15.Bölüm- Perhaps you should be with me

477 17 4
                                    

Medyaya bakmayı unutmazsanız çook sevinirim,

İyi okumalarrrr :))

Yaklaşık bir saattir telefonla uğraşıyordum.  Bu aralar herkeste yeni bir albüm çıkarma çabası içinde olmalıydı. Ama sadece telefonla uğraşmamıştım. Odayı tanımaya çalışıyordum. Karşımdaki duvarda boş bir çivi vardı. Oraya bir tablo asabilirdim. Pencereyle ne kadar uğraşsam da olmamıştı. Beş dakika sonra yeniden dalga geçer gibi açılıyordu. Açık olduğu süre boyunca camdan belime kadar asılıp sağ tarafa bakarsam Luke’un odasının yangın merdivenlerini görebiliyordum. Belki bir gün işime yarardı. Birde kapıda bekleyen Luke vardı. Kapıyı açtığım anda üstüme atlar fotoğrafı silerdi. Ve üstüme atlama kısmı kulağa hoş gelmiyordu. Beş dakikada bir kapının önüne gelip kapıyı açmadığım her dakika için daha kötü şeyler yapabileceğinden bahsediyordu. Umurumda mıydı? Belki. Ama şu an aramızda çokta sağlam olmayan bir kapı vardı ve bende ona güveniyordum. Yine zekiliğim üstümdeydi.

  Yaklaşık yarım saatte Fotoğrafı yedeklemekle uğraşmıştım. Bilgisayarda her dosyaya bir tane dağıtmıştım. Çok kötü çıktığı söylenemezdi ama her zamanki havalı bir tipi yoktu. Bu benim için yeterliydi. Ayrıca benim ondaki aç bir ayıdan çok bir farkı olmayan bir fotoğrafım vardı. Karnım acıkmaya başlamıştı ama bir süre çekmecemdeki abur cubur stoğundan idare edebilirdim.

 Kapıya tekrar tıklattığında, elimdeki meyveli yoğurtla birlikte kapının önüne geldim.

“O kapıyı açmayı düşünüyor musun?” Diye bilmem kaçıncı kez sorduğunda kafamı iki yana salladım. Ondan tepki gelmeyince aramızda kapı olduğunu fark ederek “Hayır.” Dedim.

“Zorlasam o zayıf kilidi açabileceğimi biliyor musun?”

“O zaman parasının ödersin.” Dedim önüne oturup bağdaş kurarak.

“Parasını ödersem kırabilirim öyle mi?” Diye sorduğunda. Nefesimi sesli bir şekilde bıraktım. Hayır, kapıyı neden şimdiye kadar kırmadığını zaten anlaml değildim. Biraz zorlasam ben bile açabilirdim.

“Bunu soracak kadar değerlerine bağlı mısın? Yoksa kibarlık mı yapıyorsun.” Dedim kaşığı ağzıma götürerek. Kapının önündeki gölgesi kaybolunca onunda benim gibi yere oturduğunu anlamıştım.

“Çok kolay olurdu.” Dedi eliyle kapıda ritim tutmaya başlayarak.

“Oradan kendi isteğinle çıktığında yüzünün ifadesi merak ediyorum. Ayrıca daha yaratıcı planlar yapmam için biraz oyalanabilirim.”

Gözlerimi devirdim. Evet yine. Artık bu tepkiyi istemsiz olarak veriyordum. Ama Luke’un kurduğu cümlelerle kesinlikle uyum sorunu olmuyordu. Tepki vermediğimde gölgesi tekrar kapıda belirdikten sonra kaybolmuştu. Buradan çıkıp çıkmamak arasında kararsız kalmıştım. Çıkarsam iyi şeyler olacağını sanmıyordum. İki gün sonra çıkarsam daha iyi bir şeyde olmayacaktı. Ama sonunda evden çıkmak zorunda kalacaktı. Ayrıca duş aldığı bir süre içinde de rahatça çıkabilirdim. İki saat fazlasıyla yeterdi. Kapının önünden kalkıp yatağa geri döndüm. Saat 4 olmuştu. Buraya geldiğimden beri en erken 12 de kalktığımı göz önüne alırsak günler daha çabuk bitiyordu. Ya da bana öyle geliyor olabilirdi. Kesinlikle günlerden daha hızlı bitecektim.

  Ne yaptığımı fark ettiğimde başımı yastıktan kaldırıp oturur pozisyona geri döndüm. Artık tek kalmaktan nefret ediyordum. Eskiden arkadaşlarımın olmamasını dert etmezdim. Çünkü evde düşünerek, hayal ederek geçirdiğim zaman benim için daha değerli olurdum. Şimdi ise tek kaldığımda düşündüğüm tek şey vardı.

We RemainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin