9.Bölüm ☂|

319 36 10
                                    

Merhaba arkadaşlar, 

Yine beklettim öyle değil mi? Ahh, çok çok özür dilerim. Lütfen beni bağışlayın, artık önümüz yaz olduğundan ve benim sınavlarım bittiğinden böyle uzak mesafelerle yeni bölüm koymayacağım. Anlayışlı olduğunuz için çok teşekkür ederim. 

Neyse neyse, yeni bir kapağımız var! @_Secret_Writer_ Bize, hikayemize harika bir kapak tasarladı! Şuna bir bakın hele! Harika değil mi? 

Vee, asla unutmayacağım ithaflarım var sırada. 

@Melisasnbl adlı okuyucum benden bir ithaf aldı bile! Alamadım diye üzülmeyin lütfen herkese sıra gelecek. Sanırım şimdilik bu kadar,

Ehh, bu kadar aradan sonra hala birileri okuyorsa ne mutlu bana! Lütfen beğendiyseniz oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin!

İyi günler efendim.

Yıllar, siz hiç fark etmeden hızlıca geçip giderler. Fark ettiğiniz tek zaman, aynadaki o kırışıklıklarla baş başa kaldığınız zamandır. Ben, bu kadar zamanın geçtiğini elbette aynadaki kırışıklıklarımla anlamamıştım. Çok daha kötü. Ufak bir çarpışma beni on sekiz yaşındaki saf ve tecrübesiz halime götürmüştü. Her şeyin, herkesin saf olduğunu sandığım o saçma yıllara. Benim bu masum tezimi kirleten Adam'lı yıllara. Beni gerçekten tanımayan bir annemin olduğunu fark ettiğim o yıllara. Gerçek ailemin öldüğünü kabullendiğim o yıllara.

Yalnızca iki yıl önce, bu şeylerin geçtiğinden emindim. Adam denen o adama sırılsıklam aşık olduğumu reddedeli çok değil sadece iki yıl olmuştu. Adam, bana hayatın acımasızlığını fark ettiren ilk adamdı. İlk aşkım. İlk sahibim. İlkim. Sonum olduğunu düşündüğüm. Ya da onun gibi şeyler işte. İki yıldır çok güçlüydüm. Kırılmaz duvarlarlarım vardı. Ama sanırım şuan o duvarlarda çok küçük bir çatlak oluşmuştu. Sanırım, beni mahvedip giden bu adamla saçma bir şekilde çarpıştığım dakikadan beri duvarlarımda küçük çatlamalar meydana gelmişti.

Başımı yavaşça kaldırıp ona baktım. Bana attığı o bakışlar, iki yıl önce düğününe gelip evlenmemesi için yalvardığımda attığı o bakışlardı. Kalkmam için uzattığı ele bir bakış atıp hızla ayağa kalktım. Terleyen avuç içlerimi pantolonuma silerken dilimi yutmuş gibiydim. Ama her şeyin farkındaydım. Saklamaya çalışssa bile, parmağında varlığını sürdüren o yüzük beni eziyordu. Önüme düşen perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırırken çekingen bir şekilde ona baktım. Bakışları benim gibi değildi. O çekingen değildi. O utanmıyordu. 

Kuruyan boğazımı hızla temizleyip yanında bulunan boşluktan geçmek üzere hareket ettim. Tek bir adımla aşacağım o mesafe sanki geçmeme engel olurcasına uzamıştı. Ya da bunu Adam'ın bileğimi tutan soğuk parmaklarıda neden olmuş olabilirdi. Emin değildim. Tenime değen ve mecazen canımı yakan o yüzüğü hissettiğimde bileğimi sanki o vebalıymış gibi hızla çektim.

"B-ben.. Hemen giderim. Az önce Linda'yı gördüm, siz oturun ben karımı ve çocuk-"

"Kime benziyorlar?" diye kestim lafını. O umurumda değildi. Karısı bile umurumda değildi. Ben, o aşkı bitireli çok olmuştu. Şuanki tek merakım zamanında bir çocuğumuz olsa nasıl olur diyerek hayaller kurduğum o adamın çocuklarıydı.

"İkisinin de gözleri bana benziyor. Sadece, Thomas-"

"Thomas?" diyerek bir kere daha susturdum onu. 

"Çocuğuna bizim hayal ettiğimiz gibi bir isim mi koydun yani?"

kırdığı potun farkına varmasıyla gözleri irileştiğinde hayal kırıklığıyla iç çektim. 

The Bright Rain ☂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin