Merhaba, bu güne kadar sürekli hikaye yayımlayıp silen bir amatör yazarım. Bu hikayenin öyle olmayacağını umuyorum çoğu amatör yazar arkadaşım gibi ilerletebileceğimi umuyorum. Lütfen bana destek olun! Ve tek temennim de okumanız zaten. Her neyse, bana eksik gördüğünüz yerleri ya da iyi bulduğunu yerleri söyleyin lütfen. Kendimi geliştiriyorum ve hatalarımı görmemde sizler sayesinde olacaktır.
Hepinize iyi okumalar dilerim!
California 2060
Sallanan sandalyesinde sallanmayı bırakıp gazetenin hemen alt kısmında bulunan küçük habere dikkatle baktı. "Londra son kırk altı yılın en kuvvetli yağmurlarını ağırlıyor." diye sesli bir şekilde okudu haberi Bay Styles. Aklına gelen düşünceyle kıkırdadı."2014 kışının soğuk pazartesi sabahında da böyle yağmıştı hatıyorsun değil mi Kimberly? Ah, sana Kimmy dediğimi hatırlıyorum. Bu ismi oldun olası sevmedin, güzel bir takma isimdi bence!" Sabahın derin sessizliğinde kıkırdaması artık tok bir kahkahaya dönüşmüştü. Gazetesini katlayıp hemen yanında bulunan küçük sehpasına koyduktan sonra ağrıyan dizlerini ovalayıp ayağa kalktı. Kimberly'nin gençliği, çocuksu bir partıltıyla parıldayan mavi gözleri yine hatıralarında belirmişti. Omuzlarına dökülen sarı saçları ve onları her okşadığında oluşan gülümsemesi Bay Styles'ın hatıralarında kalan en belirgin şeydi.
Sağ yüzük parmağını kaldırıp parlayan yüzüğüne üzüntüyle baktı. Zaten yüzüğe ne zaman baksa karşılaştıkları ilk gün, dün gibi aklına geliyordu. İç çekip gözlerini kapattı Bay Styles.
Yine bol Kimberly'li hatıralara dalacaktı anlaşılan, zaten hiç aklından gitmeyen hatıraları bir kez daha hatırlasa ne zarar olacaktı ki?
2014 Londra
Boş sokakta sadece topuklularımın sesi yankılanırken bu acıya daha fazla ne kadar katlanabileceğimi hesaplıyordum. Elimdeki çantayı biraz daha sıkı kavrayıp içki yüzünden tamamen enkaza dönmüş hafızamı zorlamaya başladım. Elimde küçük butik motelimin adresi yoktu ve motelden çıkarken nedense bunu pek önemsememiştim. Önüme çıkan iki yoldan birisini seçip motelin bu sokakta olmasına dualar ederek ilerlemeye devam ettim. Bunca şeye rağmen şaşırdığım bir şey vardı ki, oda bu kadar yolu yürümeme rağmen hala bir serseriyle karşılaşmamıştım. Eh, bu da Tanrı'nın bana yaptığı küçük bir jest olmalıydı. Neredeyse sokağın sonuna gelecekken parlak bir tabela sanki bana göz kırparcasına sallanmaya başladı. Mavi mi yoksa pembe mi olduğunu seçemediğim ışığa doğru ilerlerken üzerindeki yazılar gittikçe netleşmeye başlamıştı. Küçük motelin tam önüne geldiğimde, sonunda bulmanın verdiği rahatlamayla sokağın başından beri tuttuğum nefesimi geri verdim. Yalpalaya yalpalaya çıktığım merdivenleri bitirdiğimde yavaş adımlarla içeri girdim. Loş ışığın altında oturmuş bir adam beni gördüğünde hızla ayağa kalktı.
"Bayan, iyi misiniz?" Adamın uykudan mayışmış sesini duyduğumda hiç beklenmedik bir anda kahkahalarla gülmeye başladım.
"Ah, sarhoşsunuz demek." Başımı yavaşça salladıktan sonra kahkahalarımı kestim ve ağzımı bir kaç kez şapırtatıp etrafa bakmaya başladım.
"Ne kadar iğrenç bir yer burası." Adam sessizce homurdanıp lobi tezgahının arkasına giderken tekrar kıkırdadım.
"Benim gibilerle uğraşmaktan bıkmadın mı?" Adam bu sefer sesli bir şekilde küfredip elindeki anahtarla bana doğru gelmeye başladığında geriye doğru bir adım attım.
"Hey o adam nerede?" Olduğum yerden keyifle gözündeki seyirmeyi izlerken adam derin bir nefes aldı.
"Hangi adam?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bright Rain ☂
FanfictionHayatınızda kaç kere sarhoş oldunuz? Kaç kere bir ilk yapıp küçük butik bir motel de kaldınız? Kaç kere yanlış kapıyı çaldınız? Pekala son soru, peki ya kaç kere aşık oldunuz? ©Tüm hakları saklıdır. | ©All Rights Reserved