Odama çıkar çıkmaz uyudum. Çok yorgundum. Hem fiziksel hem zihinsel olarak. Telefonumun tanıdık melodisiyle dalmış olduğum uykudan uyandım. Ekranda en yakın arkadaşım Sinem’in ismini görmeme rağmen içimden kimseyle konuşmak gelmiyordu. Ama telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu.
Telefonu isteksiz bir şekilde cevapladım.
‘Efendim Sinem?’
‘Kızım nerelerdesin sen? Yine nereye kayboldun? Seni ne kadar çok merak ettim, biliyor musun? İnsan bir haber verir değil mi?.... ’
Sinem yine bezdirici sorularına başlamıştı fakat bunu kaldırabilecek durumda olmadığım için sözünü kestim;
‘Buradayım, iyiyim. Başka bir şey var mı Sinem?’
‘Kusura bakma rahatsız ettim galiba’ dedi ama sesindeki kırılmış ifadenin farkındaydım.
Bir an için yaptığım şeyden dolayı kendimden nefret ettim. O benim tek dostum, sırdaşım, olmayan kardeşim gibiydi. Şimdi ne oldu da ondan böylesine uzaklaştım, bütün özelimi bilen bu insanla arama görünmez duvarlar girdi?
‘Özür dilerim’ diyerek telefonu kapatmasını engelledim ‘Özür dilerim, uyku sersemiydim de biraz agresifim bu yüzden. Bize gelsene hem seni özledim ne zamandır görüşmüyoruz’ diye bir çırpıda sıraladım cümlelerimi.
Herkesin düşmanlığını kazanmak istemiyordum artık. Sinem’se gönlü kolay alınabilen bir insan olduğu için ‘Geliyorum hemen’ diyerek telefonu suratıma kapattı.
Ailelerimiz sürekli bir arada olan yediği içtiği ayrı gitmeyen insanlar oldukları için gece veya gündüz, saat kaç olursa olsun birbirimize gidip gelmemiz sorun olmuyordu.
Yarım saat daha kestirmiştim ki kapının tıklatılmasıyla uykum yarıda kesildi. ‘Girin’ dedim. Ürkek adımlarla içeri Sinem girdi. Normalde kapıyı çalmakla Sinem’i aynı cümlede bile kuramazdınız. Ama demek ki gerçekten kırmıştım O’nu.
İçeri yavaş yavaş girerken kollarımı açıp Sinem’e baktım. Bu hareketimden cesaret ederek koşarak açmış olduğum kollarımın arasına girdi. Sıkıca sarıldım O’na. Gerçekten özlemiştim Sinem’i. Sevgimi göstermesem dahi benim için bir kardeşten farksızdı. Sadece şu sıralar biraz yalnızlığa ihtiyacım vardı, o kadar. Sinem’in suskunluğuna biraz şaşırıp malum soruları beklemeye başlamıştım ki beni şaşırtmayarak bunaltma girişimlerine başladı;
‘Nerelerdeydin?’
‘Biraz kafamı dağıtmak istedim.’
‘Neden? Ne sıkıntın var? Niye bir şey anlatmıyorsun artık bana?’
‘İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?’
‘Ben ciddiyim Melis!. Artık neden böylesine mesafelisin?’
‘Seninle veya ailemle alakalı bir durum değil bu Sinem. Sadece zor bir dönemden geçiriyorum ve bunu başkasının yardımıyla değil tek başıma halletmem lazım.’ Kapının çalmasıyla konuşmamız bölündü. Nedense bugün herkes bana karşı bir mesafeliydi. ‘Gir’ dedim çalan kişinin aksine resmiyetten uzak bir şekilde.
‘Selam Sinem. Nasılsın? Uzun zamandır görüşemiyoruz.’ Pişkin pişkin içeri giren tabi ki de Çağatay’dı.
‘İ-iyim Çağatay. Sen?’ Sinem Çağatay karşısında her zamanki gibi tutukluk yapmıştı..
‘Seni görmeden önce iyi değildim şu an bomba gibiyim’ diyerek o iğrenç sırıtışlarından attı.
‘Tamam artık Çağatay yılışıklığını başarıyla tamamladıysan odamdan defolabilirsin.’
Ani çıkışım karşısında ‘sevgili’ kuzenim pis pis sırıtırken Sinemse şaşkın bir şekilde beni izliyordu. Evet, Sinem’in şaşkınlığını anlayabiliyordum. Sonuçta şu an Çağatay’la Sinem’i kıskanmış gibi bir izlenimim vardı. Ama amacım Sinem’in Çağatay’a daha fazla bağlanmasını engellemek ve Çağatay’ı başımdan defetmekti.
‘Bir ara görüşelim Sinem’ Sinem’e göz kırparak kapıyı arkasından kapattı. Sinem’se olayın şokunu üzerinden atmaya çalışıyordu. Kendine geldiğinde;
‘Neden böyle bir şey yaptın Melis? Çağatay’a olan hislerimi bile bile niye benimle ilgilenirken onu kovuyorsun?
‘ Ondan hoşlanmadığımı biliyorsun, ayrıca sana layık olduğunu düşünmüyorum?’
‘Melis yoksa sende mi O’na….’
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden ‘Sinem şu an gerçekten saçmalıyorsun, O’nu günahım kadar sevmediğimi bile bile nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin?’
‘Melis siz eskiden böyle değildiniz. Sen Çağatay’ı çok severdin. Sürekli birlikteydiniz. Neden bir anda ondan bu kadar nefret ettiğini anlamıyorum?’
‘Belki de onun gerçek yüzünü görmüşümdür, olamaz mı?’
Sinem bir an şaşırmış bir şekilde yüzüme baktı. Söylediklerime anlam veremediğini belli eden bakışlar atıyordu. Ben de bir anlık boşluğuma gelip söylememem gereken şeyler söylemiştim.
‘Anlamadım?’ dedi Sinem.
‘Bugün çok yorucu bir gün oldu yatalım mı artık Sinem? Dedim bu konuyu kapatmak istediğimi belli edercesine.
Sinem sitemkâr bir şekilde ‘Sana iyi uykular, benim eve gitmem gerek’ diyerek arkasına bakmadan çıktı. Bana kızdığını biliyordum ama bu konuyu konuşmak istemediğim için Sinem’e aldırmadım. Nasıl olsa onun gönlünü sonrada alabilirdim.
Sinem gittikten sonra odamın sessizliği beni hüzne boğmuştu. Anılar aklıma hücum ettikçe yaşlar gözümden sicim gibi akıyordu. Kulaklığımı takıp gözlerimi kapadım. Kendimi müziğin ritmine bıraktım. İşte şimdi özgürlüğe kavuşmuştum….
