13.Bölüm

214 6 0
                                    

Gözlerimi araladığımda hala sabahın ilk ışıkları ile uykuya daldığımız pozisyondaydık. Saat öğleden sonra 3 'e geliyordu. Hayır bir taraflarımdan saat çıkarmadım ya da müneccim değilim. Karşımda büyük ayaklı bir saat var . Mirza hala başı dizlerimde uyuyordu .  Onu uyandırmadan kalkabilirdim. Ama nedense kafasını yere koymak istemedim , belki canı yanardı. Canının yanmasının düşüncesi bile neden içimi ürpertiyordu? Ona ne kadar inkar etsemde -ve ayrıca haketmese de - çok fazla değer veriyordum. Tamam kabul ben çok aptalım. Hatta en önde bayrak taşıyacak kadar 1.seviye bir aptal . Kafamı eğip yüzüne baktım. Kesinlikle uyurken bile kaşları çatık ve sinirli görünüyordu. Adamın mizacı buydu. Bir kaç tel saçı yüzüne düşmüştü . Şu an ki haliyle gerçek bir ustalık eseri gibi görünüyordu. Belki bir picasso resmi kadar belki de lauvre * müzesindeki herhangi değerli bir sanat eseri gibi. Bu adamın benimle ne işi vardı ? Keşke  bir gün O benim Dante'm ben onun Beatrice'i * olabilseydim. Ama ne ben Beatrice kadar mükemmeldim. Ne de Mirza Dante'nin Beatrice'i sevdiği gibi sevebilirdi beni. Çünkü Dante taparcasına seviyordu Beatrice'i. Sanki aşk değildi onun ki ibadet ediyor gibiydi. Oysa ne çok isterdim biricik Dante'm olmasını. Ama tabiki bizim için bu mümkün değildi. Mirza mükemmel olandı bense küçük bir kız çocuğu. Elimi yüzüne düşmüş olan bir kaç teli düzeltmek için kaldırdım , elim yüzüne yaklaşırken bir anda gözlerini açtı ve bileğimi yakaladı -muhtemelen zaten uyanmak üzereydi- .Öyle çok sıkıyordu ki hasas tenim kesin bileğimde sanki bir bileklik var gibi kıpkırmızı olacaktı hatta belki biraz morarabilirdi. İşte gene başlıyorduk. Yahu daha yeni uyandın be adam bir ayıl . Ne bu daha uyanır uyanmaz canımı acıtma arzusu?
Gözleri gözlerimle buluşunca bileğimdeki eli yumuşadı . Sıktığı yeri baş parmağıyla okşadı. Ah bu ruh hali değişiklikleri ve davranış bozuklukları bana kafayı yedirecek! Yavaşça bileğimi bıraktı ardından da hızla ayağa kalktı . Kalkar kalkmaz da bana elini uzattı. İstemeyerek de olsa elini tutup ayağa kalktım. Ulu tanrım sanırım sırtım tutulmuştu, kalkar kalkmaz çok inçe ama sinir bozucu bir sızı baş göstermişti. Ayağa kalkalı bir kaç saniye olmuştu ki beni kucağına aldı . Beni aniden kucağına almasıyla sırtımdaki ağrı daha da arttı sanki " ben buradayım lan " diyordu . Ah evet benim düşünceleriminde ağzı bozuk. Yani belki birazcık.  Ağrıdan dolayı homurdandım. Gerçekten canım yanmıştı. Mirza bunun üzerine hiç bir tepki vermedi. Ben kucağındayken yavaşça merdivenleri çıktı . Şükürler olsun ki beni çok sarsmamıştı. Zaten sanki oyuncak bebek taşır gibi rahat rahat taşımıştı. Eee yani adam benim kaç katımdı. Benim odama girince dolabı açtı . Sonra bana döndü.
Mirza: Kıyafetlerini seç ve duşa gir , ben seni beklerim tamam mı ?Dedi ve gülümsedi.
Siktir , siktir , siktir . Gülümsedi mi o ? Yaradanın benimle ne alıp veremediği vardı bilmiyorum ama bu bir tür işkence olmalıydı. Bu kadar harika bir şey tam karşımda duruyordu ve lanet olsun ki ben ona dokunamıyordum , sarılamıyordum. Oysa ne çok benimsemiştim , sevmiştim o toprak kokusunu. Keşke sarılacak cesaretim olsaydı.
Etrafımda olan tüm iyilik meleklerine yalvarıyorum lütfen biriniz beni sırtımdan ittirin ki düşmemek için tam karşımda duran ona tutunmak zorunda kalayım . Sonra zaten ona sarılabilirdim. Lakin tabiki bir mücize olmadı melekler beni takmadı. Benim meleklerim biraz meşguldü sanırım. Herneyse bunu da boşvereyim.
Onu kafamı birkaç kez sallayarak onayladım. Kıyafetlerimi o seçmeye kalkışmadığı için sevinebilirdim sanırım. İç çamaşırlarımı seçtiğini düşünmek bile ayak tırnaklarıma kadar kıpkırmızı yapmıştı beni. Bir de gerçekten bunun olduğunu düşününce ...
Böyle birşey olsaydı dışarı çıkar yoldan geçen ilk araç şöförüne beni ezmesi için yalvarırdım. Ben kıyafetlerimi alırken o ağır adımlarla odadan çıktı . Bende odanın içindeki varlığından yeni haberdar olduğum banyoya ilerledim. Kaç gündür aynı kıyafetlerleydim. Banyoya girip aynaya bakınca kendimden ve giysilerimden bir kez daha tiksindim. Ah umarım ortalıkta bunca zaman kokarca gibi gezmemişimdir. Rezillik ...
Üstümdekileri çıkarıp sanki radyoaktif madde taşır gibi parmaklarımın ucuyla tutup -gerçi radyoaktif madde olsa parmaklarımla onu tutmak hayatım boyunca yaptığım en gerizekalıca şey olurdu- banyoda kenarda gördüğüm odadaki diğer herşey gibi kırmızı olan kirli sepetine attım. Duşa girdim. 20 dakikalık kısa bir düşün ardından çıktım ve hızla giyindim. Bu arada sıcak su belimdeki sızıyı da geçirmişti biraz. Daha sonra saçlarımı taradım ve havluyla nemini aldım ama tamamen kurutmadım. Kendi kendilerine kurumazlarsa çok elektirikleniyorlar ve beni çıldırtıyorlardı . Saçlarımın nemini aldığım havluyu yerine asıp tarağı da yerine koyup banyodan rahatça çıktım. Çıktığımda yatakta ıslak saçlarıyla sadece altındaki siyah pantolonla uzanan bir Mirza beklemiyordum. Kısa bir süre gözlerim onda takılı kalınca gördüğüm manzarayla nefesim kesildi belli etmemek için normal davranıp sol tarafta bulunan makyaj masasına yürüdüm tokamı alıp boy aynasının karşısına geçip uzun saçlarımı bir yandan örmeye başladım. Fazla dalmış olmalıyım ki belime dolanan kollarla ürktüm ve hafifçe titredim. Elimden düşürmeden tokayı saçıma taktım ve öylece put gibi durdum. Burnunu saçlarımın arasına gömdü. Derin bir nefes aldı . Aynadaki yansımamızda gördüğüm yüzüne o güzel gülümsemelerden biri yerleştirdi.Çenesini başımın üstüne yasladı ve o da aynaya bakmaya başladı .

Mirza : Yakışıyor muyum yanına çilli?
Bu adam benimle dalga mı geçiyor ? Ne demek yanıma yakışmak ?

Tansu : Bu- bunu benim sana sormam lazım.

Ben hangi cesaretle konuşuyordum acaba ? Bana sarılı olan adam asker arkadaşım değildi benim. Bu adam beni kaçıran bana vuran adamdı . Kendine gel Tansu diyerek kendimi tokatlıyasım gelmişti. Ama onun gözünde deli gibi görünmemek için bunu yapmama savaşları verdim olduğum yerde . Mirzanın aldığı derin nefesle düşünürken ayaklarıma indirdiğim bakışlarım tekrar yüzüne çıktı.

Mirza : Tam burda kollarımın arasında senden daha mükemmel birini hayal edemiyorum. Gerçekçi olmak gerekirse bir başkasını istemiyorum da .

İçimden neden diye sormak geçiyordu ama sormayacaktım. Sinirlenirdi falan . Daha fazla olay istemiyordum.

Mirza : Neden kimseyi istemiyorum biliyormusun?

Aklımı mı okuyordu ? Cevap vermedim zaten gerçek anlamda cevap istediği bir soru gibi değildi. Sessiz kaldım ve açıklamasını bekledim.

Mirza: Ne bok yersem yiyeyim bütün kırgınlıklarına rağmen nefret etmiyorsun , kin tutmuyorsun ve normalde kimseye ikinci şans vermezken beni affediyorsun. Bütün kusurlarınla bu kızgın dengesiz adamın yüzüne bir gülümseme koyuyorsun ve ben her gün kırıklarla dolu ama ışıl ışıl olan bu kalbin daha fazla bağımlısı oluyorum.

Bir an için kimseye ikinci şans vermediğimi bilecek kadar  iyi takip ettiğini ,gözlemlediğini yoksaydım. Ardından garip bir şekilde gelen kıkırdamam isteğiyle kıkırdadım . Kısa sürede kıkırdamam ufak kahkahalara döndü. Çok içten güldüm . Kollarından çıkıp ona döndüm. Kollarından çıkınca biran üşüdüğümü yok sayarak gülümsememi silmeden konuştum.

Tansu : Bir de benden şair olmaz demez misin ? Garanti veriyorum Özdemir Asaf'la karşı karşıya olma şansın olsaydı seni çok kıskanırdı.

Haklıydım ama gerçekten . Ben bile bu kadar edebiyat sevmeme ve okumama rağmen kıskanmıştım.  Bir de bu cesaret bu aralar nereden geliyordu? Yediklerim mi fazla geldi acaba ?

Mirza ise sadece güldü . Yanağımı öptü .

Mirza : Garanti veriyorum Elvis sesini duysaydı seni çok kıskanırdı .

Beni bire bir taklit ederek. Yüzümdeki gülümseme büyüdü.  Dün akşam söylediğim nakaratı duymuştu demek ?
Mirza gülümsememin büyüdüğünü görünce kollarını tekrar belime doladı , anlını başıma yasladı . Gözlerini kapayıp birkaç derin nefes aldı . Gözlerini açtığında anlımı öptü. Kısık sesle fısıldadı " ve bu gülüşü görseydi tanrının güzel melekleri , diz çökerlerdi karşında . "

1-) lauvre ( Lur diye okunur ) = Fransa Paris 'ye açılan ilk devlet müzesi.
2-) Dante & Beatrice = İtalyan edebiyatçı Dante Alighieri'nin " İlahi komedya" adlı eserinden iki karakter.

Tükenmez Kalem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin