sonra Matt gelmişti ve ben o gelene kadar içmiştim. Sanırım kafayı bulmama az kalmıştı. ''Dostum, ne oldu sana böyle.?'' dedi Matt. Ahh, neler oldu bir bilsen kardeşim.! ''Scott geldi, Sarah fotoğraf için model oldu... Birde ondan hoşlandığımı söyledim.'' sesim şaşırtıcı derecede sakin çıkmıştı. ''Şimdi anlaşıldı senin neden bara geldiğin. Dostum çok kötü olmuş... Peki nasıl oldu bunlar.? Yani nasıl söyledin sen ondan hoşlandığını.? O ne dedi.?'' meraklı Matt'a bunları anlatmayı bırakıp, karşıdan beni kesen kızıl afete yan bir bakış attığım gibi yerimden kalkıp onun yanına doğru ilerlemeye başladım. Afet beni bekliyormuşcasına yanına gelince ayağa kalktı ve kravatımdan tutarak odalardan birine sürükledi. Sanırım Matt gelene kadar düşündüğüm playboy işini gerçekleştirmeliyim. Eski Jared Blake geri dönüyor.!

Sarah Brone

Yatağımda bir o yana bir bu yana dönmekten yorulmuştum ve sıkılmıştım. Yerimde huzursuzca kıpırdanıp, duruyordum. İçimde kötü bir his vardı, sanki bir şeyler olacakmış gibi. Ve ben çok üzülecek mişim gibi... Yatağımdan kalktım ve bir bardak su almak için aşağıya indim. Mutfakta bardakları ararken salondan gelen sesler korkmamı sağlamıştı. Dikkatimi bozan sesler salona gitme isteğimi arttırmıştı, tam arkamı dönüp salona doğru yürümeye başlamıştım ki duyduğum kırılma sesi ile ufak çaplı bir çığlık atmıştım. Hızlı adımlarla salona geçtiğimde, paytak adımlarla etraftaki nesnelere dayana dayana yürümeye çalışan Jared beyi görünce şaşırmıştım. Ne olmuştu bu adama.? Yanına yaklaştığım da içki koktuğunu fark ettim. Anlaşılan içmişti, yavaşça koluna girdiğimde bana şaşkınca bakmaya başladı. Sonra yüzünde bir sırıtış oluştu. Ona bakmayı kesip, merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladım. O sırada Jasmine sesi duymuş olacak ki merdivenlerin başında korkmuş bir şekilde bize bakıyordu. ''Ne oldu anne.?'' dedi. Bu iki olmuştu, bana 'anne' demesini ne kadar sevsemde içtenlikle söylemiyordu. Hepsi bir oyundu ve bu canımı yakıyordu. Ona bakıp tebessüm etmeye çalıştım. Artık ne kadar becerebildiysem ''Yok bir şey hayatım, sen yatmaya git hadi. Gelicem ben senin yanına...'' dedim. Jasmine sessizce odasına giderken, Jared bey daha yavaşlamaya ve bir şeyler sayıklamaya başlamıştı. ''Biliyor musun.? Senin uğruna neler neler yapmaya karar verdiğimi... Artık Jasmine ile ilgileneceğim. Ama bunun için senden bir şey isteyeceğim.'' dedi. Ne saçmalıyordu bu adam.? ''Ne isteyeceksin.?'' dedim yorgun ve bir o kadar bıkkın çıkan sesimle. Bana bakıp sırıtmasını genişletti. ''Ya benimle evleneceksin ya da bu evden gideceksin. Karar senin...'' dediğinde bir anlık şok yaşadım. Sonra kolumdan çıkarak, odasına girdi. Ne ara odasının önüne geçtiğimizin farkına varmadığım için bir şok daha yaşadım. Sonra Jasmine'nin odasının önüne geçtim. Kendime geldiğimde, daha doğrusu azıcıkta olsa şaşkınlığımı üzerimden attığımda kapıyı 'tıktık'ladım. Kapıyı açtığımda Jasmine yatağının üzerine oturmuş, karşısındaki çerçeveyi izliyordu. Bu bana ilk tanıştığımız günü hatırlatmıştı, buraya geleli daha 1 hafta bile olmamışken neler neler oluyordu böyle... Hızlıca Jasmine'nin karşına geçtim ve önüne çöktüm. ''Jasmine bana bak...'' bir kaç saniye sonra bana baktı. 