(Bölüm 1)

203 10 3
                                    

Tarih hocasının kalk bakalım ‘Uyuyan Güzel’ diye dürtmesiyle uyandım. Kendime geldiğimde sınıftakilerin alaycı bakışlarıyla karşılaştım. Bugünlerde insanların bu tarz bakışına alışkın olduğum için onları pek umursamadım. Sınıfta olduğumuzu tamamen unutmuştum. Sorun şu ki son zamanlarda kullandığım ilaçlar yüzünden unutkanlık ve uykusuzluk problemi yaşıyordum.

Zilin çalmasıyla hocanın azarlarından ve ikazlarından da kurtulabileceğimi sandım. Ama düşündüğüm gibi olmadı.Hoca ’Melis benle gel’ diye seslenince işin ciddiyetini fark ettim.Ona da hak vermemek elde değildi nereden bilebilirdi benim psikolojik tedavi gördüğümü renk renk haplar kullandığımı.. Konuşabileceğimiz bir yerde durup sordu; ‘ Bir sorunun, sıkıntın mı var Melis? Son zamanlarda çok dalgın ve umursamazsın.’ Ne diyebilirdim ki? Ailem dahi kimsenin bilmediği, psikologlarımın öğrenmek için türlü yollar denedikleri sırrımı ona mı anlatacaktım? Anlatsam bile, bu sorunumu benim kadar umursayacaklarını sanmıyordum. Sonuçta hepsinin gözünde 17 yaşında ergen bir kızdım. Ve tüm bu davranışlarım klasik ergenlik belirtileriydi.

-Biliyorsun ki bu sene üniversite sınavına gireceksin. Herhangi bir sorunun varsa bile bunu kısa sürede halletmelisin. Senden beklentimiz yüksek. Dersi uyuyarak geçirerek bir yere varama...

Sözünü tamamlamasına izin vermeden ‘peki’ deyip oradan ayrıldım. İnsanların bencilce düşüncelerini dinlemekten bıkmıştım. Zaten gereksiz olan psikolog randevuma da geç kalıyordum. Gereksiz çünkü ne kadar ısrar etseler hatta tehdit etseler dahi onlara olanları anlatmayacaktım. Evet, bir kaç şey yaşamıştım. Bazı insanlar bunu normal karşılayabilirdi belki ama benim gibi el bebek gül bebek büyütülmüş, sessiz sakin, biraz da asosyal birisi için ağır yüklerdi. Tek başıma bu ağır yükleri taşımam biraz zordu ama kimseye anlatmaya cesaret edemezdim. Güvenemezdim insanlara. Hele ki yaşadığım, gördüğüm, öğrendiğim şeylerden sonra.

Psikologum muayenehanesinde beni dalgın bir şekilde karşıladı. Belki de beni, çözümü zor veya gizemli bir vaka olarak görüyordu ama aynı zamanda beni iyileştirmek içinde bir o kadar hırslıydı. Benim üzerime gereğinden fazla düştüğünü düşünüyordum nedenini bilmesem bile bu beni rahatsız ediyordu. Biraz kafamı dinlemeye insanların sorgulayıcı bakışlarından, usandırıcı sorularından biraz olsun rahatlamaya ihtiyacım vardı.

Herkesin uzandığında çocukluğuna indiği meşhur psikolog koltuğuna oturmak üzereydim ki psikologum;

-Oturma! Dedi, Gidiyoruz.

Afallamıştım. Doğrusu kimseye güvenim yoktu şu sıralar. Aynı oda da zor durduğum bu adamla bir de yalnız başımıza dışarı çıkmak mı? İşte bu biraz fazlaydı.

-Ben hiçbir yere gitmek istemiyorum. Seansı burada yapacaksak yapalım, diye çıkıştım.

İlk başta şaşırır gibi bir ifade aldı suratı neticede pek fazla konuşmaz duygularımı da belli etmemeye özen gösterirdim. Sonra yüzü aydınlandı. Kolumdan tutup dışarı doğru sürüklemeye başladığı an da kendimi koruma ihtiyacı hissedip bağırmaya ve ağlamaya başladım. Korkuyordum. Hâlbuki ortada hiçbir şey yoktu. Sadece bu seansı açık havada yapmak istemişti ama kolumu tutup beni hafifçe zorlaması kendimi savunma ihtiyacı doğurdu. Ben kendimi yere atıp saçlarımı yolarcasına çekmeye başlayınca psikologum korkar gibi oldu. Sonra beni bırakıp doğruca masasının başına gidip orada ki not defterine bir şeyler karalamaya başladı. Artık iyice sıkılmış, şaşkın ve sinirliydim. Olduğum yerde çökmüş hıçkırıklarımı bastırmaya çalışıyordum.

Uzun bir sessizlikten sonra;

-Birisi sana zorla, senin istemediğin bir şey mi yaptırdı? diye sordu. Beni beklemediğim yerden vurmuştu. Ama cevap vermeme müsaade etmeden

-Ve bunu yapan büyük olasılıkla bir erkek dedi. Aklıma gelen görüntüler gözümden bir iki damla yaş süzülmesine sebep oldu. Ama onun gerçekleri gün yüzüne çıkarmasını istemiyordum. Ve bu sinirlenmeme neden oluyordu. Psikologum dahi olsa özel hayatımın bu kadar deşilmesi hiç hoş bir davranış değildi. Hiç bir şey söylemeden kalkıp odadan çıktım. Bu psikolog macerası da buraya kadarmış. Sırlarımın ifşa edilmesine müsaade edemem. Bunun için daha kaç psikolog değiştireceğim bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki o da ailem derdimi öğrenene kadar bu ne ilk ne de son olacak..

Kendimi muayenehanenin bulunduğu apartmandan dışarı attığımda içim rahatlıkla doldu. Eve gitmek istemiyordum. Biraz rahatlamaya ve olanları unutmaya ihtiyacım vardı. Telefonumu kapatıp saatlerce sokaklarda dolaştım. Hava kararmıştı eğer eve biraz daha geç kalırsam ailemin telaştan polise gideceğini biliyordum çünkü bu konuda tecrübeliydim. Hemen bir taksi çevirip evin yolunu tuttum. Eve vardığımda manzara tam da tahmin ettiğim gibiydi. Babam bir köşede oturmuş tanıdığı arkadaşlarımı arıyor annem evin içinde volta atıp ağlıyordu. Kendisi benden iki yaş büyük olup kızların gözdesi, züppenin teki olan ‘en sevdiğim!’ kuzenimse elinde tabletiyle kimseyi umursamıyordu. Köşede durmuş onları gizlice izlerken bir ara kuzenim Çağatay’ın;

-Teyzecim bilmiyor musun Melis’in son günlerde ne kadar sorumsuz olduğunu. Telaşlanmayın bu kadar. Nasıl olsa gelir birazdan. Kim bilir kime takıldıysa?! dediğini duydum. İçimde ki öfkenin büyüdüğünü hissediyordum. O kim oluyordu ki beni böylesine yargılayabiliyordu? Bana böyle imalarda bulunabilecek en son kişi oyken nasıl oluyordu da ailemin önünde benim hakkımda atıp tutabiliyordu? Sessizce durduğum köşeden bir hışımla çıktım ve Çağatay’ın üzerine doğru gittim ‘sen’ dedim ‘hangi hakla bana böyle şeyler söyleyebiliyorsun? Bundan sonra benden uzak duracaksın, benim adımı ağzına almayacaksın’ sözümü bitirmiş gidiyordum ki durup döndüm ‘Ve beni bir daha yargılamaya kalkarsan bu senin açından hiç iyi olmaz’ dedim. Hızlıca ailemin önünden geçerken şaşkınlık ve hüzün dolu bakışlarını gördüm. Sanırım artık bir tanecik kızlarını tanıyamıyorlardı. Haksız değillerdi. Eski Melis yoktu artık. Ama onların yüzlerinde ki keder beni kahretmiş olsa bile gene de içimdekileri onlara söyleyemezdim. Çünkü biliyordum ki anlattığım takdirde bu onları şuan kinden çok daha fazla sarsacaktı. Yavaşça anneme dönüp ‘ Artık ne o psikologa ne de bir başkasına gideceğim. Bu benim kendi sorunum ve bunu kendi kendime atlatacağım, bu işe karışmayın artık, diyerek çatı katındaki odama koşarak çıktım. Son sözlerimden sonra onları daha da üzdüğümü biliyordum fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Onları gerçeklerden anca bu şekilde uzaklaştırabilirdim..

                              

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin