The Bright Rain 1K oldu! Size nasıl minnetarım anlatamam. Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Bu beni baya duygusallaştırdı. Tekrar teşekkür ederim <3
Şeey, işte bölüm.
Biraz Linda ve Kimberly'si bol oldu. Ama iyi oldu gibime geliyor. Bu bölümde 2060 yılından bir kesit yok. Siz o kesitleri seviyor musunuz? İstemezseniz daha az kesit koyabilirim. Ama isterseniz daha çokta olur yani. Ehem, bu bölüm biraz kısa oldu gibi. Bir sonraki bölümde acısını çıkartırız. Herkese tekrar tekrar teşekkürler, geçen bölümün yorum ve oy sayısı beni çok mutlu etti. En kötü bölümümüz böyle olsun der, iyi okumalar dilerim! Eheheh,
Sizi çok seven yazarınız,
Ben.
"Linda, biraz sakin olup bana bakar mısın?" diye bağırdım. Bir yandan da bavuluna tıktığı kıyafetleri çıkarmakla uğraşıyordum.
"Olamam." diye tısladı. Elime aldığım kıyafeti de bir hışım çekip bavuluna yerleştirdikten sonra ağlamaktan sırılsıklam olmuş yüzünü de kolunun tersiyle silmişti. Linda için söyleyebileceğim tek şey acınası göründüğüydü. Bavulun fermuarını çekip kapının önüne götürdü.
"Linny," diye fısıldadım. "İstersen Zayn'i arayabilirim. Bunun hesabını sormamı ister misin?"
"Sakın bu işe karışma Kimberly. Onun o olmayan kalbini götüne sokmaya gidiyorum."
Bir hışım kalan eşyalarını da ikinci bavuluna tıkarken hıçkırmaya başlamıştı.
Derin bir nefes alıp kolundan tuttum.
"En azından biraz sakinleş." Hıçkırıkları artmaya devam ederken ellerini belime doladı. Gözlerinden akan yaşlarlar yüzünü sıyırıp gömleğimi ufak ufak ıslatsada bunu umursamadım ve boşta kalan elimle saçlarını okşamaya başladım.
"Yalnızca On Yedi saniye.." dedi sessizce.
"On Yedi saniyelik bir telefon konuşması birinin kalbini söküp atmaya yetecek bir zaman mı?"
"Elbette değil." dedim terlemiş saçlarını bir bir yüzünden çekerken.
"Ağlama artık, lütfen.."
Geri çekilip beceriksizce yüzünü sildi. Ama daha bir kaç saniye geçmeden yenileri gidenlerin yerine terleşmişti. "Yapamıyorum.." dedi hıçkırarak. "Kalbim o kadar acıyor ki... Sanki balyozla vuruyorlarmış gibi.. Neden?"
İç çekip ona biraz daha sarıldım. Benim biricik arkadaşımın şuan tek ihtiyacı olan sarılmaktı. Yüzümü saçlarına gömerken yüzümü delip geçen göz yaşlarımı hissettim. Onu böyle görmeye dayanamazdım ki..
"Buna kalp yarası derler." diye fısıldadım. "Yaklaşık iki milyon şarkı yazılmıştır bununla ilgili."
Sessizce burnunu çekti. "O zaman bir o kadar daha yazsınlar."
Başımla onu onayladım. Kafası neredeyse omuzlarıma geldiği için, ona bir anne şefkatiyle yaklaşıyordum. Ve ne gariptir ki, bir anne kadar da kızgındım. Zayn denen o alçak herifin yüzüne Linda'nın kalbine saplanan o balyozlarla vurmak istiyordum.
"Biliyor musun Kimberly.." dedi Linda. Sesi gittikçe boğuk gelmeye başlamıştı. "Ben ona inanmıştım." Gözyaşlarım artık onunkilerle rakip olabilecek düzeye gelmişti. Küçük bedenini biraz daha sıktım.. "Bir yerde okumuştum.. 'Unutmak yıllar alır, hatırlamak bir an,' diyordu. Unutamamaktan korkuyorum.. Çok korkuyorum.."
"O yeri bende okudum.." diye fısıldadım. Sesim neredeyse duyulmayacak kadar hissizdi. "Acı, hissedilmeyi talep eder diyordu. Ama acı o kadarda kötü bir şey değildir ki, hissedersin geçer.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bright Rain ☂
FanfictionHayatınızda kaç kere sarhoş oldunuz? Kaç kere bir ilk yapıp küçük butik bir motel de kaldınız? Kaç kere yanlış kapıyı çaldınız? Pekala son soru, peki ya kaç kere aşık oldunuz? ©Tüm hakları saklıdır. | ©All Rights Reserved