4. Bölüm: Aşk Dediğim ~~

104 11 45
                                    

Selamlar canlarım!

Yepyeni ve uzunnnn bir bölümle daha karşınızdayım!

Bölüm ithafı kuzum haccee 'ye! Kendisi benim ilk Wattpad arkadaşlarımdan :)
Multimedia'da çok sevdiğim bir yorum var. Dinlemenizi tavsiye ederim...

Keyifli okumalar!

***

O tebessüm ederken gözlerim yana doğru kıvrılan dudaklarına kayıyor. Bir erkeğe göre çok dolgun olduğunu düşünüyorum bir anda. Ama o kadar farklı, o kadar başka ki. Hangi erkeğe gülmek bu kadar yakışır, diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi...

Bir an olsa tenimde gezindiğini hayal ediyorum o dudakların. Böyle tatlı bir tebessümle kıvrılmışken kalbimin tam üzerinde bir öpücük kondurduğunu... Bedenim alev alırken dudaklarının değdiğini düşündüğüm her bir zerrem alazlanıyor...

Anlayamıyorum bu tepkimin sebebini. Yıllarca bir erkeğin elini tutmayı hadi hayal etmemişken şimdi ne ruhumu böylesine kavuran?

Gözlerimi hangi ara kapattığımı bilmiyorum, ama kolumun üzerine konan el, beni yaşadığım ana geri döndürürken hayalimin son bulmasına, gözlerimin önündeki imgelerin yok olmasına sebep oluyor... Bunu yapan kişinin kim olduğunu görmek için dönüp bakıyorum.

"Pardon hanımefendi iyi misiniz?" diyor ve ben o an ilk defa sesini duyuyorum... Yanaklarımın yandığını hissediyorum ama yine de odağım konuşurken hareket eden dudaklarından başka bir şey değil. Tenimin üzerinde hayal etmekten vazgeçemiyorum o dudakları belki tam boynuma ya da göğsüme bir öpücük kondururken ona söylediğim şeye kıkırdadığını, bana cevap vermeye çalışırken dudaklarının tıpkı şimdi olduğu gibi hareketlenip benliğimi ele geçirdiğini...

İstemsizce elim boynuma doğru giderken "Sanırım iyi değilsiniz böyle buyurun lütfen," diyor ve bir eli belimdeki yerini alırken diğeri boşta kalan kolumu kavrıyor. Başka hiçbir şey söylemeden beni hemen yandaki boş masalardan birine yönlendiriyor. Oturduğumdan emin olunca koşarak uzaklaşıyor. Bir yanım, geri dönmesi için haykırmak isterken diğer bir yanım, kendime gelmem gerektiğini söyleyip duruyor.

Yapamıyorum! Kendimi kapıldığım bu saçma şeyden kurtaramıyorum... Evet, saçma olduğunu biliyorum! Yine de kendime engel olamıyorum... Bana delicesine uzun gelen bir süreden sonra elinde su, ayran ve bir poğaçanın olduğu kahverengi pastane tepsisi ile çıkageliyor. Öylece bakıyorum yüzüne, ne yaptığını anlamaya çalışırken...

"Aç olabilirsiniz diye düşündüm. O yüzden de tansiyonuz düşmüş olmalı. Yanılıyor muyum?" diye açıklama yapmaya, öyle tahmin ediyorum ki gözlerimde beliren soru işaretlerini gidermeye çalışıyor.

Var olan tek odak noktam yine dudakları elbette. O böylesine ahenkle konuşurken gözlerimi istesem de ayıramıyorum onlardan... Bu, beni bir sapık gibi gösteriyor olabilir, ama umursamıyorum, umursayamıyorum! İçimdeki beni uyaran o sese bir türlü kulak veremiyorum...

Nasıl oluyor ise "Haklısınız, sanırım o yüzden... İlginiz için teşekkür ederim," demeyi başarıyorum.

Yüzünde tatlı bir tebessümle "Ben hemen şurada gördüğünüz kasada olacağım. Herhangi bir isteğiniz olursa seslenmekten çekinmeyin lütfen," deyip uzaklaşırken kendime engel olamıyorum. "Peki, size ne diye seslenmem gerekecek?"

Bana doğru birkaç adım atıp "Ah önemli bir nokta bu dimi?" diyerek gülümsüyor. Hemen ardından elini uzatıp "Mehmet," diyor. Dudakları o kadar güzel kıpırdıyor ki lütfen durma, konuşmaya devam et, dememek için güçlükle tutuyorum kendimi. "Memnun oldum Mehmet. Ben de Asmina," derken buluyorum kendimi. Normalde adımı pek de sevdiğim söylenemez ama onun bana hitap ettiğini görmek, duymak istiyorum delicesine...

Tebessümü büyürken "Ben de öyle Asmina," diyor. Adımı öyle güzel telaffuz ediyor ki aklımı kaçırmaktan korkuyorum. Hele adımı söyledikten hemen sonra hafif aralık kalıyor ya dudakları o dudakları kendi dudaklarımla örtmekten başka bir şey düşünemiyorum o anda...

Arkasından birinin "Mehmet Bey kasaya bakabilir misiniz?" dediğini duyar gibi oluyorum ama yine de gitsin istemiyorum. Tabi o içimde gezinen tüm bu arzudan habersiz "Müsaadenizle," deyip gidiyor.

O gittikten birkaç dakika sonra farkına varıyorum beni süzen tüm diğer gözlerin. Utançla başımı önüme eğip çantamı sıkı sıkı kavrarken koşarak uzaklaşıyorum oradan...

Sonraki günlerde oraya tekrar gitmem gerektiğini haykırsa da tüm benliğim, kulak asmıyorum bu talebine. Ama bir akşamüstü kendimi pastanenin karşı caddesinde buluyorum. Dakikalar belki de saatlerce onu izliyorum ve arzum doruklara ulaşırken önümden geçen arabalara dahi aldırış etmeden bir adım atıyorum. Tam o anda çıkıyor dışarı, az önce kulağında olan telefonu cebine tıkarken yüzündeki tebessüm dünyalara bedel! İster istemez dudaklarım kıvrılıyor iki yana, onun dudaklarını taklit ediyor, bilinçsizce... Sonraki adımlarımı atarken etrafımı kontrol etmem gerektiğini biliyorum, ama o böyle tebessüm ederken gözlerimi başka yöne çeviremiyorum... Derken hızla ona doğru gelen ve bir an olsun düşünmeden kollarını boynuna dolayan o kadını görüyorum. Onun tebessümü bir kahkahaya dönüşürken benim dudaklarım da benliğim de donup kalıyor. Kızın yüzünü iki eli ile kavrayıp tabiri caizse kaşla göz arasında minik bir öpücük konduruyor dudaklarına, oradan yanaklarına doğru uzanıyor tenindeki temasa bir an olsun ara vermeden...

Boynuma dolanan ve nefesimi kesen hayali bir elin varlığı ile titriyorum. Kulaklarım uğuldarken gerilerde çoğalan korna seslerinin farkındayım, geri doğru adım atmam gerekiyor ama ileri gitmek istiyorum! Gitmek ve o kızı, günlerdir tüm benliğimi etkisi altına alan o dudaklardan uzaklaştırmak.

Kolumu sertçe kavrayan bir el, beni geri doğru çekerken "Öldürtecek misin kızım sen kendini!" diye azarlıyor ama onu duymuyorum bile. Yolun kenarına gelmemi sağladıktan sonra çekip gidiyor zaten. Aldırış etmiyorum. Hemen geri çeviriyorum kafamı, tekrar görmek istiyorum onu, ama gözlerim hiç görmemiş olmayı diliyor... Kızın belini saran eli onu kendine doğru çekerken sarsakça yürüyorlar, kahkahalar atıyor ve hemen hemen her fırsatta kızın boynuna, yüzüne, saçlarının arasına öpücükler kondurarak uzaklaşıyor...

Beni içine attığı cehennemden habersiz, gözlerimden akan yaşlardan bi'haber, titreyen benliğimden bi' haber gidiyor. Adına ilk defa aşk dediğim, içime acının en büyüğünü ekip öylece gidiyor...

***

Geldik bir bölümün daha sonuna... Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın! :)

Aşağıya bana ulaşabileceğiniz sosyal medya hesap bilgilerini bırakıyorum. Tıklanabilir linkler profilimde! :)

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın! <3

Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-

https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/

https://www.facebook.com/AsliYilmazMyreal

https://instagram.com/myreal03/

https://twitter.com/MyReaLAsli

https://myreal03.blogspot.com

https://ask.fm/MyReaL03

Kocaman Sevgilerimle,

MyReaL

~~Hüzün Kokulu Satırlar ~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin