18.Bölüm- Thief and doctor

416 20 3
                                    

Öncelikle koskaca tatilde bir bölüm yayınlayabildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Büyük bir yetenek yani :D Ama geç olsun güç olmasın demişler. Kısa bir bölüm olmamasına rağmen hala istediğim yere gelemediğim için yine ikiye ayırdığım bir bölüm daha ama şunu söyleyebilirim birdaki bölümün erken gelmesi için uğraşacağım çünkü asıl yazmak istediğim sahnelere anca gelebildim. 

 Medyadaki gife ve şakıya bakmanızı tavsiye ederim. Zaten şarkıyı çoğunuz biliyorsunuzdur. Pek bir alakası olmasa bile bölümün tamamını aynı şarkıyı başa sararak dinledim. Bölümü bekleyen herkesten tekrar özür dilerim. Okuyacak olanlara da şimdiden teşekkürler.

İyi okumalarr

Bilekliğe odaklandığım için saç kurutma makinesini komodine doğru tuttuğumu fark etmemiştim. Birkaç kolye sıcak havanın etkisiyle yere düştüğünde makineyi kapatıp hızlı hareketlerle yerdekileri komodinin üstüne bıraktım. Prizden çıkarıp aldığım yere bırakıp laptop ve bileklikle birlikte kanepeye oturdum. Nasıl bir şeyin içinde olduğuma dair bir fikrim yoktu. İçimde odama gidip başka kayıp olup olmadığını kontrol etme isteği vardı. Değerli bir şeyim olmadığı için bu önemli bir ayrıntı değildi ama kim bile bile soyulmak isterdi ki?.Hırsız çetesi olabilirler miydi? Bu kulağa fazla paranoyakça gelse bile aklıma sınırlı sayıda fikir geliyordu ve onlardan biride buydu.

Laptopu bir şekilde Luke'un getirdiğine inansam da bilekliğe uyarlayabileceğim bir açıklama yoktu. İçimdeki öfke yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Bilekliği odamdaki dolapta takıların olduğu bir kutuya koyduğumu hatırlıyordum. Kutunun yerinde olup olmadığına bile emin değildim. Bilekliğin ne kadar zamandır kayıp olduğunu bilmiyordum. Şu an içimden kendime biraz daha süslü olmadığım için kızıyordum. Belki o zaman eksikliğini fark edebilirdim. Luke'tan başka kim alabilirdi ki? Şimdiden kafamda bir senaryo vardı. Luke ve Grace sevgiliydi ve beraber planlamışlardı. Beni öpmesi belki en başta bu eve gelmem bile bir tesadüf değildi. Hava alanında aradıkları yem bendim. Hatta çantamı çalanlar bile olabilirlerdi. Luke kutunun içindekileri çalarken bilekliği beğenmiş ve Grace'e hediye etmiş olabilirdi. Kulağa fazlasıyla mantıklı ve akıllıca geliyordu. Aslında aklıma bir tek bu geliyordu.

Kapı tıklatıldığında elimdeki bileklik ve laptopa baktım. Şu an vermem gereken tepki konusunda kararsızdım. Onlardan korkmuyordum.  Bunları öğrendiğimi gizleyecek kadar saf da değildim ama içimden bir ses başka bir şeyler olduğunu  söylüyordu, yine içimden gelen ve onu bastıran ses ise hızlı karar vermem gerektiğini söylüyordu.

  Sonunda ayağa kalktım ve elimdekilerle birlikte ağır adımlarla kapıya ilerlemeye başladım. Bu kadar şaşırmış ve kandırılmış hissederken dışarıdan aynadaki görüntüm ruhsuz bir ifadeye sahip olduğumu söylüyordu. Daha fazla o evde bile duramazdım. O evi sevmiştim.  Gözümden bir damla yaş elimin üzerine damladığında ne için olduğunu bilmiyordum. Sebebinin öfke olmasını çok isterdim.

Hayal kırıklığıydı.

Ben sadece biraz kafaya takmamayı ve eğlenmeyi istemiştim. Ama sahip olduğum şey sarsılan güvenimin yan etkisi olan baş ağrısıydı. Kapı bir kez daha çalındığında kapıyla aramda olmayan mesafeyi de aşarak kilidi çevirdim. Duvara sırtını yaslamış ve bir ayağını da duvara yaslamış bir şekilde dururken umursamaz görünüyordu. Olması gerekendi. Olması gereken diye aklımdan geçirip ani bir karar değişikliği yapmıştım. Planım tam olarak belirli olmasa bile aklımda canlanan sıkı bir tartışma olmuştu.

"Biraz daha orada kalsaydın eve yürüyerek dönmek zorunda kalacaktın." Diye söylenerek bana döndüğünde elimdekiler dikkatini çekmişti. Yüzüne dikkati bir şekilde bakıyordum. Her zaman yüzünde kolaylıkla beliren sıkıldığını gösteren minikler aynı yerdeydi. Neden her şeyin yolunda olduğunu düşünmek gibi bir saçmalık yapmıştım ki? Domino taşı gibiydi. En ufak bir şeyde başladığım yere geliyordum. İlk geldiğim gün sahip olduğum yalnızlık hissiyle yeniden baş başaydım. Aslında her zaman baş başaydım ama aklımı dağıtan şeyler vardı. Ve o aklımı dağıtan şeylerin en başı şu an domino taşlarını iten kişi gibiydi. Tamam, belki fazla duygusal yaklaşmış olabilirdim ama gün geçtikçe beni kemiren bir hastalığa sahipken elimden gelen buydu.

We RemainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin