Heeeey, ben geldim!
Biliyorum, biliyorum baya uzun bir araydı. Ama o uzun ara boşa gitmedi The Bright Rain ailemize bir sürü kişi katıldı. Çok mutluyum, yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Sizler yorum ve oylarınızı benden hiç eksik etmediniz. Ehem, gelelim bölüme.. Elimden geldiğince yazmaya çalıştım işte. Dün sınavlarım bitti, bugün baya rahat yazdım. Umarım karşılığını alırım. Bir daha ki bölüme kadar kendinize iyi bakın, iyi okumalar dilerim!
"Pekala," dedim gülerek. "Artık yirmi beş tane bedava içki kuponum olduğuna göre bu gece benden geçiniyorsun."
"Yirmi beş bedava içki ve bir ayıcık." diye ekledi Harry kendini rahat koltuğa bırakırken.
Sımsıkı tuttuğum ayıcığa baktım, "Gerçekten bize bir ayıcık verdiklerine inanamıyorum."
"Bizi gecenin çifti seçtiklerine inanıyorsun yani?"
Cevap vermek yerine önümüze koyulan içkilerden birini ona uzattım. Tek kaşını kaldırıp bana baktığında alması için bardağı biraz salladım.
"Al hadi, söz veriyorum gecenin sonunda parasını vermen için seni zorlamayacağım." Hala biraz şaşırmış olsada elimdeki bardağı almıştı. Kendi içkimden bir yudum aldım, tadı genzimi yakmıştı.
"Neye içiyoruz?"
Omuz silkip bir yudum daha aldım. Çabuk sarhoş olan bir insan değildim, ama bu içtiğim her neyse ikinci yudumda başımı döndürmeye yetmişti.
"Linda'yı terkeden piçe içmeye ne dersin?" üçüncü yudumumuda aldığımda, bir şekilde gözlerini hissettim ve bakışlarına karşılık verdim. Gözlerim daha sonra henüz bir yudum aldığı içkisine gitti.
"Sen içmiyorsun?"
"Ama sen içiyorsun?" diye karşılık verdi. Sesi yine düşünceliydi. Bu bana ona kendimden bahsettiğim günü hatırlatmıştı.
"Ama bu şekilde birlikte içiyor olamayız." dedim mızmızca.
Söylediğim sözler aptalcaydı belkide ama onu güldürmeye yetmişti. Omuz silkip koca bir yudum aldı. Benim kadar etkilenmişe benzemiyordu. Tam tersi, yüzündeki gülümseme hala yerindeydi. Yeşil gözleri ise.. Ah, her zamanki gibiydiler işte. Parlıyorlardı.
"Biliyor musun?" diye mırıldandım. Hala elimde tuttuğum ayıcığı göğsüme bastırıp oturduğum yere biraz daha yerleşmiştim.
"Linda'nın sevgilisi onu yalnızca on yedi saniyelik bir telefon görüşmesiyle terketti."
Beni taklit edip arkasına yaslandığında hala bir tepki vermemesine şaşmıştım.
"Ne yani siz hep böyle mi yaparsınız?" Durdum, bardağımın dibinde kalan son yudumuda içtikten sonra iç çekip devam ettim.
"Böyle.. Alçak mısınızdır mesela?"
"Belkide." diye mırıldandı. Yan gözle ona baktığımda, bakışlarını tavana diktiğini gördüm.
"Ama hepiniz böyle değilsiniz, öyle değil mi?"
"Kısmen." Boğuk sesi, olduğundan daha kısık çıktığında yaslandığım yerden doğrulup ona döndüm.
"Odamdan kovulduğumu biliyor muydun?" Bakışlarını diktiği tavandan bana çevirmişti.
"Seni evime mi davet etmeliyim?" Alkolün verdiği çakır keyifle kıkırdadım.
"Belkide, ama istemiyorum." Elimi kaldırıp baş parmağımı ona doğru salladım, "Sarhoş olmamdan yararlanmayacaksın değil mi?"
"Kimmy ben sapık falan değilim." Omuz silkip bardağımı kaldırdığımda boş olması üzerine kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bright Rain ☂
FanfictionHayatınızda kaç kere sarhoş oldunuz? Kaç kere bir ilk yapıp küçük butik bir motel de kaldınız? Kaç kere yanlış kapıyı çaldınız? Pekala son soru, peki ya kaç kere aşık oldunuz? ©Tüm hakları saklıdır. | ©All Rights Reserved