Mutluluk mu oda kim?

565 41 11
                                    

Beklenen karşılaşma sonunda gerçekleşmişti. Babası kapıyı açmış ona bakıyordu. İçinden babasına sımsıkı sarılmak geçti ama yapamadı. Bavulunu kapının önüne bırakarak ayakkabılarını çıkarttı. Hemen annesinin odasına yöneldi. İçine korku çökmüştü. Annesini ne halde göreceğini bilmiyordu. İçi burkuldu. Yavaşca kapısını açıp içeri süzüldü. Annesi uyuyordu. Yüzünün çöktüğü farketti. Annesine bir süre bakakaldı. Yanağına bir buse kondurdu. Annesi gözlerini açtı ve;

"Geldin mi yavrum" dedi
"Şimdi geldim anneciğim" diyerek annesine sıkıca sarıldı. Annesi gözyaşlarını tutamadı. Hande ise;

"Sil gözyaşlarını annem seni buraya ağlatmak için gelmedim" dedi

Annesi hamide hanım ufak bir tebessüm ile;

"Sevinç gözyaşları bunlar kızım, seni özlediğim için dedi

Hande de annesini o kadar çok özlemişti ki bunu anlatmaya kelimeler yetmezdi. Bir süre sarılıp oturdular. Sonra içeri babası Haldun beyin girmesiyle birlikte sessizlik bozuldu. Haldun bey onlara bakıyordu.

"Ana kız iyi hasret giderdiniz, bana sarılmak yok mu kızım" dedi

Hande babasına bir süre baktı. İstemsizce kalkıp sarıldı. Babasını özlemişti. Kendini eskiden olduğu gibi güvende hissetmişti. Babasıyla konuşması gereken şeyler vardı. Bir an önce konuşmalıydı.

"Baba biraz salona gelir misin?" dedi
"Olur kızım "

Salona geçtiler ve konuşmaya başladılar.

"Baba annemin neyi var?
"Hande, güzel yavrum ben tam olarak bilmiyorum ama sanırım kanser"
"Nasıl bilmiyorsun! Ne kanseri?"
"Kızım annen benden gizliyor hastalığını, doktoru da bana bişey söylemiyor."
"Yarın hemen annemin doktoruna gidelim baba bir de ben konuşmak istiyorum"
"Olur kızım gideriz" dedi

Ve beraber hamide hanımın yanına geçtiler. Ona hiç bişey yansıtmadılar. Ardından hande mutfağa geçti. Yemek yapmaya koyuldu. Bu evde yemek yapmayalı uzun zaman olmuştu. Keyifle yaptı yemekleri. Bir süre sonra herşey hazırdı. Patlıcan yemeği ve pilav gerçekten nefis görünüyordu. Ama salatada yapmalıydı. Hemen kolları sıvadı ve salata için yeşillikleri yıkayıp doğradı. Havucu ve salatalığı da doğrayıp karıştırdı. Yağ ve tuzunu kattı artık hazırdı. Tabakları masaya yerleştirdi. Çatal ve kaşıkları güzelce dizdi. Sofra hazırdı. Anne ve babasına seslendi.

"Anne Baba haydi sofraya"

Anne ve babası aynı anda ;

"Geliyoruz kızım" dediler.

Sofraya oturdular ve yemeklerini yemeye başladılar. Babası ; 

"Ellerine sağlık kızım çok nefis olmuş"

Annesi de başıyla evet anlamıyla onaylayarak ;

"Eline sağlık yavrum gerçekten güzel olmuş çok hamaratsın" dedi.

İştahla yemeklerini yediler. Hande sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkamaya koyuldu. Bulaşıkları güzelce yıkayıp kuruladı. Annesinin odasına geçti. Öylece bakakaldı. Yine derin düşüncelere daldı. " acaba annesi ölümcül hastamıydı" içini hüzün kapladı. "Hayır hayır" dedi içinden ona bişey olmıyacaktı olamazdı.
Annesi onu farketti ve sordu;

"Neyin var yavrum?"
"Yok bişey anneciğim dalmışım, biraz yorgunum da" .
"Tamam kızım biraz odanda dinlen"
"Olur anne"

Annesinin odasından çıktı. Odasının kapısını açtı. Her şey bıraktığı gibiydi.
Kitapları bile koyduğu yerdeydi. Raftan bir kitap aldı ve yatağına oturdu. Kitabı inceledi. Kitabın başlığı dikkatini çekti. ' İmkansız aşk ' bu kitabı ona bi arkadaşı vermişti. Saçma olduğunu düşündüğü için okumayı hiç düşünmemişti.  Çünkü ona göre imkansız aşk olamazdı. Aşk , yaşayana güzeldi. O da güzel bir aşkın hayalini kuruyordu. Ama bu zamana kadar hayatında kimse olmamıştı. Bu durum onu üzüyordu. Nerde bir çift görse imrenerek bakıyordu. O da bir gün hayallerin de ki aşkı yaşıyacaktı. Buna yürekten inanıyordu. Bunları düşünürken uykuya daldı. Yolculuğun vermiş olduğu yorgunluktan dolayı derin bir uyku çekti. Sabah babasının sesiyle uyandı. Babası başucundaydı.

"Hadi kızım uyan, kahvaltı hazır"
"Tamam uyandım işte"

Hemen kalktı. Elini yüzünü yıkadı ve sofraya oturdu. Sofra baya güzel görünüyordu. Babası ekmeğe yağ ve reçel sürüp ona uzattı. Çok sevinmişti babası unutmamıştı. Küçüklüğünden beri babası ona her kahvaltı da reçel ekmek yapardı. Bu onu çok mutlu ederdi. 4 yılın ardından ilk defa babasından reçel ekmek yiyordu. Hızlıca kahvaltı ettiler. Sofrayı toplamaya koyuldular.  Hande bir an önce hastaneye gitmek istiyordu. O yüzden elinden geldiğince hızlı topladı sofrayı ve hemen bulaşıkları yıkamaya koyuldu. Güzelce yıkayıp kuruladı ve yerleştirdi. Babasının yanına gitti.

"Hadi baba gidelim: dedi

Babası handeye baktı. Telaşını anlayabiliyordu. O da çok tedirgin ve telaşlıydı. Handeye dönüp;

"Tamam kızım hazırlanıp çıkalım" dedi

Hande koşarak odasına gitti. Çabucak üzerini değiştirdi. Odasından çıktı. Babası da hazırdı. Doğruca Hamide hanımın odasına girdiler. Haldun bey eşine baktı.

"Biz handeyle çıkıyoruz hayatım , Çarşıya gidiyoruz, istediğin bişey varmı?" Diye sordu

"Yok canım bişey istemiyorum dikkat edin"

"Peki karıcığım görüşürüz"

Hande hemen annesinin yanına gidip öptü. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

"Seni seviyorum anne , görüşürüz
"Bende seni seviyorum yavrum , dikkat edin kendinize"

"Peki anne " dedi ve odadan çıktı.

Babasının yanına gitti. Babası ayakkabılarını giyiyordu. Oda hemen dolaptan aldığı ayakkabılarını giydi. Artık hazırdı. Evden çıktılar hastaneye doğru yürüdüler.

Türk Kızın Koreli AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin