Bundan yıllar sonra da olsa, biri karşıma geçse ve ' hayatın boyunca kendini en aciz ve çaresiz ne zaman hissettin ?' dese herhalde hiç tereddütsüz şu an içerisinde bulunduğum durum gelirdi aklıma . Uras ilk ağlamaya başladığı zamandan bu yana ne kadar geçti inanın hiç bir fikrim yok . O benim göğsüm ve boynum arasında ki yere anlını dayamış , göz yaşları açık olan t-shirtimden içeri akıtırken bende çaresiz bir şekilde kollarımı boynuna dolayıp ense kökünde ki saçlarla oynuyor kurumuş göz pınarlarıma inat titreyen alt dudağımla kendime lanet okuyordum . Ne halt etmeye soruyorsun bak ne hale geldi adam diye kendime saydırırken ikimiz arasında ki sessizliği bozan çalan telefonum ve alt katın merdivenlerinden gelen ayak sesleri oldu .
Gelen ayak sesleri ve telefonun zil sesi sayesinde Uras belime sarılı kollarını gevşetti . Bende bu hareketine karşılık kollarımı tamamen kendime çekip elimi arka cebime atarak çalan telefonumu aldım . Bir yandan telefona bakarken bir yandan da Uras'a bakmayı ihmal etmeden telefona cevap verdim
" Evet ? " diyerek açtığım telefonu ağladığımı belli etmemek için ruhsuz bir şekilde sürdürmeyi düşünsem de telefonun diğer ucunda ki ikizlerden biri olan Araf Kara'nın sözleri sinirlenmeme sebep olacak nitelikte olduğu için az önce olanlara inat sesim gerçekten sinirli ve ruhsuz çıkmıştı
" Yağmur nerdesin ? Şirkette mi evde mi ? " dediğinde istem dışı çatılan kaşlarımla aşağı kattan gelen adamlara baktım .
" Evdeyim . Ne oldu ? " sıkıntı ile aldığı nefesinden bu konuşmanın pekte hayra alamet olmadığını anladığımda , içim içimi daha çok kemirmeye başladı .
" Limandayız Poyraz'la gelsen iyi olur . Acil " dediğinde telefonda konuşulmayacak bir şey olduğunu anladım ve daha fazla vakit kaybetmeden " Tamam . Geliyorum " deyip cevap vermesine imkan vermeden kapattım telefonu .
Önüme döndüğümde kapı pervazında bana bakan Burak'ı gördüm .
" Abla gelsen iyi olur " dedi ve mutfak masasından kalkmış tezgahın önünde su içen bize arkası dönük olan Uras'a kaçamak bir bakış atıp tekrar bana döndü . Bu huzursuz ruh hali hoşuma gitmediği için Uras'ı mutfakta bırakıp Burak arkada ben önde aşağı katta ki korumalar için hazırlanmış odaya girdik .
Kapıdan girer girmez odanın ortasına doğru ilerleyip durdum . O da tam arkamdan geldiği için kapıyı kapatıp yanıma geldi . Aklım Araf'ta olduğundan hemen konuşup gitmek istiyordum" Evet " deyip ellerimi arka cebime koyup dinleme pozisyonu aldım .
" Bir dakika abla " dedi Burak masanın üzerinde ki zarfı alıp bana uzatarak . Önceden Cenk için korumalık yapmış olan Burak şimdi de bizim evimizde yeni gelenlere ders verip konuşmadan , oturup-kalkmaya kadar herşeyleri ile ilgileniyordu ve işini iyi yaptığını söyleyebilirdim . Şimdi böyle huysuz ise kesin kötü bir şey oldu dedi bu gün hiç susmayan iç sesim
" Bu ne zaman geldi ? " dedim zarfın üzerinde ki güzel bir şekilde yazılmış olan ismimden kafamı kaldırarak
" Yaklaşık yarım saat önce geldi . Önce açmayacaktım ama isminin kenarında ki çiçeği gördüğüm zaman açmam gerektiğini anladım " zarfın üzerinde ismimin en sonunda nokta olması gereken yerde çizilmiş olan çiçeği ve yazı şeklini ilk defa görmediğimi Burak söyleyince fark etmiştim .
" Kim bırakmış ? " meraklı gözlerle sorduğum sorunun sonuna doğru tekrar zarfa baktım
" Kurye getirdi . Şubeye yolladım bizim çocukları bulacaklar yollayanın kim olduğunu " kafamı sallayarak gözlerimi alamadığım zarfa bakmaya devam ettim . Ve açmam gerektiğine karar verdim . Ama burada olmazdı hele de Araf beni beklerken hiç olmazdı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baba Mesleği
Teen Fiction4 nesildir babadan oğula devr edilen bir işi ikizi Bulut kabul etmediği için 20 yaşında ki Yağmur İsra Mert sırf babasının vasiyetini uygulamak adına bu zor görevi üstlenirse başarılı olma oranı sizce kaç ? Pekii..bide aşk eklenirse üzerine ? As...