'Ne var.?' der gibiydi bakışları, iyice üzülmeye başlamıştım. ''Tamam benimle anlaşma yaptın, biliyorum. Bu kadar hızlı ilerleyeceğini bilmiyordun. Ama bende bilmiyordum. Beni suçlama tatlım. Bunlar benim suçum değil...'' dedim. Bir kaç dakika sessizlikten sonra konuşmaya başladı. ''Sen değilsen suçlu kim.?'' ''Hiç kimse suçlu değil, Jasmine. Beni anlamıyorsun ki.! Senle anlaşma yaptık. Ne kadar erken, o kadar kolay. Dedik değil mi.? Şimdi elimizdeki avantajı kaçırmak yerine kullanmamız lazım. Bende istemiyorum ama zorundayım. Seninde kaderin benim gibi olmamalı...'' dedim. Yüzüme bakmayı kesti ve çerçeveyi incelemeye devam etti. ''Annem, şuan bize kızıyor gibime geliyor. Bana kızgın, babamı seninle evlendireceğim için... Ama babama da kızıyor, benimle ilgenmediği için. Biliyor nasıl zorlandığımı, ama kızgın işte. Ona her şeyi açıklamak isterdim ama... Eğer sen gelmeseydin, Sarah... İntihar etmeyi düşünüyordum. Çocukken hep başıma dert açmamak için sakin durdum. Uslu durdum, çocukluğumu yaşıyamadım. Babam belki ben yaramazım diye benle ilgenmiyordur diye düşündüm. Büyüyünce benle ilgilenecek, dedim. Bak şimdi gencim, büyüdüm. Ama yine ilgilenmedi. Çok zorlanıyorum yaşamakta, annemin yanına gitsem belki kurtulurdum bu canımın yanmasından.? Belki içimdeki ateşe, su serpmiş olurdum. Sonra sen geldin... İlk günden bana diğerlerindne farklı olduğunu kanıtladın, kaderini anlattın bana. O lanet kaderini, benim de öyle olamam için yardım edeceğini söyledin. Ve yardım ediyorsun. Sen olmasan cidden intihar edecektim, Sarah. Bunları bile söylerken canım acıyor, ama annem sonunda olunca rahatlıyorum... O beni bırakıp, gitti. Ama ben hala o bana kızıyor diye kendimi paralıyorum. Ne kadar salağım...'' dedi. Dedikleri yüreğimin yanmasını sağlamıştı. Gözlerimden akan yaşları silip, ayağa kalktım. Çerçeveyi aldım ve odadan çıktım. Balkona geçtim ve elimdeki çerçeveyi balkondan aşağı attım. Sonra koşarak Jasmine'nin yanına geldim. Ona sarıldım ''Böyle düşünme, o seni bırakmak istemedi. Hayat sana oyun oynadı, ona karşılık vermelisin. 'şah ve mat' yapmazsan kaybedersin. Ve benim bildiğim kadarıyla satrançta çok iyimişsin, küçük hanım.'' dedim. Sonlara doğru alaycı çıkmıştı sesim ve yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Jasmine kızaran burnunu çekti ve bana sıkıca sarıldı. ''Bugün bana masal anlat, anne...'' dedi. Bana içtenlikle 'anne' dedi.! O bana dedi.! Şuan içimde sebebini bilmediğim şekilde halay çeken hücreler, yüzümdeki tebessümü sırıtışa çevirmişti. Jasmine yatağına uzanınca halay çeken hücrelerime arabesk rap açtım ve Jasmine'nin yanına uzandım. Kafasını bacaklarıma koyup, derin bir iç çekti. Saçlarını okşamaya başladığım zaman gözlerini sımsıkı yumdu, sanki beni gerçekten annesi olarak kabul etmek istiyordu. Bu sırada masala başladım...

''Bakıcı'' AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin