Gittikçe Azalan Karanlığın Sesi

22 9 13
                                    

Gittikçe Azalan (Karanlığın Sesi)

Bu karanlığın sesi ne tuhaf. Beni son gemiye binen son yolcu gibi sonsuzluğa götürüyor durmadan. Her taraf suların istilasında; üşüyorum. Ne mi bekliyorum sonsuzluktan? Belki ağır ağır içimize işleyen zamanın durmasını.

Bir su yılanı kıvraklığıyla geceyi deliyor bu karanlığın sesi. Nefes alışım sanki büyük gürültülerle çöken dünyaları andırıyor; çöküyorum. Her tarafım alacakaranlık ülkesinden gelen kanlarla dolu; batıyorum tanımsız bir kızıllığın içine.

Sahnede çok komik bir oyun var. Herkes çırılçıplak oynuyor son oyununu. Sade bir düş olmalıyız diyor betonlara sığınan kalabalık. Tam o anda anlamsız bir afiş yükseliyor gökyüzüne. Ve kulakları sağırlaştıran bir göktaşı patlaması. Gidiyorum günahkâr bir gemiyle, soysuz kalabalıklar cennetine. Küçülüyor boyutlarım. Anlayamıyorum niçin ağladığımı, her tankızıllığı öncesi ülkemin dağlarında. O dağlar ki; vahşi çan ve çocuk seslerinin öldürüldüğü bir kadının düşleridir. Girer geceme beni kuşatan o karanlığın sesiyle.

Derinlik her zaman mavi olmalı ve saltanatını yerle bir etmeli kuş kanlarıyla beslenen timsahların. Şimdi boydan boya sarıya boyanmış bir odanın içindeyim. Zavallı psikiyatrist buna "Yabancılaşmanın Son Sınırı" diyor. Yabancı masallarla aldatıyorum kendimi. Kendi içimde büyütüyorum kendimi. Sizi kendi içime gömüyorum. Sonra platin mezarlar dekorları oluyor düşlerimin.

Nedir bu karanlığın sesi; hep kalbimi delip geçen. Belki tüm zamansız doğanlar gece yarılarında çekip gider uzaklara, benim gibi. Ama bu karanlığın sesi "hemen" diyor "hemen" soyunuyorum. Giysilerimi sahipsiz bir kente bırakıyorum. Bir kuş doğuyor kalbimdeki küllerden. Ve o kuş kanat çırpmasını öğreniyor o karanlığın sesinden. Uçuyorum...

Denemelerim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin