✨2. Bölüm : Magna Excitatio✨

571 195 106
                                    

Keyifli okumalar.

"Nemo est liber qui corpori servit." (Bedenine hizmet eden kimse özgür değildir.)

Yazardan,

Kadının teni, bembeyaz olmuş, dudakları morarmış ve kolları sedyeden aşağıya sarkmıştı. Durumu, ciddi anlamda kötü gözüküyordu. Genç kadın, adeta solmuş bir gülü andırıyordu. Kahvenin daha açık tonu olan gözleri, göz kapaklarının ardına saklanmıştı. Kalp atışı ve kesik kesik nefes alması dışında hiçbir tepki vermiyordu.

Bilim insanı, kadının çırpınmayı kestiğini, gözlerinin kapandığı ve kollarının yana düştüğünü görünce endişelendi. Aşıyı enjekte etmeye çalışan adam, hızla kadını inceleme başladı. Başparmağı ile kadının göz kapağını yukarı çekerek elindeki ışığı tuttu. Ama kadının bilinci yerinde değildi, hiçbir tepki vermiyordu ve gözünün akı, kanlanmıştı. Adam, durumun ciddi olduğunu anlayınca hızla yanındaki takım elbiseli adamlara işaret ederek genç kadını sedye ile odadan çıkarttılar.

1 Yıl sonra...

Genç kadının teni, ilk zamanlarda ki gibi beyazdı. Vücuduna fazla miktarda özel sıvı girmesinin üzerinden tam olarak bir yıl geçmişti. Bilim insanları, kadına bir şey olursa kaos çıkacağını bildiği için onu bir yıldır steril odada tutuyorlardı.
Kadın, mavilerle dolu odanın içerisinde beyaz bir obje gibiydi, solgun ve kırılgan...
Bilim insanları üzerlerine beyaz bir önlük ve eldiven giyerek içeriye girdiler. Her biri, kadının etrafına dizilmiş hararetli bir halde yorum yapıyorlardı. Genç kadından iki tüp kan alarak minik bir çantanın içerisine koydular.

Her gün en az dört kişi kontrol ediyordu onu. Haftada bir kez kalp atışını gösteren son teknoloji cihaz bozuluyordu.

Yine sakin ama kavurucu bir gündü. Bazen sabah serin, akşam kavurucu; bazen ise sabah kavurucu, akşam serin oluyordu. Sanki biri hava ile oynuyordu. İnsanlar, yaptıklarının cezasını bir bir çekiyordu.

Sabah güneşinin kızıl renkli ışınları, binaların arasından yeryüzünü kavuruyordu. Toprak, kış ayı olmasına rağmen çatlak çatlak, ağaçlar ise kavurucuydu. Hava çok garipti, kavurucu bir güneş vardı fakat ona rağmen kar oluşuyordu.

Bilim insanları, artık ümidi kesmişlerdi. Son kez kontrol yapacaklardı. Eğer durumu yine aynı ise kadını makinelerden ayırıp kimseye bildirmeden kaldırıp atacaklardı.
Her zamanki gibi önlüklerini giyerek eldivenlerini takıyorlardı. Birden yerde ufak bir sarsıntı oldu. Bilim insanları bunun gibi ufak sarsıntılara alışık oldukları için pek umursamıyorlardı. Daha saniyesi geçmeden bir sarsıntı daha oldu. Ardından etraf şiddetli bir şekilde sallanmaya, eşyalar yerinden çıkıp kadının olduğu odaya doğru hareket etmeye başladı. Bilim insanları tutunacak yer bulmaya çalışıyordu. Bir anlık kuvvet ile kendilerini ileri atıp genç kadının odasının camından içeriye baktılar.

Odada ki tüm eşyalar kadının etrafında, ahenkle dans ediyordu. Kadın havada asılı bir şekilde, etrafındaki malzemeler ile uçuyordu resmen. Bilim insanları anın şoku ile kıpırdayamadı. Sonra sarsıntı bitti ve kadının etrafındaki eşyalar yere düşüp bin bir parçaya ayrıldı. Kadın ise havada süzülerek tekrar sedyeye uzandı. Bilim insanları hızla odaya girdi.

Kadının gözleri açık ve sadece tavana bakıyordu. Birden kadın derin bir nefes alarak doğruldu. Bilim insanları bir adım geriye çekildi.

İzlem'den,

Gözlerim ve bedenim sanki başka birinin kontrolü altındaydı. Felç olmuş gibiydim. Sanki içimde bir cam parçası vardı da hareket ettikçe bedenimi yırtıyordu. Acı çekiyordum.

"Aşırı Doz"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin