2.Bölüm

226 41 5
                                    

Tezatlık. Bulunduğumuz durumu en iyi yansıtacak kelime buydu sanırım. Bir şeylerden söz etmek her zaman kolay olmuştur. Ama işte bunu gerçek hayata geçirmeye gelince işler epey değişiyor.
Hem bir şeyleri yeniden başlatıp hem de nasıl son verebilirdim ki?
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi Güneş.
"Merak etmeyin içeceğim" deyince kaşlarını çatıp anlamsız bakışlar attı.
"Neyi içeceksin?"
"Çayımı."
"Sence sana çayını ne yapmayı düşündüğünü mü sordum?" dedi elini alnına vururken.
"Dün gece gereğinden fazla uykusuz kalmışsın," dedi Hicran eliyle sırtımı okşarken alaycı bir şekilde.
Yüzüme yayılan hafif bir tebessümle kafamı öne eğdim.
"Cihangir'den bahsediyorduk."
"Şşşş," dedim elimi hızla Güneş'in dudaklarına bastırırken.
"İstersen biraz daha bağır. Dilşad Hoca başta olmak üzere tüm amfi duysun," dedim sesimi alçaltarak.
İkisi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırınca, "Onun içinde bir şeyler düşündüm," diye ekledim.
"Hımm.  Onu düşündün tüm gece yani," dedi Hicran lafı dolandırmaya çalışarak.
"Haklı, yakışıklı çocuk. Ben olsam bende partnerimi düşünürdüm," dedi Güneş ve ardından ellerini yumruk yapıp ortamda çakıştırdılar. İkisine de göz devirdikten sonra önüme döndüm ve Dilşad Hoca'nın bulunduğu kürsüyü incelemeye başladım.
Dikdörtgen yapılıydı ve bizim sıralarımızın tam tersi eğrilikteydi. Üstündeki birkaç parça kağıt dağınık bir şekilde masanın üstünde bırakılmıştı. Saçma yapıyı incelemeyi bıraktığımda üstüme uyku çökmüştü. Önümdeki  sıraya kafamı yasladım ve gözlerimi uykunun çekiştirmesine izin verdim. Ne kadar daldım bilmiyorum ama Güneş'in dürtmesiyle uyanmıştım.

"Batular kantine çağırıyor," dedi Güneş. Gözlerimi ovuşturduktan sonra bir müddet kendime gelmek için bekledim. Toparlandığımı hissettiğimde ayağa kalktım ve ikisinin peşinden kantine doğru yol aldım.
"Ooo hanımlar," dedi Batu sevecen yüz ifadesiyle.
Uğur ise dünkü olanlardan sonra yüzüme bakmamış, göz göze geldiğimizde ise lakayıt bir ifadeyle kafasını çevirmişti.
"Gökhan Hoca yarım saat sonra hepimizi müzik odasına bekliyor," diye sözüne devam etti Batu.
"Neden müzik odası?" dedi Güneş.
"Orası daha aydınlıkmış," dedi Uğur alay eder gibi.
"Sanat sanattır," dedim lafı ortaya atarak. Üstüne alındığını alaycı gülüşüyle belli etmişti.
"Aranızda bizim bilmediğimiz bir mesele mi var Uğur?" dedi Hicran sormak isteyip soramadığım şeyleri anlamış gibi.
"Hayır, o çocuğu sevmemem için aramızda bir şey yaşanmasına gerek yok," dedi düz bir ifadeyle.
"Bana daha çok aranızda eskilerden kalan bir gerginlik varmış gibi geldi," dedim sonunda.
"Sana öyle gelmiş o zaman," dedi meydan okuyarak.
Her şey yeterince saçma sapan bir şekilde ilerlerken Uğur'un böyle yapması iki kat sinir bozuyordu.
"Eee Dilşad Hoca ne anlattı?" dedi Batu üçümüze de bakarak. Ama sorusunu yanıtsız bırakıp elimi yanağıma dayadım ve kapıdan giren çıkan insanları izlemeye başladım. Masada dönen sohbetten tamamen kendimi soyutlamıştım.
Az önce uzun boylu, kumral saçlı bir çocuk elinde sonuç belgesiyle birlikte kapıdan çıktı. Büyük  ihtimalle özel yetenek sınavını kazanmıştı. Mutluluk yüzüne ilmek ilmek dokunmuştu.
Hemen peşinden uzun boylu, hafif yapılı, esmer bir çocuk elindeki kağıdı buruşturup kapının hemen yanındaki çöp kutusuna fırlattı. Mutsuzluk damarlarındaki bir mikrop gibi modunu düşürmüştü.
İnsanları gözlemlemeye devam ederken az önce gördüklerim kafamda yer edinmiş oradan çıkmıyordu. Her şey yeniden başlamaz. Konu olarak hem başlangıç hem de bir bitişi göstermem gerekiyorsa bunu gösterebilirdim.
Bir insanın hayallerinin başlangıcı diğer bir insanın hayallerinin bitişine neden olmuştu.
Ama yine de bir şeyin bitmesi yeniden başlayamayacağının göstergesi değildi. Yine de Gökhan Hoca'ya bunu sunmalıydım.
Her zamanki gibi Güneş'in dürtmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Haydi, müzik odasına çıkıyoruz."
Batu, Güneş ve Hicran en önce giderken Uğur ile aynı hizada yürümek için hızımı düşürmüştüm. Sonunda yan yana yürüdüğümüzde, "Bana böyle davranmanı gerektirecek bir şey yapmadım," dedim.
"Nasıl davranıyorum?" dedi sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi.
"Soğuk." Belki onlarca söylenebilecek cümle, tartışılması gereken bir konu vardı. Ama sadece bu kelimeyi kâfi görmüştüm.
"Bugün kendimi iyi hissetmememle alakalı. Kişisel algılama."
Bizimkiler gözden tamamen kaybolduğunda onu durdurdum ve koridorun kenarına çektim.
"Eğer Cihangir'le aranda bir problem varsa ve bize anlatmak istemiyorsan sadece problem olduğunu söylemen yeterli. Sen istemezsen onlarla çalışmak zorunda değiliz. Bunu Gökhan Hoca'ya söyleyebiliriz," dedim olabildiğince nazik bir şekilde.
"Ama öyle bir şey yok," dedi ve yanımdan öylece geçip gitti. Bir süre gidişini izledim. Ardından bende müzik odasına doğru yürüdüm.

İçeri girdiğimde, "Beste de geldiğine göre hepimiz tamamız," dedi Gökhan Hoca ellerini çırparak.
Hafifçe gülümsedikten sonra boş bulduğum herhangi bir sandalyeye oturdum.
"Dün konuştuğumuz bir konu hakkında bir fikri olan var mı?" diyerek sözüne devam etti.
İçerdekilere baktığımda kimseden ses soluk çıkmıyordu. Cihangir her zamanki gibi kollarını göğsünde kavuşturmuş kendinden emin bir şekilde etrafını izliyordu.
"Aslında benim bir görüşüm var," dedim sessizliği bozarak.
"Harika! Nedir peki?" dedi Gökhan Hoca.
"Bugün insanları gözlemlerken  fark ettim. Bir insanın sevinmesine neden olan şey diğerinin üzülmesine neden olabiliyor. Sınav sonuçları gibi."
"Harika gerçekten," dedi Cihangir dalga geçerek.  "Dün aşktan söz ediyordun bugün sınav sonuçlarından."
"Örnek verdim dedim," dişlerimi sıkarak. "Tabii ki sınav sonuçlarını konu alan bir eser yapmayacağız."
"Güzel," dedi kafasını çevirerek.
"Daha güzel bir fikrin varsa seninkini de duymak isteriz," dedi Uğur, Cihangir'e dönerek.
"Birini severek nasıl ölebileceğimizi gösterebiliriz," dedi anında karşılık olarak.
"Ya da birini severek nasıl öldürebileceğimizi gösterelim. O daha kolay nasılsa," dedi imalı bir şekilde.
Gözlerim Cihangir'in ellerine takıldı. Yumruk yapmış tırnaklarını avucunun içine bastırıyordu. Ellerinin üzerindeki damarlar belirginleşmiş, sinirini somut bir şekilde dile getirmişlerdi.
"Bir insanı hem sevip hem de sevmemeyi konu alabiliriz," dedi Batu.
"Sen nasıl bir insanı hem sevip hem sevmiyorsun?" dedi Su alay edercesine. Büyük ihtimalle Rüzgarların suyuna gitmeye çalışıyordu.
"Eğer sevdiğin birisini küçük bir an bile olsa sevmemiş gibi hissediyorsan zaten onu en başından beri hiç sevmemişsindir. Bu da bizim işimize yaramaz," dedi Rüzgar.
"Konu bulmayı şöyle kolaylaştıralım o zaman. İşimize yarayacak kelimeler türetin. Evet, sağ baştan," dedi Gökhan Hoca.
"Aşk."
"Tutku."
"Bağ."
"Sevgi."
"Uçurum."
"Sınıf farkı."
"Ateş."
"Ölüm."
Ölüm. Cihangir'in söylediği kelime bir an herkesin afallamasına neden oldu. Gerçekten ne yaşamış olabilirdi bu kadar? Kimi kaybetmenin acısını omuzlarında taşıyordu? Kimi unutamıyordu? Kafamda takla atan sorulara yanıt bulamamak canımı sıkıyordu.
"Bugünlük bu kadar. Hepiniz dağılabilirsiniz çocuklar," dedi Gökhan Hoca atmosferi dağıtmak istercesine. Herkes yavaş yavaş ayaklanırken, "Cihangir sen hariç. Seninle konuşacaklarımız var," dedi.
Sırf ne konuşacaklarını dinleyebilmek için şu dolabın içinde kalmayı bile yeğlerdim.

Güneşlerle birlikte üniversitenin kampüsüne doğru ilerlerken hiçbirimiz tek kelime etmedik.
Bulduğumuz ilk çimenliğe uzandık ve kendisini bulutların ardına saklayan güneşi seyretmeye başladık. Hicran kolunu havaya kaldırarak saatine baktı ve, "Saat daha 15.30 size bir şeyler ısmarlayayım," dedi. Güneş hızla oturur pozisyona geldi ve ellerini çırparak, "Ne demiş atalarımız? Nerede beleş oraya yerleş," dedi ve kasvetli havayı dağıttı.
Yattığım yerden doğrularak ellerimi arkaya verdim, bacaklarımı düz biz şekilde uzatarak giriş çıkışların yapıldığı kapıyı görüş alanıma aldım.
Cihangir'in kapıdan çıktığını görünce çantamı kapıp hızla ayağa kalktım.
"Nereye?" dedi Hicran.
"Size iyi eğlenceler ama benim yapmam gereken bir takip kontrol işi var," dedim .
"Ne takibi?"
"Bir insan neden kendi hayatı mahvetmek ister sorusunun cevabını öğrenmem gerekiyor da. Geç kalırsam beni idare et Güneş," dedim  ve hızlı adımlarla tehlikeli bir işin peşine düştüm.

YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin