Bey Boy 4. Bölüm

1.1K 150 98
                                    

Bu hikayeyi bu başlığa göre yazmaya başladım. Bu kadar güzel yorumlar alacağımı bilmiyordum. Yeni bir başlangıca göre, güzel yorumlarınız için teşekkür ediyorum.

Tüm yorumlarınızı okuyorum. Tabi saçmaladığınız anları da seyredip bakıp bakıp gülümsüyorum. Yanağımda bir çukur oluşuyor ve o çukura sizleri gömüp saklamak istiyorum. Bu arada sadece buraya değil, hikayenin sonuna da notlar bıraktım. Onları da okursanız sevinirim. 

Hadi ben kaçtım.

Vallaha bak.

Gittim Gittim...

Gitmeden önce, yine bol bol yorum atarak beni mutlu edip yazma hevesimi sürekli katlayabilirsiniz. 

Tamam tamam sustum ve gittim.

***

Medya; Aras, Hüseyin ve Cevdet'in bisiklet sürüşü...

Gördüğüm sanki rüya gibiydi. Yine mi rüya mı görüyorum diye duvarın yanına gidip kafamı vurmaya başladım. Yine film sahneleri gibiydi. Hani olur ya iki kız arasında ortada kalırsın. Ben de öyle kaldım işte.

 Gördüğüm kişi, kantindeki bereli kızdı. Kafamı duvarlara vururken, kız yanımdan bana deliymişim gibi bakıp geçti. Tekrar koridorun ortasına doğru geçtim ve kızın arkasından hızlı hızlı yürümeye başladım. Adımlarımı hızlandırdım ve kollarını açan Hüseyin'e sarıldım. Koridordan geçenler bize bakıyorlardı. Göz bebeklerimi sağa sola oynatıp kollarımla Hüseyin'i ittirdim. Hüseyin'e bakarak;

"Hadi yürü yürü gidiyoruz buradan." dedim.

 Hüseyin tek kelime etmeden benimle birlikte yürümeye başladı. Arkamıza dahi bakmadan ilerliyorduk. Yaklaşık on dakika sonunda durağa gelmiştik. Çok fazla beklemeden bizim kırmızı minibüsümüz gelmişti. Fakat, bugün yaşanan kırmızı minibüs hatırası aklıma geldi. Ben de bir daha olmaz düşüncesiyle minibüse bindim. Ücretli verip boş koltuklara oturduk.

Başımıza bir iş gelmeden yaklaşık on beş dakika sonra mahallemize döndük. Hüseyin'in omzuna dokunarak;

"Hüso bisikletlerle gezelim mi?" diye sordum.

 Hüseyin'in gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Doğrusu fal taşı nasıl oluyor bilmiyorum ama umarım dediğime uyan bir şeydir. Hüseyin kafa sallayarak;

"Tabi olur. Hadi eve gidip bisikletlerimizi alalım." dedi.

 Hüseyin ile birlikte kol kola girip eve doğru koşturduk. Evin önünde biraz durup göz bebeklerimi Hüseyin'e doğru çevirdim ve kolundan ayrıldım. Apartmanın karanlık ve rutubet kokulu bodrum katına indik. Bodrum katından sesler geliyordu. Sanki her yer örümcek ağıyla kaplı gibiydi. Cebimden telefonumu çıkarttım. Hüseyin tepki vererek;

"Hey o benim cebim ve benim telefonum." dedi.

Karanlıkta, Hüseyin'e telefonunu vererek elimi kendi cebime doğru götürdüm. Hüseyin yine tepki vererek;

"Lanet olsun adamım orası benim arka cebim!" dedi.

 Hüseyin'in konuşma tarzı birden bire değişmişti. Yabancı filmlerde yer alan zenciler gibi konuşuyordu. Daha doğrusu onları seslendiren Türk dublörler gibi demeliyim.

 Elimi tekrar cebime doğru götürdüm bu sefer kesinlikle benim cebimdi. Çünkü cebimde hiç para yoktu. Telefonumu çıkartıp, flaşı açıp Hüseyin'in yüzüne doğru tuttum. Birden bire yerimden sıçradım. Hüseyin'in yüzü kapkara olmuştu. Az önce zencilerden bahsetmiştim onlar gibi olmuştu. Şimdi neden bu şekilde konuştuğunu anladım. Hüseyin kaşını gözünü oynatarak;

Bey BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin